(8)

172 9 5
                                    

Sopaya takılmamla beraber modum tam olarak "lağnet olsun bu hayat" diyen çocuk gibiydi yere göt üstü düşünce minik bir inleme çıkarttım resmen götüm kırılmıştı.

Hızlıca kalkıp seri adımlarla Ateşle Kaanın tam tersi yöne yürümeye başladım ve maalesef korktuğum başıma gelmişti Ateşin delici bakışlarını üzerimde hissediyordum ama ona bakmamak için gerçekten büyük bir çaba sarfediyordum aynı zamanda ve beklenen o ses geldi ikili aynı anda sesli bir "Siktir" çektiler.

Neyseki yolu dönmüştüm şimdi tam sırasıydı koş Yıldız var gücünle koş sanki arkanda o günkü gibi yetimhane müdüresi varmış gibi koş. Bir süre koştuktan sonra ara sokağa girdim bu kadar neden koştuğumu bende bilmiyordum sadece içimdeki bu öfkeyle karışık duyguyu atlatmaya çalışıyordum.

Girdiğim bu ara sokağa bir göz attım hava karanlıktı güneş batıyordu ve yağmur yağmaya başlamıştı sokağı bir sokak lambası aydınlatıyordu. Sessizce yürüyerek sokaka lambasının altına oturdum yorulmuştum gerçekten yorulmuştum değer verdiğim insanların beni ortada bırakmasından ve artık birilerine bağlanmaktan korkmaktan gerçekten yorulmuştum kullanılmaktan sevgisizlikten harcanmaktan yetersizlik başarısız olma baskısı hepsinden yorulmuştum ve en kötüsüde bunları gerçekten biriyle paylaşamıyor olmaktı.

Ecrin ve Halille paylaşıcağım şeylerden sonra beni tekrar arkadaşları gibi görüp görmemelerinden korkuyordum. Ve artık gerçekten dolmuştum o anki sinirle çantamı bir yere fırlattım artık daha fazla dayanmak istemiyordum, benden bu kadardı cebimden bir jilet çıkarttım ve bileğimde çizgiler oluşturmaya başladım elimdeki çizgiler kan dolmaya başlayınca gülümsedim jiletle bileğime kesikler oluşturuyordum ama daha derine inemiyordu hayatın elindeki halatları koparamıyordum, artık bileğimdeki çizikler koluma kadar gelmişti ama herkeze yalan söyleyen ben kendimede en büyük yalanı söylemiş ve o jileti daha derine indirememiştim yağmur şiddetlenmişti ve ben şortla tişört durduğum için gerçekten titriyordum yağmur tüm siniriyle akmaya devam ederken bağırdım

"Sende acıyorsun dimi bana bak ağlıyorsun çaresizliğime baksana o yetim diyerek ama benim birinin bana acımasına, önümde durmasına ihtiyacım yok! Benim yanımda durup bana destek olmanıza ihtiyacım var tıpkı diğer tüm herkes gibi"

Artık başım dönmeye başlamıştı ama hayla sinirliydim bir anada başımdaki şiddetli ağrıyla beraber gözümde bir anı canlandı;

10 Yıl önce;

Yine bugünki gibi yağmur yağıyordu hava çok soğuktu üstümde yırtık kıyafetler vardı ve müdüre anne beni atılan bir iftira yüzünden dövüyordu tam olarak ne içindi hatırlamıyorum sadece haklı olan taraf bendim onu hatırlıyorum "yapma dayanamıyorum müdüre anne bırak lütfen çok acıyor" ama beni duymuyor gibi vuruyor tekme atıyordu dövme işlemini bitirdikten sonra sonra eline çakmağını alıp keyif sigarası yakmıştı sigarasını içerken küllük olarak beni kullanıyordu.

