Bölüm 7

33 19 15
                                    


İyi okumalar dilerim..🤍

Oylamayı unutmayınnn lütfen..🤍


Nasıl denir bilmiyorum, anlatılabilir mi? Onu da bilmiyorum.

Bazı duygular vardır, ne adını koyabilirsin ne de anlatabilirsin, elinden sadece susmak gelir.
Aslında sesizlik senin çığlığın olur. Herkesin çığlık atması farklıdır benim de susmaktır en büyük çığlığım.

Biri kırar döker,diğeri sessiz bir şekilde izler. Bazısı da yazar.

Babamın emanetlerini dikkatlice inceledikten sonra, İlk iş olarak okula gidip açığa almak istediğimi bildirirdim.

Hakan amca geldi ikna etmeye çalıştı ama hepsi boşaydı.

Artık beni kimse durduramazdı.

Okul işini hallettikten sonra yurda geldim. Bir an önce burdan da kurtulmalıydım. Zaten çıkmam da gerekiyordu.

Babamdan kalan bir ev vardı o evi açıktıracaktım. Ve babamdan kalan para ile de rahatlıkla geçinirdim.

Bunları hakan amcaya söyledim. Oda onu dinlemeyeceğimi anladığı için bana yardım etmekten başka bir şey yapamamıştı.

Bir bir hepsini yaptım.

Okuldan arkadaşlarım da bana yardım etmek istiyorlardı, tek bir kişi hariç.

En yakın arkadaşım aslı.

Nedenini bugün öğrenecektik. Bana ters yaptığı günden beri ilk defa dün konuştuk ve onu evime davet ettim.

Derdini gerçekten merak ediyordum.

Bunları yaparken yanımdan yavuz ve deren hiç ayrılmadı. Hep elimden tuttular.

Hala onlara hiç bir şey anlatmamıştım. Anlatmayıda düşünmüyordum.

Bilmelerini bana bir katkısı yoktu ama onlara zararı dokunacaktı.O yüzden en iyisi buydu.

Zilin çalmasıyla kapıya doğru ilerledim. Delikten baktım ve aslının geldiğini görünce açtım kapıyı.

"Hoşgeldin"  ben her zaman ki halimle konuştum ancak o her zaman ki hali ile değil son olayda ki haliyle konuştu,"hoşbuldum."

Hayırdır?

Sanki kırk yıllık kan davalılarız.

İçeriye doğru beraber yürümeye başladık. " Bir şey içer misin?" Ben hala iyi gitmeye çalışıyorum ama o devam ediyor.

Kafasını iki yana salladı.

Bende peki der gibi sallayıp oturdum."hadi anlat" bende onun tavrını takındım. " Ya sen en yakın arkadaşının hoşlandığını çocukla, ilişkiye başlıyorsun ve bana neden mi böyle olduğumu soruyorsun?"

Ha!?

Hoşlandığını çocukla ilişkiye mi başlamışım?
Ben?

Derin çok derin bir nefes aldım "lan gerizekalı ben kiminle ilişkiye başlamışım?" Güldüm.

"Yapma Allah aşkına, bir de inkar mı edeceksin?" Oda güldü. Harbi mal bu kız, lan benim bu kadar derdim varken kızın derdine be

Ona döndüm"yavuzla sevgili falan değiliz, senle de yakın arkadaş değiliz. Hayde şimdi yürü git evimden" artık sabrımın taştığı noktaya gelmiştim.

Bana baktı, ayağı kalktı ve arkasını dönüp hızla yürüyüp kapıyı da sertçe kapatıp gitmişti.

Kızın derdine lan ben nelerle uğraşıyorum? O sen benim hoşlandığımla ilişkiye başlamışsın.
Ergen misin be ne yaşıyor bu?

Yavuz'a kardeşim dediğimi bile bile dediği şeye bak, insan yakın arkadaşını böyle bir şeyle suçlar mı?

