~18~

293 35 4
                                    

Jihyo'nun az sonra Mingyu'ya vuracağını bildiğimden ve böyle bir şeyi istemediğimden yerimden kalkıp havada duran kolunu tuttum ve bana bakmasını sağladım.

"Yapma Jihyo, gerek yok tatsızlık çıkarmaya."

"Sana sen şaka mısın? Adam gözümün önünde seni sevdiğini itiraf etti. Ne yapmamı bekliyorsun?"

"Biliyorum ama lütfen benim için sakin ol ve derin nefes al. Tatsızlık çıkmasını istemiyorum, gel gidelim artık."

Jihyo gözlerinden ateş çıkarırcasına Mingyu'ya bir bakış attı ve oflayıp masadan uzaklaşmaya başladı. Bende onun peşinden gidecektim ama yanımda pis pis sırıtan birisini fark ettiğimde durdum.

"Gerçekten bu kadar yüzsüz olduğunu bilmiyordum. Eşimin yanında beni sevdiğini söylemek aslına bakarsan gururlandırıcı bir durum değil. Şükret seni onun elinden kurtardım yoksa ağzın burnun yamuk bir şekilde dönerdin evine."

İçimdekileri ona kustuktan sonra gidecekken kolumdan tutup beni kendisine çevirdi. Yüzünde hala o pis sırıtışı devam ediyordu.

"Pısırık eşin mi yapacaktı onu? Neyse onu boşverelim, seni sevdiğimi söyledim bunun hakkında bir şey demeyecek misin?"

Galiba şaka yapıyordu ya da kafasını üşütmüştü. Çünkü normal bir insanın sormayacağı türden bir soruydu bu. Ona ciddi misin der gibi baktığımda oldukça ciddi olduğunu fark ettim. Kendimi onun kolundan kurtardım ve konuştum.

"Beni sevip sevmemen inan hiç umrumda değil. Benim bu zamana kadar tek bir sevdiğim oldu o da Jihyo ve bu hiç bir zaman değişmeyecek. Senin gibi insanlarda ilişkimizi bozamayacaklar."

Konuşmasına izin vermeden oradan uzaklaştım ve arabanın içinde beni bekleyen Jihyo'nun yanına ilerledim.

"Sakinleştin mi bebeğim?"

Ona yöneltiğim soruyla kafasını olumlu anlamda sallamıştı ama aslında sakinleşmediğini biliyordum. Endişe etmemem için beni kandırmaya çalışıyordu ama onu tanıyordum.

Kendisini belki daha iyi hisseder diye ellerimizi birbirine kenetledim ve bana bakması için çenesini tutup çevirdim.

"Kim ne derse desin aramıza kimse giremeyecek. Ben sadece seni seviyorum bunu biliyorsun değil mi?"

Yavaşça kafasını salladı. Daha sonrasında sessiz bir yolculukla evimize ulaşmıştık. Haeun, Jeongyeon'da kaldığı için evde oluşan sessizlik ilk başta garip gelmişti.

"Ben yatacağım iyi geceler sana."

Jihyo arkasını dönüp gittiğinde bende peşinden gittim. Şuanda kafasında milyon tane düşüncelerin dolaştığını ve gereksiz yere kendisini üzeceğinide biliyordum. Bu yüzden onu kendi başına düşünceleriyle birlikte bırakmayacaktım.

Yatağın içine kendisini yüz üstü bir şekilde attığında bende yanına kıvrıldım. Ben o şekilde nasıl nefes aldığını düşünürken kafasını bana doğru çevirdi ve baygın bakışlarıyla beni izledi. Hiç bir şey demedim ve öylece bakışmaya devam ettik. Bazen ağzımızla konuşmak yerine gözlerimizle konuşmak daha çok şey açıklardı ve şuanda öyleydi.

Kafamı yastığa koydum ve bir elimle Jihyo'nun saçlarını okşamaya başladım. Bu hareketime karşılık gözleri aniden kapanmıştı ve bunun onu rahatlattığını biliyordum. Ana ayak uydurup bende gözlerimi kapattım ve bir şarkı mırıldanmaya başladım.

"I gotta tell you what I'm feeling inside
(İçimde hissettiğim şeyi sana söylemeliyim)

I could lie to myself, but it's true
(Kendime yalan söyleyebilirim ama bu gerçek)

There's no denying when I look in your eyes
(Gözlerine baktığımda inkar edemem)

Girl, I'm out of my head over you
(Kızım senin yüzünden aklımı kaçırdım)

And I lived so long believing all love is blind
(Ve uzun süre boyunca, aşkın kör olduğuna inanarak yaşadım)

But everything about you is telling me this time
(Ama seninle ilgili her şey, bu sefer bana şunu söylüyor)

It's forever, this time I know
(Bu sonsuz, bu kez biliyorum)

And there's no doubt in my mind
(Ve aklımda hiç şüphe yok)

Forever, until my life is through
(Sonsuza kadar, hayatım bitene kadar)

Girl, I'll be loving you forever
(Kızım seni sonsuza kadar seveceğim.)"

Son cümleleri benimle birlikte söylediğinde gülümseyerek ona baktım. O da yarı baygın gözleriyle bana bakıp gülümsüyordu. Vücudunu bana doğru eğmeye başladığında yapacağı şeyi anlayıp bende ona doğru yaklaştım ve dudaklarımızı birleştirdik.

"Ben her zaman seninim sevgilim."

Dudaklarına doğru fısıldadım.

"Seni kaybetmekten korkuyorum."

Neredeyse duyamayacağım bir şekilde söylemesiyle yavaşça ondan ayrıldım ve gözlerinin içine baktım.

"Hiç bir zaman beni kaybetmeyeceksin, ben her zaman senin yanında olacağım. Olumsuz şeyler düşünüp kendini üzmeni istemiyorum Jihyo."

"Biliyorum ama... bir gün benden gidebileceğin düşüncesi beni mahvediyor."

İşaret parmağımı dudaklarına bastırarak onu susturdum.

"Beni iyi dinle tamam mı? Bir daha böyle şeyler hakkında konuşmak istemiyorum. Ben seni asla tek bırakmayacağım ve sende beni. Sen benim gençliğim, hayatım ve çocuğumuzun annesisin Jihyo, yani benim her şeyimsin. Ben nasıl olurda her şeyim dediğim kadını bırakabilirim? Değil mi? O yüzden kötü düşünceleri kafandan at ve sadece birlikte mutlu olduğumuz anları düşün. Şimdi gel buraya."

Kollarımı açıp içine girmesini bekledim. Kafasını hemen göğsüme yasladı ve kolunu belime doladı. Bende bir elimle saçlarını okşamaya başladım ve küçük öpücüklerimi saçlarına kondurdum.

Bugünü mutlu bir şekilde kapatmak isterdim ama beklenmedik bir karşılaşma gecemizi mahvetmişti. Yaptığı saygısızlığı düşünmek bile beni kötü hissettiriyordu. Bir daha Mingyu'yu görmek istediğimden emin değildim, zaten son sözlerimle benden uzak durması gerektiğini anlaması gerekiyordu. Onu benim veya Haeun'un etrafında görmek istemiyordum bu yüzden yarın yeni bir okul bakmaya başlamam gerekiyordu. Haeun bu duruma üzelecekti ama başka bir çarem yoktu. Ailem için en iyisini yapmalıydım.

Stream One Spark!!!!!!!

pococurante | SahyoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin