Belimden karnıma sarılmış halde duran elinin üzerinde gezdirdiğim parmaklarım artık soğukluğunu tamamen kaybetmişti.
Göğsü sırtıma yaslıydı, nefesi enseme dokunuyordu. Aynı anda nefes aldığımızda kendi kendime gülümsedim. Parmakları, elinde dolaşan parmaklarımı yakalamaya çalıştığında gülümsemem büyüyüp kıkırtıya dönüştü. Elimi yakalamayı bırakıp beni daha sıkı sardığında yavaşça kendimi toparladım.
"Neden uyumuyorsun?" dedi.
"Sen neden uyumuyorsun?" Aynı soruyu ona yönelttiğimde iç çektiğini duydum. Ona doğru dönmek, yüzünü izlemek istiyordum ancak belimi hareket edemeyeceğim kadar sıkı tutuyordu.
"Çünkü sabah gideceksin..."
"Bu yüzden mi uyumuyorsun?"
Ensemin biraz aşağısında hissettiğim baskıyla yüzünü sırtıma gömdüğünü anladım.
"Başa mı döneceğiz?" dedi. Sesi boğuk çıkmıştı.
Kolunu karnımın üzerinden hafifçe kaldırdım ve kalçamdan destek alarak ona doğru döndüm.
"Şans vereceğimi söyledim, başa dönmeyeceğiz," dedim gözlerinin içine bakarak.
"Biliyorum, yine de..." Gözlerini benden kaçırdı.
Sağ elimi yavaşça yanağının üzerine bastırıp yumuşak ve sıcak tenini okşadım. Gözlerini bir süre kapattı.
"Korkuyorum," dedi gözleri hala kapalıyken. "Sana bir şey olacak diye korkuyorum."
Gözlerini yavaşça araladı. Parmakları yanağımda duran elimi nazikçe çekip göğüsünün üzerine koydu. Hızla atan kalbini avuçlarımın içinde hissediyordum.
"Sen uzak durunca seni koruyamıyorum. Bana saldırdılar ama başaramadılar, bu sefer sana saldırırlarsa..."
"Sen yanımda olduğun sürece kimse bana bir şey yapamaz." Kendimi gülümsemek için zorladım. Benim de çok fazla korkum vardı ve bu korkular sadece kendim için değildi, yine aynı manzarayla karşılaşmaktan korkuyordum.
"Yanımda kalmıyorsun, gidiyorsun," dedi.
"Gitmek zorundayım,"
Buraya geleli tam bir hafta olmuştu, geçen hafta bugün yarışmaya katılmayıp aceleyle buraya gelmiştim. O iyileşmeye başladığı zaman gideceğimi söylemiştim ama gidememiştim. Bir daha gitmenin konusunu dahi açmamıştım. Ancak masalın sonuna gelmiştik, artık gitmem gerekiyordu.
"Değilsin."
"Okul var."
"Okulu bırak."
"Bırakamam," dedim gülerek.
"Hani okulu sevmiyordun, bırak işte."
"Sevmiyorum ama okulu bitirmem gerekiyor. Sonra iş bulmam gerekiyor."
"Gerekmiyor."
"Neden?"
"Ben sana restorant açarım çok istiyorsan, okulu bitirmene gerek yok," dedi ciddiyetle.
"Saçmalama." Yüzümdeki gülümseme genişledi.
"Ciddiyim."
"Onu görebiliyorum." Kahkaha attığımda o da gülümsedi.
"Çikolata fabrikasını da veririm, bundan daha iyi bir teklif bulamazsın."
"Taktın fabrikaya... hep böyle takıntılı mısın?"
Kaşları çatıldı. Koyu gözleriyle sorgularcasına bana baktı. "Ne takıntılığımı gördün?" dedi. Sesindeki hoşnutsuzluk, benim hoşuma gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NARYA
WerewolfSavaş nedeniyle başka evrene gönderilen elli genç. Bu evrende hiç beklemedikleri bir türle karşı karşıya kalmak durumda kalırlarsa, ne olur? Kurtadamlarla dolu bir evrene...