'26'

2.6K 263 116
                                    

Selamm^^

Son 4 bölüm(sanırım?)... Hiç final vermek istemesemde maalesef :(

İyi okumalarr<3

* * *

"Ee, Bogum? Öyle kolayca gidebileceğini mi sandın? Bunca yaptıkların ya da yaptıklarınız... Kolayca unutulur mu? Demek eşimi ayartacaktın ha? Sen hangi cürretle benim olana dokunur, öpersin?" Delta, sinirle Bogum'a yumruk attı. Bu yumruğa dayanamayıp yere çakıldı Bogum. Delta sinirle üstüne çıkıp art arda yumruklar atmaya başladı. İstese feromonu ile etkisiz hâle getirebilirdi ama kolayca olmamalıydı. En acı şekilde öldürmeliydi.

"O-O benim o-omegam olacaktı, senin gibi sikik bir d-delta araya girmeseydi."

"Senin ağzını sikerim, ne diyorsun sen?!" diye hırladı. Ne demek onun omegasına, eşine 'omegam' derdi? Kurdu hırsla doldu. Altındaki alfayı öldürmek istiyordu ama yapamıyordu. Omegasına söz vermişti. Kimseye karışmayacak, öldürecek kadar ileri gitmeyecekti. Hayatları sakin ve huzurlu geçsin istemişti. Sözünü bozamazdı delta. Ama öldürecek kadar dövebilirdi değil mi?

Üzerinden kalkarak karın boşluğuna tekme attı. Sinirini alamayıp tekrar ve tekrar vurdu. Bayılacak hâle gelmişti Bogum. Geri çekildi nefes nefese. "Seni öldürmediğime dua et orospu çocuğu... Bu burada bitmedi Park Bogum. Anneme neler yaptığınızı da biliyorum. Park sürüsü diye bir sürü yok artık bundan sonra. Siktiğimin piçi!" dedi soluk soluğa. Sakinleşmesi lazımdı. Eşinin yanına gitmeli, kolları arasına girmeliydi. Bu yüzden "Alın bu piçi. Evinin önüne bırakın ve 'deltanın hediyesi' olarak ailesine söyleyin." demiş, hızlı adımlarla depodan çıkmıştı. Hâlâ sinirliydi. Sinirli feromonlarını saldı. Önüne geleni parçalamak istiyordu. Sakin olamıyordu bir türlü. Eşinin feromonlarına ihtiyacı vardı. Kurt formuna dönüşmemek için kendini zor tuttu. Son model arabasına bindi. Hızla gaza bastı. Ormanlı yoldan, şehire gitmek için son sürat ilerledi. Aklında ise tek Jungkook vardı.

* * *

Jungkook, bir aydır kötüydü.  Son günlerde midesi bulanıyor, kendini çok kötü hissediyordu. Hâlsizdi. Yataktan çıkmak istemiyordu. Kızgınlığa da girmemişti. Sanırsa, yarın kızgınlığa girecekti. O yüzden bu hâldeydi. Ailesi hastaneye gitmesi konusunda ısrar etsede istemiyordu. Bilmiyordu. Bir an mutlu oluyor, sonra da ağlayası geliyordu. Taehyung'u istiyordu. Sesini, kokusunu, koynuna ihtiyacı vardı. Bu yüzden telefonu eline alıp aradı. Kısa sürede açılmıştı.

"Efendim bebeğim?" Taehyung, Jungkook'un onu aradığını gördüğünde rahatlamıştı. Siniri bir nebze olsa da geçmişti. "Taehyung... Neredesin?" dedi ayağa kalkarak. Hazırdı, okula gidecekti. Taehyung'u kapının önünde beklemeye karar verdi. Kahvaltı edecek bir iştaha sahip değildi. Bu yüzden birşey demeden evden çıktı.

"Geliyorum bebeğim, sen evdesin değil mi?" dedi Jungkook'un evine yaklaşırken. "Kapının önündeyim, seni bekliyorum." dedi. Daha aynı eve çıkmamışlardı. Annesi katiyen müsaade etmemişti. Bu seneden sonra olabilirdi.

"Tamam, ben de geldim zaten." dedi. Jungkook arabasını gördüğünde telefonu kapatıp cebine koymuştu. Taehyung arabayı durdurunca arabaya bindi. Kısaca sarıldılar, özlem giderdiler. Kokularını soludular. Sonra da okula doğru sürdü Taehyung. Bir eli Jungkook'un elleri arasındaydı. Omegası şu son bir aydır tuhaftı. Garip hissediyordu Taehyung. Sanki eşinin kokusu değişmişti? Ya da duyguları? Gülerken, birden ağlayabiliyordu. Çok tuhaftı. Bunu kızgınlığına yordu. Kendi kızgınlığı belli değildi. İster bir ay, ister iki ay sonra olabiliyordu.

Unknown Love | TaekookOnde histórias criam vida. Descubra agora