Bölüm 5

276 16 51
                                    

HERRKESE SELAMM

AY BU ARALAR O KADAR COK YOGUNUM Kİ

Yani sosyal olarak degil de psikolojik olarak

Neyse neyse hos okumalar :*

Pamuk eller satir arasi yorumlara/10.02.2024

"Ay boynum." Boynumda bir sızıyla yavaş yavaş gözlerimi araladığımda bir elimi boynuma atıp gerindim bir süre. Biraz etrafıma boş boş bakındıktan sonra yatağın karşısındaki koltukta telefonuyla uğraşan komutana gülümsedim. "Günaydın."

Bakışlarını bana çıkarıp bir kaşını kaldırdı. "Saatten haberin var mı? Ne gün ayması?" Hemen gülümsememi silip yan taraftaki komodinin üstünden telefonumu elime aldım. İki kere ekrana tıkladığımda saate bakmış akşam 8 olduğunu görmüştüm. "Konser kaçta başlıyordu?"

"Dokuzda ama biz sekiz buçukta aşağı ineceğiz. Hızlı ol yarım saatin var." Bileğindeki saatini gösterdiğinde öylece suratına baktım. Algılarım hala daha açılmamıştı.

"Aşık mı oldun doktor?"

"Ne?" Kafamı iki yana sallayıp üstümdeki pikeyi kaldırdım. Bandaja sarılı ayağımı gördüğümde odağında olmadığım komutana baktım. "Teşekkür ederim." İnce bir tınıyla konuşup ayaklandım. Banyoya giderken aklıma gelen şeyle komutana döndüm. "Can nerede?"

"Sen uyuduktan üç dakika sonra geldi. Biraz haline gülüp dalga geçtikten sonra aşağı inip piyasa yapacağını söyledi." Göz devirip açtığım kapıdan içeri girdim. Sormasaymışım yeriymiş. İhtiyaçlarımı karşıladıktan sonra bavulumu açıp içinden sabah son anda attığım elbiseyi çıkardım. Tarağımla tokalarımı ve iç çamaşırlarımı da kucağıma doldurduktan sonra tekrar banyoya yöneldim. "Son 20 dakika. Podyuma çıkmıyorsun, acele et."

"Orası hiç belli olmaz komutan." Göz devirip tişörtümü çıkardım. Kendi kendime bir şeyler mırıldanarak giyindikten sonra saçlarımı tarayıp iki yandan tokalarla tutturdum. "Hazırım. Ay bir saniye! Makyajımı yapmadım." Bavulumu kapatırken gözüme çarpan makyaj çantasını elime alıp tekrar banyoya koştum. "10 dakikan var haberin olsun. Gerçekten beklemem."

"Aynen." İşim erken bitse bile bekletmeyen adam değildi. Bütün makyajımı bitirdikten sonra canım sıkılmasın diye yanıma aldığım telefonumu alıp klozete oturdum. İnat değil mi? Bekleteceğim işte.

Aradan geçen 20 dakikacık bir süreden sonra çantamı alıp dışarı çıktım. Kapının dibinde sinirden kıpkırmızı olmuş komutana göz kırpıp asansöre doğru ilerledim. "Sınırları fazla zorluyorsun doktor."

"Hangi sınırdan bahsediyorsun komutan?" İneceğimiz katın düğmesine bastıktan sonra dik dik bana bakan komutana çıkardım bakışlarımı. "İnan ki tahmin bile edemezsin sınırlarımı." Dudaklarım yukarıya doğru gerilirken ona doğru bir adım attım. "Burada sidik yarıştırır gibi sınırlarımızı yarıştırmayalım bence." Bu sefer o gülüp adım atan o olmuştu. Göz hizama kadar eğildikten sonra bir süre bakışlarını takip ettim. Nefesimi tutarken seslice yutkundum. Gülümsemesi genişlerken dışarıdan gelen sesle anında kafamı yana çevirip derin bir nefes aldım. Yanlış sınırları zorluyorduk. "Ben hemen lavaboya girip geliyorum. Can'a haber verin siz de."

Aceleci adımlarla lobideki lavaboya girip musluğu açtım. Avucuma doldurduğum soğuk suyla boynumu ıslatırken derin derin nefesler almaya başladım. Bir süre gözlerimi kapatıp soluklarımın düzene girmesini bekledim. Bu aralar ciddi anlamda kendimi aşmıştım. Neler oluyordu bana bir türlü çözemiyordum.

ÜLKÜWhere stories live. Discover now