~27~

860 84 9
                                    

"iyisin değilmi? Doktoru çağırayım mı?"

Zehra aynı soruyu en az elli kez sormuştu, ne kadar iyiyim desemde muhtemelen solmuş ve acı dolu bakan gözlerimden nasıl olduğumu anlıyor, bu yüzden sorusunu sık sık tekrarlıyordu.

"idare ediyorum"
Dedim yatakta Zehranın yardımı ile doğrulama çalışarak.
Zehra başımda dikilirken, Kenan bey ise yanımdaki koltuklardan birinde oturuyordu.
Sağolsun beni hastaneye o getirmiş, Zehra ve Murat gelene kadar 'da benimle ilgilenmişti ama onlar gelmesine rağmen gitmemesi, ve bu düşünceli yüz ifadesine anlam verememiştim.

Doktor Zehra yı çağırdığında mecburen gitmek zorunda kalmıştı.
Odada kenan bey ile kaldığımızda ona baktığımı fark ederek bakışlarını bana çevirdi.

"kızımı aramaktan vazgeçmeyeceğim Elif"
Şaşkınlıkla havalandı kaşlarım, oysaki adliyenin önünde kararı tamamen farklıydı.
"neden fikrinizi değiştirdiniz?"

"çünkü az önce senin rüyanda sayıkladığın cümleler beni kendime getirdi, bir kızın babasına ne kadar ihtiyaç duyduğunu tekrardan anladım"

Sayıklamışmıydım gerçekten?
Herşeyi duymuşlarmıydı?
Bir şey diyemedim açıkcası ama kızını armaya devam etmesi, beni çok mutlu etmişti

"kaç yaşındaydın Elif?"

"24 yaşındayım, neden sordunuz?"

"kızımla aynı yaştasın. Seni görünce acaba demeden edemiyorum, acaba kızımda senin gibi güçlü birimi,"

"güçlümü? benden bahsettiğinize eminmisiniz?Şu halimi görmüyorsunuz herhalde, kolumu zor kaldırıyorum."

"güç eğer bedene bağlı bir şey olsaydı,sana yine çok güçlü olduğunu söylerdim ama kastettiğim güç sadece beden gücü değil Elif, sen zihinsel olarak'da çok güçlü bir kızsın.
Senin beni araştırdığın gibi bende senin hakkında bir kaç şeye baktım.
Tek başına yürüdüğün bu hayat yolculuğu seni çok güçlü ve kendinden emin kılmış, acı çektiğin bariz belli olan yüzüne rağmen hala etrafındakiler endişelenmesin diye iyi rolü yapmaya çalışıyorsun.
Gerçi bu tavrın bana bir yerden tanıdık geliyor"

Söyledikleri kalbime dokunurken,utandığım için bakışlarımı kaçırdım.
beni kime benzettiğini merak etmiştim açıkçası,
"kimden bahsediyorsunuz?"

"kızımı yıllar önce kaybettim ama yirmi yaşında, delikanlı bir oğlum var, İsmi Yusuf. Oda annesine çekmiş ne kadar canı acısada hiç belli etmez, hemen şaka yapıp olay akışını dağıtmaya çalışır, hatta bir kere araba çarpmıştı sadece kolu kırılmasına  rağmen ölü taklidi yapıp hepimizin aklını almıştı "

Kenan beyi gayet ciddi bir şekilde dinlerken, son anlattığı olay ciddiyetimi bozmuş gülmeme sebep olmuştu.
Ama bu konuşma aklımda Bir soruya yol açmıştı, Yusuf annesine benziyordu. Peki ya ben? Ben kime Benziyordum?

"acaba ben kime benziyorum"
Dedim kendimi tutamayarak,
Kenan beyin bu soruya verebileceği bir cevabı olmadığı için susmuştu.
Bir süre sessizlikten sonra Kenan bey yavaşça ayaklandı,

"şimdi gitmem gerek Elif, sana tekrardan çok geçmiş olsun ayrıca çok teşekkür ederim, kalbime Tekrar'dan Umut tohumları diktin, bu şehirde yaşamadığım için kısa bir süre ailemin yanına döneceğim sonrasında tekrar dönüp kızımı arayacağım. İçimden bir ses bir yerlerde hala benden ümidi olduğunu söylüyor, hala beni beklediğini söylüyor. "

Sadece tebessüm edebilmiştim, normalde rahatlıkla konuşabileceğim aile konuları, belkide rahatsızlığın verdiği bir duygusallıkla beraber her seferinde beni derinden sarsıyordu.
Üstelik kenan beyin kızını aramak için sarfettiği çaba, bunca yıldır ümidini kesmeden çalışması, beni bir çöp gibi sokağa atan ailemin acısını tekrardan yaşatmıştı bana,

" Ben'de teşekkür ederim, Umudunuzu yitirmediğniz için, kızınızı aradığınız için, çünkü emin olun kızların babalarına ihtiyacı oluyor, sadece babalarına'da değil tüm ailesine.
Kızınızı bulacağınıza tüm kalbimle inanıyorum, emin olun karşılaştığınız zaman onun için ne kadar mücadele ettiğinizi kızınıza anlatacağım "

Kenan bey teşekkür eder gibi bir gülüş sergileyip odadan çıkmıştı, yüzüm anında yaşadığım acının şeklini yansıtırken, elimi böbreğimin üzerine koydum.
Allahım acılarımı dindir, kalbime ve ruhuma İnşirah ferahlığı ver...

