2.1

6.6K 371 12
                                    

Nasıl olduğunu anlamış değilim ama çok uzun bir sohbetten sonra acıktığımıza karar verip mutfakta bir şeyler hazırlamaya başlamıştık.

Kazanın nasıl gerçekleştiğini ise öğrendiğimde kanım donmuştu. Barış'ın arkasından iki araç yanaşıp Barış'ı sıkıştırmıştı. Haberde yazıldığı gibi dikkati dağılmamıştı, iki magandanın kurbanı olmuştu.

Ellerinde ufak sıyrıklar vardı ama motosikleti ciddi hasar almıştı, kendisi düşüp yerde sürüklenmeye başladığı sırada motosikleti uzun bir süre hızla kaymış daha sonra bariyerleri aşıp aşağı doğru düşmüş, bir ağaca çarparak durmuştu.

Bu kadar hızlı gittiği için ona çok kızmıştım, daha kötü şeyler de olabilirdi...

"Elini kesme sakın." elinde ki tabakları masaya koyarken gözü benim üzerimdeydi. Salata için domatesleri doğruyordum. Ben salata ve çorbayı yaparken Barış büyük bir ustalıkla tavuk sotelemişti.

"Kan kaybından ölmem, merak etme."

Barış ellerini tezgahın üzerine yerleştirip bana doğru bakmaya başladı "Beni kan tutuyor."

"Ne!" çok fazla bağırarak tepki vermiştim bu yüzden kendime çok kızıp yüzümü buruşturdum.
"Niye bu kadar şaşırıyorsun, tutamaz mı?"

"Hiç beklemediğim bir anda söyledin ve ne bileyim azıcık psikopat bir tarafın olduğunu düşünüyordum." dedim doğradığım domatesleri salata kabına alırken.

Göz ucuyla Barış'a baktığımda yüzünde ki sinsi gülümsemeyi gördüm. "Başka neler düşünüyorsun benim hakkımda" dedi kollarını göğüsünde birleştirip biraz daha bana doğru yaklaşırken.

Barış'a doğru dönüp biraz daha yaklaştım. "Zihnim dipsiz bir kuyu, içinde ki şeyler beni bile korkutuyor." kısa bir es verdim ve biraz daha yaklaştım.

Kendine has kokusu burnuma geliyordu, aldığı derin nefesleri saç diplerimde hissediyordum. "Ve bu kuyuda senin hakkında öyle şeyler var ki..." arkamı dönüp üst dolaplardan bardakları almak için uzandım ve tam o esnada Barış benden hızlı davranıp göğsünü sırtıma yaslayarak iki tane bardak aldı.

Hızla yemekleri servis yaptı. Yemeğe başladıktan sonra biraz daha havadan sudan konuştuk, o sırada içeride telefon çalmaya başladı. Barış hızla kalkıp içeriye gitti ve döndüğünde elinde telefonum vardı.

Kaşlarını çatmış telefona bakıyordu. "Ne oldu?" telefonu bana doğru uzattı. "Umut diye biri arıyor." kolunda ki saate baktı "Hemde bu saatte."

Hızla kalkıp elinde ki telefonu aldım ve son aramalardan tekrar aradım. Kalçamı masaya yaslamış telefonun açılmasını bekliyordum.

"Alo!"

"Ah merhaba. Telefonum yanımda değildi duymamışım." dedim samimi bir şekilde.
Barış daha çok kaşlarını çattı ve bana doğru yaklaştı, ellerini iki yanımda masaya koydu. Beni masa ile kendi arasında hapsettikten sonra biraz eğildi, gözlerimin içine bakıyordu ve dengem alt üst olmuştu.

"Sorun değil güzelim," Barış gözlerini irice açtı, galiba duyuyordu. "Sabah erken çıkmıştın ve biraz telaşlıydın, eve gelmeyince merak ettim." dedi.

Barış biraz daha eğildi geride kalan tabağımdan bir şeyler aldı ve ağzına attı, daha sonra aynısını tekrarlayıp bu sefer çatalı bana doğru uzattı.

"Ah... Endişelenme." Barış ısrarla çatalı uzatıyordu daha fazla dayanamayıp ağzımı açtım ve lezzetli tavuğu yedim.

"Sadece yanlış anlaşılma olmuş, yarım saat sonra evde olurum." dedim

Barış kafasını sallayarak göz kırptı,'nereye' der gibi.

"Anladım, ben seni daha fazla tutmayayım, görüşürüz."

"Görüşürüz Umut." dedikten sonra telefon elimden alındı ve anında kapatıldı; Barış tarafından.

"Bu pezevenk senin eve gelip gelmemeni ne yapacakmış?" dedi pozisyonunu hiç bozmadan. Hafifçe tebessüm ettim "Köpeğim onda çünkü." diye açıklama yaptım.

Barış derin bir nefes aldı "Hadi yemeğini ye, daha sonra ben bırakırım."

Gitmeye hiç niyetim yoktu ama mecburdum.
Daha yapmamız gereken şeyler vardı.Hem de şu pozisyonda...

***

Bir sonra ki bölüme geçmeden önce minik yıldızın üzerine basarak onun parlamasını sağlayın lütfen.

UYUDUN MU MOTORCU? [Texting]Where stories live. Discover now