3. Bölüm: "Avalonia."

42 9 0
                                    

Hoşgeldiniz.🤍

🤍

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

3. Bölüm: "Avalonia."

"Burası Avalonia... Burası Avalonia... Burası Avalonia..." Beynimde sadece bu iki kelime yankılanıyordu ve başım öncekinden daha fazla ağrıyordu. Kafamı koparıp atmak istiyordum, öylesine bir ağrıydı.

Gözlerimi bu sefer farklı bir odada açtığımda, tedirgin olmuştum. Bu sefer kitaplarla dolu, kocaman yüksek rafların olduğu ve ortasında bir masanın olduğu bir tür çalışma odasındaydım. Ben ise çalışma masasının karşısındaki uzun koltukta uzanıyordum. Evimde yaşanan hadiseden sonra bu kadar kitabı bir arada görmek, rahatsız etmişti doğrusu. Bir süre kitap görmeme konusunda fazlasıyla ciddiydim. Travma edinmiştim. Harika.

Ruhsal olarak o kadar yorulmuştum ki. Bugünün günlerden ne olduğunu bile bilmiyordum ya da kaç gündür bu halde olduğumu. O hemşire kılıklı kadın Dört gün önce ormanda bulunduğumu söylemişti. Hangi dört gün? O ormana nasıl gitmiştim ki? Okuldan çıktıktan sonra ormana gitmişsin demişti ayrıca, o zaman daha uzun süredir burada olma ihtimalim neydi?

Ah hayır, buraya nasıl gelmiştim bilmiyordum ama bir şekilde dönmeliydim. Eve gitmem gerekiyordu. Dedikleri kişi bile değildim ki!

Bu kez yalnız değildim sanırım. Konuşma uğultuları duyuyordum fakat anlamıyordum. Tedirgince yerimde kıpırdandım.

Elim ağrıyan başıma yine başıma gittiğinde sızlandım. "Ah..." Uğultular kesilmiş ve adım sesleri kulağıma daha yakından gelmeye başlamıştı. Bir süre sonra ise, yanımda o garip kadınla beraber bir kadın daha bitmişti. Ne ara gelmişlerdi ki? Evet bunun düşünmenin sırasıydı çünkü.

Kalkmaya yeltendiğimde, tanımadığım kadın omuzlarımdan tutarak kalkmama yardım etti.

Sırtıma yastık koyarak, bir adım geri çekildi ve dikkatle yüzümü inceledi. Ben şoku atlatamamış, hâlâ kendi içimde sorguluyordum bu durumu.

Onlar beni dikkatlice izlerken, ben gözlerimi üzerimdeki örtüye diktim ve öylece izledim. Düşünüyordum. Ne demek burası Avalonia? Orası neresiydi? Kitaptaki yer gerçekte de vardı belki de ve bu bir tesadüftü. Peki o zaman nasıl gelmiştim ki? Ya isim, aynada gördüğüm beden? Evde olanlar? Bunlar neydi? Bunlarda mı tesadüftü?

Bu nasıl mümkün olabilirdi ki?

Tanrım, bu nasıl mümkün olabilirdi? Aklım almıyordu. Beynim bu durumu asla kabullenemiyordu. Mantıklı bir açıklamanın peşinde amansızca koşuyordum.

Rüyaydı değil mi? Neden uyanamıyordum? Rüya değilse, başka mantıklı bir açıklama var mıydı? Karabasan belki. Belki o yüzden uyanamıyordum. Ben neyin içindeydim? Biri beni çekip, çıkarabilir miydi bu kısır döngüden? Çığlık atmak istiyordum sesim kısılana kadar.

"İyi misin?" Otoriter fakat oldukça ilgili sesi duyduğumda, başımı kaldırdım ve kadına baktım. Göz kenarlarındaki kırışıklıklar ve gözlüğü gözlerine ayrı bir hava katmıştı. Beyazlayan saçları hem yaşça hem de akılca olgun olduğunu gösteriyordu. O da aynı bu bir nevi doktor olduğunu düşündüğüm kadın gibi uzun, yerleri süpüren bir elbise giymişti. Bu kadının ki daha özenli be pahalı bir elbise gibi duruyordu.

~Avalonia~Where stories live. Discover now