Zehra ve murat tekrar odaya girdiğinde arkalarından 'da doktorum vardı. Yatağın ucundaki dosyaya şöyle bir göz gezdirip, kapattıktan sonra konuşmaya başladı.

"Elif bu saatten sonra hastanede kalman, ve diyalize girmen lazım.
Sürekli ertelediğin sağlığın artık erteleyebileceğin bir durumda değil, üstelik uzun süredir diyalize girmediğin için bu seni çok daha kötü yönde etkilemiş."

"açık sözlülüğün için sağol"

"yapacak bir şey kalmadı, uzun uzun anlatınca sıkılıp laf ediyorsun"

Şakayla karışık konuştum
"biliyorsun kaybedecek vaktim yok"
Bu söylediklerime ben hariç herkes sinirlenmişti, Belki'de şaka yapmayı Yusufa bırakmalıyım.

Doktorum odadan çıktığında Zehra ve Murat ne yapacağımızı konuşuyorlardı.
Ama buldukları fikirlere itiraz edeceğimden habersizlerdi.
Özellikle Murat hakkında ciddi endişelerim vardı, son zamanlarda sürekli yanımda olması, ve değer verdiğini hissettirmesi hoşuma gitsede onu kendimden uzaklaştırıp, acıma ortak olmasını engellemeliydim. Günden güne çektiğim acı fazlalaşırken benimle birlikte sevdiklerimi'de bu çukura atamazdım.

"şimdi bu planlarınızı bir kenara bırakalım, ve benim planımı uygulayalım kimse yanımda olmak için nöbetini felan değiştirmeyecek,
Ve bu süreçte kimse sürekli yanımda 'da olmayacak, sizi böyle bir acıya kendimle birlikte sürükleyemem.
Lütfen benide anlayın, yanımda olmanız beni mutlu etsede, bunu size yapamam "

Yazarın ağzından:

Zehra arkadaşını dinlememeyi seçerken, murat çoktan sessizliğe bürünmüştü. Hadi Zehra arkadaşı bir şekilde yanında olur, ama sen Murat?
Sen Elifin neyi oluyorsun? Davasına yardım eden bir polis memuru!
Hangi bahaneyle yanında kalacaktı?
Zehra Muratın sıkkın ve düşünceli yüz ifadesiyle aslında aklından neler geçtiğini çoktan anlamışken, ne Elifin Muratın yüzüne bakacak cesareti vardı, nede Muratın Elife bakacak...

Zehra yavaşça oturduğu yerden kalkarken, Elifin kahvaltıdan sonra bir şey yemediğini, yiyecek bir şeyler almaya gideceğini söyleyerek çıktı odadan. Murat kendi gitmeyi teklif etsede, Zehra kaş göz yaparak ne yapmaya çalıştığını Anlatmıştı Murata.

Çok hızlı gelişmişti herşey, ne ara işler bu noktaya gelmişti, Muratta bilmiyordu, aslında o kalbindeki hislerle tek başına 'da gayet mutluydu ama her an Elifi kaybetme korkusu, artık bir yerden başlamalıyım düşüncesini doğurmuştu.
Elif' de ise durumlar farklı değildi açıkçası, bu konudan hiç bahsetmeyen Elif yavaş yavaş kabul ediyordu Muratın hayatında nasıl bir role sahip olduğunu, tabiki murat Elif için sıradan bir başkomiser değildi, Murat Elifin hayatını anlattığı, yanında ağladığı ilk kişiydi, murat Elife tüm kalbiyle, "nasılsın" diye soran, gerçekten nasıl hissettiğini merak eden ilk kişiydi, başına bir iş geldiğinde sadece yardım etmesi için değil, içten içe yanında olmasını istediği ilk kişiydi. Ve murat o çağırmadan bile hep yanında olup, ona güvenmişti.

Zehra odadan çıktığında, murat kafasını bir süre daha yerde gezdirdi.
Elifin kapıya doğru döndüğünü farkedince, hemen ayağa kalkıp kapıyı açtı. Daha söylemeden bakışından anladı genç adam.
Elifin bu hassasiyeti, muratı her zaman hayran bırakıyordu. Tekrar yerine oturduğunda, Elif içten içe şükranlarını sunuyordu Murat a,

"teşekkür ederim"
Murat kafasını salladığında biraz zaman geçmişti ki, daha fazla dayanamayıp konuşmaya başladı,

"Elif söylemek istediğim şeyler var"

Elif ses tonundan anlamıştı Muratın diyeceği şeyleri, ama Elif bunları Murat söylediğinde ve kendisi duyduğunda artık hiç bir şeyin aynı olmayacağını biliyordu.Sesini çıkartmadan dinlemeyi tercih etti çünkü biliyordu bu konu konuşulmazsa ikisinin'de yüreğinin rahat edemeyeceğini

MÜDDESSİRWhere stories live. Discover now