Yeni bölümle ben geldim!!! Nasılsınız?
Umarım İyisinizdir!
Çok uykum var... Saat şuan gecenin dördü ve ben bölümü bitirip yayınladım... Şimdi uyuyacam... Sizi bölüm ile baş başa bırakıyorum!
Keyifli okumalar!
"Bir gün kendinizi bulmanız ve anlamanız dileğiyle..."
_________________Bölüm 5: Yeniden tanışma
"Zaaflarımız kaybetmeye korkutuğumuz insanlar değildi sadece. Kaybettikten sonra bizde bıraktıkları izlerdi."
Dediği tek şey bu olmuştu. 'Tanıştığıma umarım memnun olurum ortak.' kaşlarım çatılmış bir şekilde uzattığı eline bakıyordum. Bu ortak işi nereden çıkmıştı? Ben kimseyle çalışmazdım. İşlerimi kendim halleder ve sadece yanımda çalışanlara ne yapacakları hakkında bilgi verirdim o kadar. Bana uzatılan eli tutmak yerine hafifçe başımı sallamakla yetindim. Kimseyle temas etmek istemiyordum.
Bunu garipsememiş, yüzünde tek bir mimik dahi oynamadan, uzattığı eli indirmişti. Bir şey söylemek için dudaklarımı aralarken, Hayal araya girdiğinde sustum.
"Ne diyeceğini biliyorum Hüma, ama bu konuyu Hakan abiyle konuşmalısın." dediğinde, dişlerimi sıktım. Birilerinin benim hakkımda benden izinsiz karar vermesinden nefret ediyordum. İçimde ki sınırı yüzüme ve gözlerime yansıtmadan, Hayal'in mahçup yüzüne baktım. Ardından ortağıma çevirdim bakışlarımı.
"Hiç sanmıyorum." dediğim tek şey bu olmuştu O'na karşı. Gözlerinden bir parıltı geçtiğini görür gibi olmuştum ama bu o kadar hızlıydı ki, hemen duygularını gizlemişti. Sanki hayal görmüşüm gibi hissetmiştim.
Başını hafifçe geniş, sağ omzuna yatırırken, dolgun dudaklarını aralamıştı, ardından boğuk ve sert sesini duymuştum. "Görürüz." onunda dediği tek şey bu olmuştu. Hayal gergin bir şekilde bize bakıyordu. Nedensizce aramızda oluşan garip iletişim onu germişti.
"Hüma, seni Hakan abi bekliyordu. İstersen bir bak ona." diyen Hayal ile bakışlarımı koyu kızıl kahverengi gözlerden ayırmış ve oradan çıkmıştım. Çıkmadan önce Hayal'in O'na soru sorduğunu duymuştum ama onları dinlemek istemediğim için hızlı adımlarla kimseye bakmadan Hakan denilen ihtiyarın yolunu tutmuştum. Odasının önüne geldiğimde, kapıyı tıklayıp, cevabını beklemeden içeri girmiştim. Odasında ki siyah deri koltuğa oturmuş, başını dosyalara gömmüştü. Kapının açılmasıyla irkilerek kapıya baktığında beni gördüğü anda kaşlarının çatılmasının tek sebebi telefonlarına cevap vermememdi.
"Kapı tıklatma gibi bir huyun yok mu senin?" sert sesiyle ona boş ama hırçın parıltılar olduğunu bildiğim gözlerimle ona baktım. "Tıklattım, ama senin ihtiyar kulaklarının duymaması benim sorunum değil." dediğimde masasının önünde ki koltuğa oturmuştum. Kaşları mümkünmüş gibi daha da çatılınca keyiflendim.
"Terbiyesiz, karşında üssün var!" bunu ne kadar sert sesiyle söylese de, umursamaz bakışlarım onu delirtmişti. "Tabii, ne üs ama." diyerek mırıldanmıştım. Önünde ki dosyayı kapatıp, bana odağını verirken, konuştu. Mavi gözlerini bana dikmişti. Umarım nazar değdirmezdi.
"Ağzının içine konuşma ve neden odama daldığını sorabilir miyim?" ellerini önünde birleştirmiş, dikkatli gözlerle bana bakıyordu. "Eski köye yeni âdet getirmenin nedenini öğrenmeye geldim." dediğimde sesim sinirli çıkmıştı. Yeni şeylerden nefret ederdim.
Nefesini dışarı verirken, gözlerini yumup açtığında tekrar konuştu. "O ne demek?" dediğinde sinirle nefesimi verdim. "Ortak saçmalığı diyorum, nereden çıktı ihtiyar?" gözlerinden haylaz pırıltılar geçtiğinde dişlerimi sıktım. Sırf beni delirtmek için yapmıştı.

YOU ARE READING
Kurşuni Renkler
Teen Fiction18 yaşına girdiği gün, bebekliğinden beri kaldığı yetimhaneden yaka paça atılan Hüma, sonrasında gittiği mezarlıkta kendinden geçercesine ağlarken, kendinden geçmeden önce gördüğü bir çift botun, onun hayatını değiştireceğini nereden bilebilirdi ki...