Yaşam

38 35 11
                                    

"Ben Efnan. Ben doğduğumda bir evimiz yokmuş. Babamın bana, ben 7 yaşındayken söylediği cümleleri hatırlıyorum.

"Kızım, Efnan. Senin için, annen ve kardeşin için elimden geleni yapacağım. Gerekirse çalışmaktan eve gelmeyeceğim lakin sizin başınıza birşey gelmemesi için, size güzel bir ev sunacağım. Bunu bizim için yapacağım güzel kızım."

Babamın hiç aklımdan çıkmayan cümleleri bunlar. Herkesin söylediği "ekonomi güzel, insanların evleri var çalışana ekmek var" cümleleri maalesef bizim için geçerli değildi. Annem de çalışıyordu. Dokuz yaşıma kadar doğru düzgün bir evimiz olmadı.

Arkadaşım diyebileceğim çocuklarda olmamıştı. Kardeşimin adını bile bilmiyordum. Kayra 'ya dokunduğumda sadece onunla arkadaş olduğumu gördüm. Onunla gördüğümüz dışında bir tane daha anı görmüştüm. Eslem abla her hafta evimize geliyor, anneme bakıyor ve bize kek poğaça yapıyordu. Biz ise kayra ile oyunlar oynuyorduk. Akşam olduğunda Eslem abla Kayra'yı benimle vedalaştırıyor ve diğer hafta tekrar geliyordu.

Babamın anlattığı kararıyla, aylar sonra durduğumuz eve birisi gelmişti. Kapıyı çalmış. Babam kapıyı açmış.

Aralarında:

"+Kimsiniz?

-İçeriye girebilir miyim?

+Kimsiniz? Söyleyecek misiniz?

-İçeriye davet olarak kabul ediyorum bunu."
bu şekilde bir konuşma geçmiş ve çocuk eve girmiş etrafa bakmış, salona girmiş. Benimde hatırladığım kadarıyla salon biraz rutubet kokuyordu.

"- Öncelikle anlatacaklarımı iyi dinleyin ve sakin olun. Bundan bir sene sonra kızın ve eşin hasta olucak, eşinin hastalığının tedavisi yok. Kısa bir sürede çok güzel bir eviniz olacak. Bu konuda yardımcı olacağım. Yeni almış olduğunuz eve bir doktor gelicek, ailene iyi bakacak. Eşinin hastalığını yavaşlatıcak ve kızının hastalığını tamamen ortadan kesicek. Diğer kızın kaybolacak.

+Bu dediklerine inanmalı mıyız?

-İster inanın ister inanmayın. Zaman içerisinde gireceksiniz zaten. Evinizi ben halledeceğim. Dikkat edin kendinize."

İki sene içerisinde çocuğun bütün dedikleri oldu. Annem hastalanmıştı, benim gözlerimde problemler oluşmuştu. Evimize doktor gelmişti. Ama tek bir şey olmamıştı. Kız kardeşim kaybolmamıştı.

Ailemle buna sevindiğimiz esnada kız kardeşim okuldan gelme saati olmasına rağmen gelmemişti. Eşyaları evde yoktu. Akşam tekrar doktor geldi ve babamla odaya geçip konuştular. İki saat geçmişti. Doktor evden gitti, babam mutlu gibiydi. Sorduğum da ise bana mutlu gözlerle bakarak:

"Merak etme kızım, herşey yoluna girecek" demişti.

Annemi iki sene içerisinde kaybettim. Yaşım 14 olmuştu. Babamı toprağa verdiğimde ise 17 yaşıma girmek üzereydim.

Doktor her hafta usanmadan eve geliyordu. Mahalle diye bir kavram yoktu evimizin çevresinde. Tren garının ilerisinde çocuklar vardı onları eve çağırıp kuran okur namaz kılardık. Erkek çocuklara ise ben küçükken evimize gelen çocuk öğretiyordu. Hepimize imam o oluyordu. "Sen kimsin?" diye sorduğumda "Sen bana yardım ettin bu yardımı benden esirgeme." diyordu. Bir keresinde kız çocuklara dersim bittiğinde odadan çıktım ve o çocuk Kur'an okumasına denk geldim. Sesi, kurallara uyuşu, Allah'ın sözlerini hissederek okuması çok hoştu. Kendime hakim olmalıydım. Geri döndüğüm esnada yanlışlıkla ses çıkarttım. "İçeriye gel" diye bana seslenmişti. Gitmemiştim. Kur'an'ı yerine koyup kapıya geldi. Aşağıya bakıyordum.

"Eee hocam, güzel okuyabiliyor muyum?" diye soru sordu. Ceketini eline geçirerek çenemi yerden kaldırdı. Göz göze gelmiştik. Elini çekti.

"+Çok güzel okudunuz hocam. Ağzınıza sağlık. Size kim öğretti?

ZAMANDA KAYBOLAN BİR GENÇ On viuen les histories. Descobreix ara