10. Bölüm ~ YALANCI - YABANCI

558 40 41
                                    

Mutfaktan gelen sesler ile yatakta hafifçe hareketlendi Songül. Göz bandını kaldırıp yatağın kenarına doğru fırlattı. Göğsündeki ağrı yüzünden yattığı gibi, neredeyse hiç hareket etmeden uyanmıştı. Yavaş ve dikkatli hareketlerle zor da olsa doğruldu. Yerdeki panduflarını yarım yamalak geçirdi ayağına. Sesler gelmeye devam ediyordu mutfaktan. Odasının kapısını açmasıyla Sadi'nin sesini duyması bir oldu.

-Songül.

-Ne yapıyorsun ya sen sabah sabah.

Sadi önünde önlük ile mutfaktan çıkıp Songül'ün yanına geldi.

-Ne yapıyon yaa!

-Asıl sen ne yapıyon Songül. Niye seslenmedin bana?

-Niye seslenicem ki sana?

-Eee yaran daha yeni, doğrulmana yardım ederdim.

Sadi'nin gözleri Songül'ün ayağındaki panduflarına takıldı.

"Bak yarım yamalak giymişsin zaten" diyip düzeltmek için eğildi Sadi Songül'ün ayak ucuna.

-Gerek yok.

-Ne demek gerek yok. Allah korusun ayağından fırlar gider düşersin daha kötü olur sonra.

Songül ayak ucuna eğilen adamın omzuna elini koyup destek aldı.

-Bak oldu işte.

Kimdi bu adam. Hareketleri Songül'ün onu tanımasına izin vermiyordu. İyiydi... İyi biriydi. En azından ona iyi davranıyordu. Ama eski bir mafyaydı da... Adamın önündeki önlüğe baktı Songül. Muhtemelen hayatının tamamını çelik yelek ile geçirmiş adamın üstünde mutfak önlüğü vardı şimdi. Neden...

"Hey! Komserim... İyi misin?" dedi Sadi doğrularak.

-İyiyim öyle bir an daldım gittim.

-Açlıktan olmuştur. Gel mutfağa kahvaltı hazır.

-Kahvaltı...

-Evet kahvaltı. Hani sabah yenir. Çay içilir falan...

İkisi de güldü.

-Biliyorum canım, sadece senin hazırlamana şaşırdım.

-Sen mutfağa geç, masayı gör biraz da orda şaşır bence.

-Öyleli diyorsun.

-Öyle diyorum valla.

.

Songül böyle güzel bir kahvaltıyı en son ne zaman yaptığını hatırlamıyordu bile. Ankara'dayken emniyette aldığı simit ve bir fincan kahveden ibaretti sabahları. Sadi için de durum pek farklı değildi. Evet değişik bir adamdı hep. Keyfine düşkündü, bazı zevkelerinden asla ödün vermezdi. Menengiç, deri ceketler ve arabalar mesela... Yemeyi içmeyi de severdi ama onun da sabahları Yaver'in aldığı bir simitten ibaretti. Hiç heves etmemişti böyle sofralar, kahvaltılar hazırlamaya. Yalnızlığındandı aslında onunkide. "Yemek hazır" diye seslenip yemek yerken gözlerine bakacağı biri olmayışından...

-Ellerine sağlık.

-Afiyet olsun.

"Buarada dün gece Yaver ile buluştum." dedi boşalan bardakları doldurmak için kalktığında Sadi. Songül kendisi sormadan gelen bu cevaba şaşırmıştı. Sadi'nin saklamaya çalışacağını düşünmüştü.

-Neden?

-Öyle genel...

Songül anlamıştı o "genelin" ne anlama geldiğini. Sadi de Songül'ün anladığını anlamıştı. Konuşmadan birbirlerini anladılar bir kez daha.

MeftunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin