Kot ceketimi dolaptan çıkarmadan önce telefonuma düşen bildirim sesi ile yatağın üzerindeki telefonumu aldım.
Motorcu: En üst kattasın değil mi?
Motorcu: Kapıyı aç
Motorcu: Kapı önünde 'Patilerinizi silin' yazan paspas sana aittir diye düşünüyorum, doğru mu?
Kahkaha atarak odamdan çıktım ve hızla kapıya vardım. Benim aceleme kuyruğunu sallayarak eşlik eden Tarçın kapı açılır açılmaz her zamanki yaptığını yapıp oturdu ve misafiri karşılamayı bekledi.
Kapıyı araladığımda elinde iki tane kask ile bekleyen bir afet vardı. Siyah pantolonun üzerine giydiği uzun kollu ince badi tüm vücut hatlarını belli ediyordu. Deri ceketini kolunun üzerine atmış bekliyordu.
"Güzelim." içeriye adım atmadan eğilerek boynuma dudaklarını bastırdı, geri çekilmeden önce ise derin bir nefes aldı.
"Hoş geldin! Gel içeri, ufak bir kaç işim kaldı." biraz kenara çekilerek içeri girmesi için yol verdim.
Tanışmak için sırada bekleyen Tarçın sonunda anı yakalamış ve yerinden fırlamıştı. Ön patilerini Barış'ın bacaklarına koyarak daha yakından incelemeye çalışıyordu.
"Bak sen..." Barış tuttuğu eşyaları koyacak bir yer aradığında hemen elinden aldım ve portmantoya bıraktım. "Gel bakalım," eğilerek Tarçın'ı kucakladı, bu durumdan bir hayli memnun olan Tarçın kuyruğunu hızla sallıyor, dilini dışarıya çıkarıyordu.
Barış, Tarçın'ın bir patisini tutmuş selamlaşırcasına sallıyordu. Barış'ın omzuna dokunarak içeriye doğru yönlendirdim "Geç lütfen."
Oturma odasına girdiğimizde Barış ilgisini tamamen bana doğru çevirdi, tek gözünü kırpıp hafifçe başını salladı "Sen ne yaptın bakalım?"
"Kocamı düşündüm, kocamı özledim, kocamı düşledim..." Barış hızla sözümü kesti "Nasıl düşledin?" kıkırdadım "Nasıl bir düş olduğunun bana kalması lazım." dedim biraz şımararak.
Şımarmak... Önceden olsa bunu yaptığım için hızla mutfağa gidip ekmek bıçağını alır ve kendimi bir kaç kez bıçaklardım.
Cilve nedir bilmeyen ben bu adamın yanında şekilden şekile girer olmuştum; tutuldum kesin adama.
Barış, Tarçın'ı canının yanmamasına özen göstererek yere bıraktı ve bana doğru bir kaç adım attı. O her adım atışında bir adım geriye gittiğim için bacaklarım koltukla çarpıştı ve ben kendimi koltuğa oturmuş şekilde buldum.
Barış itina ile üzerime doğru eğildi ve ellerini iki yanıma koydu. "Düşlerinin benim için ne kadar değerli olduğunu bilemezsin." gözleri gözlerimin en derin noktalarına bakıyordu.
Libido deyincede ben yani...
Ellerimi bisiklet yaka olan badisinin uçlarına doğru götürdüm ve boynu ile badisi arasında bir şeyler yapıyor gibi uğraştım. Yakasını tuttuğum için ellerim badinin alt kısımlarına, yani tenine temas ettiğinde ikimizde aynı anda yutkunduk.
Teni cayır cayırdı. "Barış," boğazından sakin bir ses çıkardı "Deri ceket mi giyeyim, kot ceket mi?" Barış çok kısa bir an afalladı ve şaşkınlıkla dudaklarından "Hı?" nidası döküldü.
