TATSIZ BİR AKŞAM YEMEĞİ/ 16

95 13 0
                                    

Karanlık ormanın üzerine bir sis bulutu çöktüğünde, vakit gece yarılarına geliyordu. Şöminenin içinde çıtırdayan odunların sesi tüm odayı kaplamıştı. Ateşin ışığı küçük odada bulunan tek ışık kaynağıydı.

Fabian uykusunun en derin kısmından, Julian'ın inlemeleriyle uyanmıştı. Yarası açıldığı için çok kan kaybetmişti. Bunun sonucunda yine bayılmıştı. Fabian elinden bir şey gelmeyeceğini düşünerek ilk başta bir şey yapmamıştı. Sadece temiz bir bezle baskı uygulayıp sarmıştı. O zaman kan durmuştu. Fakat şimdi hemen yanında yatan gencin altından sızan kanların yere bulaştığını görmüştü.

Fabian endişeyle yerinden doğrulduğunda Julian tekrar inledi. Kendinde gibi gözükmüyordu.

"Julian."

Bir karşılık gelmemişti. Fabian daha fazla beklememesi gerektiğini o zaman anlamıştı. Bir şeyler yapamazsa ölecekti. Yarayı dikmesi gerekiyordu. Elinden en fazla bu gelebilirdi.

Fabian hızla ayağa kalkarak kulübenin içinde bulunan sandığa yöneldi. İçinde bulunan birkaç ıvır zıvırı bir kenara atarak sandığın dibine doğru indi. Eline batan iğneye ulaştığında hızlıca onu aldı. İplik zaten birkaç tane vardı. Kalınlığının yeterli olduğunu düşündüğü ipliği hızlıca iğneye geçirmeye çalıştığında, acele ettiği için ilk seferde sokamamıştı. Şöminenin ışığına dönerek ipliği hızlıca geçirdikten sonra Julian'ın yanına geldi. Gözlerinin yarı açık olduğunu görmüştü.

"Julian" dedi hissettiği endişeyi dışa vurmadan.

"Yaran açılmış, dikmem gerekiyor.."

Julian ilk başta bir tepki vermemişti. Fabian dediklerini anlamadığını düşünerek tekrar dürttü onu.

"Yaranı dikeceğim, acıyacak.."

Julian bu denilene belli belirsiz kafa sallamıştı. Ölüyordu, öldüğünü hissediyordu. Sanki kanı çekiliyor gibiydi. Üşüyordu, fazlasıyla.

"Yap" dedi son gücünü kullanarak. Ölmeden önce yapacağı işler vardı. Alacağı intikamlar vardı. Yaşamak zorundaydı. İntikam için, annesi için ve Mauritius için yaşamak zorundaydı..

"Başlıyorum" dedi Fabian beyaz sargıyı çözerek. Çözdüğü sargıyla yaradaki kanları da temizlemişti.

"Canın çok acırsa elimi sık."

Fabian başka bir şey demeden iğneyi üzerine birkaç kez sildi. Paslı gözükmüyordu. Tanrı'ya dua ederek yavaşça iğneyi yumuşak ve kanlı deriden soktu. Julian'ın yarı baygın gözleri biraz daha açılmıştı. Fabian ipliği çektikten sonra iğneyi ikinci kez soktuğunda, Julian'ın sıklaşmış nefeslerini duyuyordu.

"Şimdi bitecek.." dedi biraz daha sabretmesi için. İpliği ikinci kez çekip deriyi birbirine yaklaştırdıktan sonra, biraz daha yaranın iç kısmına yakın bir yere iğneyi soktu. Julian yumruk yaptığı elini sıkarken dudaklarını da birbirine bastırmıştı. Dördüncü dikişte acıya dayanamayıp acıyla inlemiş ve Fabian'ın elini sıkmıştı refleksle. Fabian deli gibi sıkılan eline aldırmadan son dikişi de atarak ipi kopartmıştı.

"Bitti."

Dikiş bitmişti ama Julian'da bitmiş gibi gözüküyordu. Soğuk terler alnında parlıyordu. Hızlı hızlı inip kalkan göğsü bile terlemişti. Elinin hâlâ Fabian'ın elinin üzerine olduğunu bilmeden yavaşça kapattı gözlerini. Fabian'ın elini kavrayan el de yavaşça gevşemişti. Fabian bir an için gerçek bir korku hissetmişti kalbinde. Bir an için gerçekten öleceğini düşünmüştü.

"Korkuttun beni.." dedi uyuyan gence bakarak. Nefes alış verişleri düzelmişti. Yüzünde düz fakat mâsum bir ifâde vardı. Daha demin çektiği acı yüzüne vurmuştu sanki.

MAĞLUP+18Where stories live. Discover now