Lan bana hoşlandığını da demedi ki sonra yakın arkadaş.

Of.

Artık herşeyden o kadar sıkılmıştım ki...

Günü evde geçirdim, duvarlar üstüme üstüme geliyor,nefes alamıyorum.O an da dikkatimi gökyüzü çekti, çok güzeldi...

Uzun süre izledim, güneş batmak üzereydi ve bu anı kaçırmak istemedim, hiç bir anlamı olmayan onca şeyin arasında gökyüzü çok güzel,bazen o kadar çok dalıyorum ki düşüncelerimin içinde boğuluyorum...

Aceleci bir şekilde evden çıktım, dışardan biri görse çok acil bir işim var diye düşünürdü.
İnsanların acelesi hep bir yere gitmek, biri işe biri okula bir diğeri evine herkes bir yerlere yetişmeye çalışıyordu ve bu insanların arasında ben güneşin batışını kaçırmak istemem anormal duruma dönüyordu.

Kimse bilmez pek burayı, papatyalarla yerler örtülmüş, taşlar sanki onları korumaya çalışır gibi etrafını kaplamıştı...

Yavaş adımlarla, papatyalara dikkat ederek güneşi görebileceğim yere oturdum. Yeşillik sanki bugün ayrı bir yeşildi, ayrı bir güzellikteydi...

Ağaçlar, çiçekler, kuşlar ve gökyüzü o kadar güzel bir arada bulunuyorlardı ki özenmemek elde değildi. Aslında insanlar en çok doğayı örnek almalılar.

Sessizlik,o kadar güzel ki.

Güneş sevdiğine veda eder gibi yavaş yavaş terk etti bizi. Ve kimsenin dikkatini çekmedi. Belki de güneşin battığında da haberleri olmadı. Ay da pek umurlarında değil gibi ne çok şey kaçırıyorlar oysa...


Bende sevdiğimi terk eder gibi yavaş yavaş kalktım, papatyalara ve korumalarına baktım, mutluydular onlar da mutluydu.

Ben?

Ben en son ne zaman mutlu olmuştum? Ya da ben hiç gerçekten mutlu oldum mu?

Bunların cevapları ne papatyalardaydı ne de gökyüzünde...

Hafifçe sanki incitmekten korkar gibi yağmur yağmaya başladı.

İlerledim,ilerledim ve bir silah sesi...

Bir acı sardı bedenimi, yağmur oysa yavaş yağıyordu beni incitememek için güvendeydim , öyle hissetmiştim ama ben hiç güvende olmadım ki? Ben güven ne bilmiyorum ki bilmediği şeyi hissedebilir miyim ki?

Güven değildi, acı da değil, neydi bu duygu?

Tek bir kurşun sesi ve yere yığılmam. Bu acı bedenimi öyle bir hapsetti ki ayaklarım taşıyamadı ve papatyalar artık çok yakınımdaydı,ve taşlar koruyamadı onları...

Gözlerim yağmurdan daha şiddetliydi.

Bir ses duydum..

Kafamı zar zor kaldırdım ve bir elin bana uzadığını gördüm, bana acı ile mi bakıyor yoksa şefkatle mi?

Şefkat neydi?

Acı benim bedenim, benim ruhumun bir parçası ama şefkat?

Hafif eğilerek "yeni hayatına hoşgeldin gökyüzüm" dedi ve gözünden yağmurdan daha hafif bir yaş düştü saçlarımın arasında kayboldu...

Eli hala bana uzanıyor, gözlerinde hala aynı duygu ama ben adını bilmiyorum..

Elimi eline uzatım, hava mı soğuktu?

Herşey karardı, ama ay var nasıl bu kadar karanlık oldu ki? Ay bize yeterdi aslında ama oda beni terk etti...




Ve hikaye başlıyor...

Son kısımları kendi duygularıma fazla yer verdim umarım bunalmazsınız...

Seviliyorsunuz.

~M

GÖKYÜZÜ Where stories live. Discover now