Her derime değinceki acı, çaresizliğimi bir kez daha yüzüme vuruyordu sigarasını alıp karnım ve kollarımda söndürüyordu çığlık atıyordum hiç hatırlamadığım anne sevgisini istiyordum sanki ona muhtaçtım bir insan hiç bilmediği bir şeye muhtaç olur mu? ben olmuştum sigarası bitince beni sanki bir çöpmüş gibi yakamdan tutup dışarı fırlattı ağlıyordum gözlerimden artık kan akıcaktı ölücekmiş gibi ağlıyordum deli gibi titriyordum üşüyordum çok üşüyordum dışarıda kar soğuğu vardı ve ben nerdeyse çıplaktım.

Müdüre annenin beni ittirmesi üzerine dizlerimi ve ellerimi sürtmüştüm kanıyordu ilerde bir ceviz ağacı vardı kenarına sessizce yavaş yavaş ağacın yanına gidip oturdum. Dizlerimi kendime çektim ve yaralarımı üfledim evet o gün bir çocuk daha kendi yaralarını sarmaya çalıştı kendi kendini teselli etti "Geçicek Yıldız anne bizi almaya gelicek, o üflicek yaralarını belkide sarıcak" ama hiçbir zaman gelmedi.

Aklıma gelen bu bu anıyla sendeledim oturduğum sokak lambasının altında sessizce mırıldanmaya başladım

Küçük bir çocukken içim çok sıcaktı
Yani derinden derinden,
Allah yukarda ve toprak sıcaktı
Yani derinden derinden

Toprak sıcak mıydı gerçekten öğrenmek istiyordum zira şu anda çok üşüyordum, sessizce mırıldanmaya devam ettim

Annem gülerdi ya bende gülerdim
Yani derinden derinden,
Bu...gü..günlerde ruhum... ruhumda

Artık çenemde zangır zangır titriyordu konuşamıyordum. Sonra yavaşça sarhoş gibi ayağa kalktım yavaş yavaş etrafa çarpa çarpa yürüyerek eve doğru ilerlemeye başladı yağmur  tüm şiddetliyle yağıyordu, hava kararmıştı yolu sadece sokak lambaları aydınlatıyordu ve ben şort tişörtle yürüyordum sol molumdan kan yere damlıyordu ve başım çok kötü dönüyordu her şey dönüyordu odaklanamıyordum etraftaki tek ses yandaki meyhaneden gelen Müslüm Gürsesin "Unutamadım" şarkısıydı eve yaklaşınca durdum içeri böyle giremezdim Ecrin her halde beni böyle görürse düşüp bayılırdı.

Ben ne yapıcağımı düşünürken karşı kaldırımdan geçen kişiyi görünce duraksadım acaba ben mi bulanık görüyordum yoksa Ateş gerçekten yalpalayarak karşı sokaktamı yürüyordu! Onu görünce hızlıca ilerlemeye başladım. Ama bulanık gördüğümden olsa direkt Ateş beni gördü ve bir kaç adımda yanıma geldi o karşı kaldırımda değil miydi ya, neyse sakin bir şekilde ilerlemeyi düşünürken Ateş hemen yanıma geldi buram buram alkol kokuyordu sarhoş olduğu her halinden belliydi ve ağzını yaya yaya konuşmaya başladı;

-Aaa merhaba Yıldız bende tam sana geliyordum ama yolu karıştırdım,biliyor musun sana önemli bir şey söyleyecektim.

-Ne söyleyiceksin Ateş?

-Ona çok benziyorsun.

-Kime?

-Sen hep böyle soru sorar mısın yoksa bir banamı oda hep bana soru sorardı

-Kime benziyorum Ateş söylesene.

Artık baş dönmem şiddetlenmişti Ateşin söylediklerini bile zor duyuyordum tam o esnada apartmanın kapısı açıldı ve Ecrini dışarı çıkarken gördüm zira gördüğüm son şey oydu çünkü bayılmıştım bayılmadan önceki Ateşin sözü ise hala kulaklarımdaydı;

-Kardeşime.

Oy verip yorum yaparsanız sevirim:)

NERDESİN?Where stories live. Discover now