Selam, hoşgeldiniz. Sizi hemen bölüme alıyorum.
2. Bölüm: "Rüya mı, Gerçek mi?"
"Gökyüzü yıldızlarla kaplanırken, krallıklar savaşacak. Birlik ya da savaş? Bilinmeyen, karanlık sırları açığa çıkaracak ve yıldızlar Avalonia üzerinde parlayacak. Avalonia, kaderini bir bilinmeyene bağladığında, yer ve gök dile gelecek. Kayıp olan sır ortaya çıkacak."
Ses adeta beynimin duvarlarına çarpıyor ve sürekli yankı yapıyordu. Kafamın içinde dönüp duruyordu bu cümleler. Homurdanarak uyandım. Başım o kadar ağrıyordu ki, ağrı göz kapaklarıma kadar inmişti. Kafama balyozla vuruluyordu sanki.
Gözlerimi açtığımda, beyaz bir duvarla karşılaşmıştım. Tavan. Ve Etil alkol kokusu. Bu koku midemi bulandırıyordu.
Zonklayan başıma refleks olarak elimi götürdüm. Çok ağrıyordu. Elimde olmadan sızlandım. "Ah..." Elime yumuşak bir şey geldiğinde, başımda bir sargı bezi olduğunu anlamam uzun sürmedi. Elimi değdirdiğimde sızlamıştı.
Sızlanarak doğrulduğumda, saçma sapan figürler beynimde belirmeye başlamıştı. Kaşlarımı çattım ve hatırlamaya çalıştım. Kitabın sayfalarının hızla çevrildiğini ve bir güneş gibi parladığını hatırlıyordum.
Sonra da yere düştüğümü.
Etrafıma bakındığımda, hastane odasına benzer bir yerdeydim ya da klinik. Gayet normal bir yerdi. Fazlasıyla normal görünümlü. Derin bir nefes aldım. Hâlâ hayattaydım ve gördüğüm tüm o saçmalıklar gerçekten bir saçmalıktı anlaşılan. Mutlu olmuştum.
Çok saçma rüyalar gördüğümü hatırlıyordum. Bayağı saçma rüyalar. Bir o kadar da gerçekçi. O kadar gerçekçi ki, kafamı yarmam rüya değil gerçekte de olmuştu. Nasıl başarabilmiştim merak ediyordum doğrusu.
Belki de o kitap, o garip adam ve kitapçı bile gerçek değildi. Benim bilinçaltımın bir oyunuydu.
Bu fikir ile yüzümü buruşturdum.
Ah o kadar da değildi sanırım.
Bir rüyanın o kadar gerçekçi ve uzun olması imkansızdı... Belki de bana uzun gibi gelmişti, aynı kitapçıdan çıkarken olduğu gibi? Yani o andan itibaren rüya da olabilir miydim? Şu an uyanmış mıydım o zaman?
Kafamın içi çorba olmuştu.
Kendimle çelişip duran düşüncelerim beynimi daha da zorluyor, başım daha da ağrıyordu. Gerçekten düşünmemeliydim.
"Sus artık kızım ya." Diyerek mırıldandım kendi kendime.
Bu kadar fantastik okumamalıydım sanırım. Sonunda kafayı yemiştim ve psikolojim bozulmuştu. Beni bu kadar etkileyeceğini tahmin etmiyordum. Bir süre kitap kapağına dahi dokunmak istemiyordum.
İstemsizce kendi kendime güldüm. Ne bekliyordum ki hem de? Sihirli, büyülü bir dünya falan mı? Savaş çıksında, kurtarayım bari.
Gülerek başımı salladım.
BINABASA MO ANG
~Avalonia~
Fantasy"İyi okumalar hanımefendi." Devam etti gülerek. Neden sürekli gülüyordu? Tam teşekkür edecekken devam ettiği cümlesi ile sustum. "Zira, ihtiyacınız olacak." ... Elementler, büyücüler, mitolojik canlılar, kahinler ve kehanetler... Aldığı kitabı sad...