Ellerimi göğüslerine bastırıp biraz uzaklaşmasını sağladıktan sonra sağlıklı düşünmek için derin nefesler aldım. Bu adam ayarlarımı alt üst ediyordu ve ben bundan çok memnun hissediyordum.
"Kendini nasıl rahat hissedeceksen onu giy." Biraz düşünür gibi yaptıktan sonra deri ceketimi giymek için Barış'ın yanından sıyrılıp geçtim, odadan çıkarken geriye baktığımda Barış koltuğa rahatça kendini bırakmış saçlarını karıştırıyordu.
Üzerime Barış'ın deri ceketine benzeyen ceketimi aldıktan sonra minik sırt çantamın içerisini son kez kontrol ettim her şeyi almıştım.
Barış'ın yanına tekrar döndüğümde önünde durdum, dizlerimizin birbirine temas etmesine özen göstererek ellerimi uzattım, çok kısa bir süre sonra soğuk avuç içlerime sıcaklık yayılmaya başladı, elimi tuttu. Barış ayağa kalktığında elimi kaldırdı ve avuç içimi öptü.
Sıcak bir tebessüm ile ellerimizi birbirine kenetledikten sonra kenara bıraktığım eşyaları aldık ve evden ayrıldık. Barış motosikletini sitenin kapalı otoparkına koyduğu için eksi kata indik.
Sitede yaşayan çoğu kişi bu saatlerde hâlâ çalıştığı için boş otoparkta Barış'ın motoru kendini belli ediyordu.
"Hassiktir..." ağzımdan çıkan kelimeyi sonradan fark ettiğimde artık çok geçti. Barış orta ve işaret parmağının arasına dudaklarımı sıkıştırıp şunları söyledi: "Evet biliyorum çok güzel makina ama küfür yok canım benim."
"Ama yani olur o kadar da, istemeden kaçtı." dedim ve elini daha sıkı şekilde tutarak yürümeye başlamıştım ki Barış hiç bir şekilde hareket etmeden durmaya devam etti.
Bir süre sonra neden haraket etmediğini anlamak için geriye döndüğümde birden beni kendine doğru hızla çekti ve açlıkla dudaklarıma kapandı. Kısa ama etkisi çok büyük o öpücüğün ardından dudaklarıma doğru şunları fısıldadı: "İstemeden kaçtı."
Gülüşümü gizlemeden yürümeye ve ardımdan Barış'ı sürüklemeye devam ettim. Motosikletin yanına geldiğimizde Barış seri hareketler ile kaskını taktı.
"Bende bu aralar duvar kağıdımı değiştirmek istiyorum." Arka cebimden telefonumu çıkardım "Bu yakışıklılık tam ekranıma layık." diyerek Barış'ı motosiklete doğru itekledim. Poz vermesini isteyerek bir kaç fotoğrafını çektim.
"Gel bende seni çekeyim." teklifine kafamı olumsuzca sallayarak cevap verdim. "Benim ekranım evlatlık mı?" şen bir kahkaha attım, alınmış gibi kendi ekranını savunuyordu.
Elimdeki kaskı kafama takarak emniyetini rahatça birbirine geçirdim. Artık yola çıkmak için hazırdık. Fakat Barış hâlâ telefonu için bir şeyler söylüyordu. Aldırış etmedim o seri bir şekilde motosiklete bindiğinde omuzlarına tutunarak arkasına oturdum. Otoparktan çıkmak için hareket ettiğimizde ellerimi Barış'ın beline doladım.
***
Bir sonra ki bölüme geçmeden önce minik yıldızın üzerine basarak onun parlamasını sağlayın lütfen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UYUDUN MU MOTORCU? [Texting]
Short StoryEvren: Bana aşkını itiraf et artık Motorcu: Sen bana ettin mi? Evren: Nabzım seksenle kalbim tek senle atıyor bebeyim Motorcu: Neyin neyin? Evren: Yemeği ocakta seni kucakta inşallah Motorcu: Hahahahshshahh Evren: Subhanallah ilk kez görenler beğ...