The Greatest Dedective of the World ~ ranpoe

78 9 0
                                    

Ranpo dostu Poe'nun neden son zamanlarda böyle somurtkan ve cansız olmduğuna anlam veremiyordu. Birkaç saat içinde beraber araştırdıkları son dava üzerine çalışmak için buluşacaklardı. Her zamanki suçlardan biri üzerine çalışıyorlardı... Seri cinayetler...

İşte bulutların arkasına saklanmış ilk gün ışıklarıyla beraber çalışma ofislerinin önünde bir araya gelmişlerdi. Poe'nun asık suratı en son bıraktığı zamanki yerinde duruyordu. Seri katil filan mesele değildi ama çözmekte ilk kez zorlandığını hissettiği Poe'nun durgun ruh hali Ranpo'nun canını sıkıyordu.

Duygu gibi şeylerde hiçbir zaman iyi olmamıştı. Bunun eksikliğini de yaşamamıştı, şu ana kadar... Anlayamıyordu, Poe'nun sadece kendisine aşık olduğunu anlayamıyordu. Belki de açık bir itiraf alabilene kadar bu gizem onun için sırrını saklamaya devam edecekti.

"Son cinayetin belgeleri yanında mı?"

Poe'nun kayıtsız çıkan sesi bu kez Ranpo'yu durduramayacaktı.

"Problemin ne olduğunu söyleyecek misin, yoksa 'her şey yolunda' oyununu oynamaya devam mı ediceksin?"

"Ben... neden bahsettiğini bilmiyor-"

"Evet biliyorsun ve gözlerini daha fazla kaçırmaya çalışma! Sen baykuş değilsin, kafan daha fazla dönemez!"

"..."

Bakışlarını çoktan uzaklaştırıp yeri izleyen Poe'nun konuşacağı olmadığını anlayınca Ranpo iç çekerek devam etti:

"Ahh, bak. Bizler ortak değil miyiz? Sorun her neyse açıkça söyleyebilirsin."

"Ne o, büyük deha karşılaştığı gizemi henüz kendi başına çözemedi mi?"

"Bu kez değil."

Gerçekten bu kadar bariz olmasına rağmen Ranpo'nun, dünyanın en iyi dedektifi olan Ranpo'nun, henüz fark edememiş olması... Durum bu kadar basit olabilir miydi? Ya en ince işlenmiş suçları dakikalar içinde aydınlatan analitik zekası duygusal gizemler için uygun değilse. O zaman Poe'nun tek yapması gereken ona birkaç ipucu bırakmak yerine doğrudan sevgisini itiraf etmesi olmaz mıydı? Belki de mesele bu kadar basitti.

Ranpo'nun dönüt bekleyen suratı Poe'nun uzun zamandır ortalarda gözükmeyen kıkırtısıyla ufak bir tebessümle aydınlandı. Birkaç dakika sonra işlerin artık yoluna gireceğini biliyordu.

"Aslında, ben seni-"

Poe'nun sözlerini tamamlamasına engel olan şeyi o an yaşanana kadar ikisi de tahmin edemezdi.

Konuşmaları esnasında saniyeler içerisinde yanlarına yaklaşan gri Range Rover'dan açılan iki el ateş Poe'nun ensesine saplanmıştı. Range Rover aynı ortaya çıktığı gibi ansızın ortadan kaybolurken Poe artık hareketsizce yerdeydi.

"POE!"

Bu da ne... Ranpo'nun çığlığı uzaklardan bir yerlerden zihninde yankılanırken ensesine mükemmel bir şekilde, arada 1 cm arayla alt alta, isabet etmiş kurşunlar gözlerindeki ışığı sonsuza kadar karartmadan hemen önce neler olduğunu kavramıştı Poe.

Ranpo'nunsa ağır çekimde izlediği sahnenin sonuçları hızlı bir şekilde zihnine dolarken Poe'dan biraz daha farklı bir sonuca varmıştı, seri katili zamanında yakalayamamışlardı ve bunun bedeli kendisinin de farkına varamadığı kadar çok değer verdiği Poe olmuştu.

Ranpo yanılmıştı. Birkaç dakika içerisinde her şey yoluna girmemişti ve bir daha da girme fırsatı olmayacaktı.

Gözleri açık, hareketsizce yerde yatan cansız dostunun bedeninin yanına diz çöktü. Daha önce hiçbir cesedin başındayken hissetmediği bir sancı oluşmuştu miğdesinde. Ellerini kahverengi dalgalı saçların arasında gezdirirken and içti dostu hatırına.

"Söz veriyorum Poe, katilini de bulacağım seni üzgün hissettiren şeyin gizemini de çözeceğim. Şu zamana kadar sebepsizce yitmiş diğer isimsiz cesetlerden biri olmana izin vermiycem."

***

İki sarı dava dosyasını masasının üstüne bıraktıktan sonra sandalyesinde geriye yaslandı Ranpo.

Bunu nasıl yapabilirsin Poe?

Bir zamanlar Poe'nun oturması gereken boş masaya baktı. İçinde tanımlayamadığı bir burukluk vardı.

Dava(lar)ı sonunda çözebilmişti ama hala inanmak istemiyordu. Seri katilin diğer kurbanlarını da inceledikten sonra onları öldüren kişinin dostunun katiliyle aynı kişi olmadığını anlaması fazla uzun sürmemişti. Sonrasında atması gereken adım ise kimin Poe'yu neden öldürmek isteyebileceği olmuştu.

Eski davalarından kalma pürüzlerden olmadığına tamamen emindi. Araştırmasını yoldaşının özel hayatına, evine kaydırması gerekmişti. Poe'nun karaladığı birkaç defter sayfası ve son haftalarda yapmış olduğu bazı telefon görüşmesi kayıtlarından sonra olayı çözmesi gerçekten kolay olmuştu. Ortada "cinayetin" işlenmesi için tek bir sebep gözüküyordu. Aşk...

Olaya "cinayet" demektense "intihar" denmesi daha doğruydu. Bunu Poe kendisine yapmıştı. Ulaşamadığı aşkının acısını çekmektense bir kiralık katille konuşup kendisini öldürtmek kendisine daha kolay gelmişti.

Uykusuzluk ve yıpranmış sinirlerinden dolayı yanan gözlerini ovuşturdu. Sandalyesinden kalkarken masadaki dava dosyalarına bakmamaya çalıştı. Gitmesi gereken bir yer vardı.

***

Mezar taşının başına diz çökerken üstüne toprak bulaşmasını umursamadı Ranpo. Issız mezarlıkta baş başalardı.

"Kızgınım sana Poe, çok kızgınım. Bu acıyı yaşamayı ben hak etmedim."

Toprağı okşarken gözlerinin kuruluğunu bir kez daha hissetti. Ağlamıyordu, ağlamayacaktı.

"Yine de tuttum sözümü. Sırlarını biliyorum artık. Dünyanın en iyi dedektifi hala benim değil mi?"

~📂~

Selamlar herkese!!! Bunu yazalı 2 yıl filan oluyor sanırım. Normalde hikayenin devamını da planlamıştım ama baktım yazmıyorum salla dedim ve bu haliyle paylaştım.

Her neyse umarım hoşunuza gitmiştir. Sevdiklerinize" seni seviyorum" demeyi unutmayın ve bol bol su için.

Adios mi amigos <3

Bungou Stray Dogs One-shot KitabıWhere stories live. Discover now