13

561 38 5
                                    

Selamlarr! Yeni bölüm ile geldim.Muhtemelen kitapta en uzun  bölüm bu bölüm,şuana kadar yazarken fazlasıyla keyif aldığım bölümlerden birisi oldu.Bölüme geçelim bakalımm,keyifli okumalarrr<3

Defne'den(Şimdi)
İlk defa ismimin dudaklarından çıkması sanki uzun süre sonra kavuşan sevgililer,bir bebeğin ilk adımında sevinen annenin sevinci kadar; gerçekçi,saf ve güzeldi.

Göz gözeydik,fazla güzeldi,deniz mavisi hâreler.
Davulların susup bir kaç saniye sonrasında fazlasıyla sesli bir kahkaha duymamla deniz mavisi gözlerden istemesemde kahvelerimi çektim. Bakmak için kafamı o yöne çevirdim.
O sırada çevremizde bana ve Yüzbaşına bakanlar,bir yandanda sırıtan askerler kendi aralarında bize bakıp konuşan teyzeler,neydi bu şimdi?
Sarılmakla hatamı etmiştim?
Hayır.
Ama bu aniden olmuştu onu görünce yanında olmak istedim,çok yakınında.
Boynundaki elimi usulca çekerken onun hâlâ bana baktığını hissettim,ona döndüğümde bakışları yüzümü talan ediyor her köşesinde oyalanıyordu.
Bakışları en son kahvelerimi bulduğunda bir kaç saniye aramızdaki göz kontağını kesmedik,Gözlerimi onun hârelerinden çekemiyordum.
O üstten bakıp bakışlarını kesmedikçe ben de başımı dikleştirip gözlerine daha yoğun baktım.Adem elması nefes kesici bir yavaşlıkla kavislendi.Bakışlarımı gözlerinden bir an kesip adem elmasını bulduğunda kalbimin bu kadar hızlanmasına karşı derin soluklar veriyordum.
Dileğim kalbimin hızlı çırpınışlarını duymamasıydı.
Gözlerimin adem elmasına gitmesiyle hârelerine bakmamamdan fırsat bularak elini belimden çekti.Ben bakışlarımı gözlerinden çekmesem onunda hârelerini çekmeye pek niyeti yok gibiydi.Elini belimden çekmesiyle bedenimde soğukluk nüksetti,üşüdüm.
Yoğun kahkaha sesi duyduğumda bakışlarım kahkahayı atan kişiye yöneldi.Ne kadar Yağız'a bakmak istesemde bakışlarını çekmeyeceğini bildiğimden,benim o kadar uzun hârelerine bakmaya cesaretim yoktu.
Üstelik kabim hâla delicesine çırpınışlarını kesmemişken...

Yapılı uzun boylu,Kumral hafif kıvırcık saçlı kehribar gözlü adam yanındaki adamın omzuna silleler çakarak gülüyordu.
Onların yanında fistan giymiş kahverengi saçlı kısa boylu buğday tenli kadın,abartılı bakışlarla gülüp arkadaşına vuran adamı süzerken Aslıyı görmem bir oldu kıza yandan attığı fazlasıyla ürkütücü bakıştandır ki kız hızlıca önüne dönmüştü.
Bunu görmeyen adam hâla hunharca gülmeye devam ediyordu.
Kaşları usulca kalktığında Mehmet ağanın sesiyle başımı çevirdim

Mehmet ağa neşeli gür sesiyle;
"Yagız komitaaan!Öğretmen hanım yeni gelmiştir,Ne ara tanıştınız da böyle dip dibe oldunuz hele"deyip kahkaha attı.
O sırada ağanın biraz yanında olan Süleymanda yanındaki sandalyenin yanındaki küçük masaların üstünde olan çekirdekten alıp bir yandan çintip  sırıtıyordu.
"Komutanım yere bakan yürek yakanlardan,Mehmet ağa"
O sırada Süleymanın yüzündeki gülüş yavaş yavaş silindiğinde öksürük tutmuştu,bana doğru mu bakıyordu? gözlerinin baktığı yeri takip ettiğimde önümdeki Yağız Alp'e baktığı belli oldu.Yağız hiç görmediğim bir sertlikle Süleymana bakıyorken tek kaşını usulca kaldırdı.
Yağız;
"Arda koçum,su ver şuna. Süleyman boğulma askeriyeye kadar sakın,senin de yüreğini yakalım"derken gözlerinden ateş çıkacak diye korktum.
Arda dedikleri adam komutanının beline vuruyordu,iç organlarının yer değiştirmesini istiyor da olabilirdi,emin değildim.Sonrasında su verdi.

O anda bir kaç adım yanımızdan gelen ses ile o tarafa döndüğümde geldiğim gün pek tanışma gibi olmasada adını bildiğim Alaz'ı gördüm,bakışlarımı biraz indiri tam önünde küçücük kalmış Zeynep'i gördüm.
Şaşkın şaşkın bakıyordu bize,Alaz komutan fazlasıyla tok sesiyle;
"Mehmet ağa,o kadar vakit oldu halay çekmediniz mi daha,bir halay çekte ortam şenlensin?"
Durumu toparlamaya çalışır gibiydi.Halayın pek umrunda olacağını sanmıyordum,hele de operasyondan gelmişken.

AskerimWhere stories live. Discover now