34:Takip

66 8 0
                                    

Naz

Söz.
İki dudak arasından çıkan söylediği ilk anda kalp atışlarını hızlandıran, kalbini sıcacık bir güvenle dolduran sözler verilir, ilk darbeyi ordan yersin zaten. Tecrübesizsindir tutulmadığında hayal kırıklığı dolu rüyandan uyanırsın.
Gözler.
Kimi bir avuç toprak atar üzerine gözlerine baktığında. Kimi ucu bucağı olmayan ormanlarda kaybolur kimi bir kara deliğe çekilir kimiyse okyanus derinliklerine gömülür. Gözler insanı bir çok intihar çeşidine sürükleyerek işkence edebilir.Gözler yalan söylemez dersin bu sefer de. Ama öyle bir yalan söyler ki sırtındaki bıçak dururken onu çıkarmak yerine inanmak istemezsin. Gözlerine bakıp bir şeyler aramaya devam edersin. Çaresizce.
Seni çaresiz, gölgeler arasında bıraktığında uzun bir süre kendine gelemezsin. Bu ikinci darbe. Ama bitip bitmeyeceği sana bağlı. Artık elinde kalan hislerin. Eğer o da seni yanıltırsa o zaman hiçbir şey eskisi gibi olamaz.
Çünkü hisler sana bağlı diğerlerinde karşı tarafı suçlayabilirisin. Ama bu sefer her şey seninle alakalı.

Yüzüme vuran güneş ışıklarıyla esneyerek gözlerimi ovuşturdum. Yatakta geriye yaslanıp kendime gelmeye çalışırken etrafa bakınmamla kaşlarımı çattım. En son Yağız'ın beni kucağına aldığını hatırlıyordum. Panikleyerek üzerime baktığımda üzerimdeki pijamaları görmemle kaşlarımı çattım. "Y-Yağız" Yağız'ın odaya girmesini umarken bir taraftanda etrafı inceliyordum. Simsiyah bir odanın içindeydim. İçeride renkli olan bir şey yoktu. Üzerimdeki siyah pijamayı görmemle rahatsızca yerimde kıpırdandım. Beni giydiren kişinin Yağız olduğuna inanmak istiyordum. Ama Yağız'ın evi yoktu ki. Hangi takıntılı insanın böyle bir şey yapabileceğini düşünürken kaşlarım çoktan çatılmıştı. O sırada telefonumdan gelen bildirim sesiyle bakışlarım komidinin üzerine yöneldi. Telefonumu görmemle yüzümde bir gülümseme belirdi. Yanındaki not kağıdını görmemle elime aldım.

İşlerim var, akşama kadar gelemem muhtemelen. Sana giyecek bir şeyler aldım. Keyfine bak ve beni rahatsız etme.
- Yağız
Rahat bir nefes vermemin ardından kaşlarım çatıldı.
Tek kelimeyle tam bir pislikti.
Yataktan çıktım. Etrafa bakınmak adına perdeyi açmamla yerden metrelerce yüksekte bulutların arasında olmam gözlerimin büyümesine sebep oldu. Gerçekten büyüleyici bir manzaraya sahipti. Bir süre etrafı inceledikten sonra odadan çıktım. Holden geçtiğimde amerikan bir mutfak beni karşılıyordu. Kısa ev turumu yapmamın ardından elimdeki telefonun titreşimiyle kimin aradıgına bile bakmadan açtım.
"Seni rahatsız etmememi söylemiştin, ne oldu vicdan mı yaptın Yağız." dediğimde karşı taraftaki ufak kahkahanın sahibi Efe'den başkası değildi.
"E-Efe."
"Maalesef beklediğin kişi değilim."dediğinde yüzümde bir gülümseme belirdi. Aptal gülümsememi silip buz gibi bir sesle "Evet, ne için aramıştın."dediğimde bir süre sessiz kaldı. "Naz..." sabırsızca odanın içinde dolanırken bir taraftan da cevap vermesini bekliyordum. "Nerdesin?" sert bir nefes vererek kaşlarımı çattım. "Seni ilgilendirdiğini düşünmüyorum." dediğimde bir süre daha sessiz kaldı. "Bu meseleyi dün halletttiğimizi sanıyordum. Gerçekten de adının hakkını veriyorun. dediğinde yüzümü buruşturup telefonu kapattım. Çok değişken bir karaktere sahipti. Genellikle bana karşı yumuşak davransa da umursamaz ve soğuk tavırları bunaltıcı oluyordu. Telefonla konuşarak halledemeyeceğimizi anladığım için uzatmamak garip bir şekilde hoşuma gidiyordu. Yağız'ın koltuğa koyduğu kıyafetleri giydiğimde oldukça rahatlamış hissediyordum. Telefonumu elime aldığım sırada kapının çalmasıyla kaşlarımı çattım. Kapıyı açtığım anda kahvelerimin bir çift ela gözle kesişmesiyle hızla kapıyı kapatmak için hamle yaptığım sırada ayağını kenara koyup eliyle kapıyı tuttuğu an ne yapacağımı bilmez halde ona bakakaldım. "O ayağını çek." diye sinirle konuştuğumda tek kaşı havaya kalktı. "Konuşmamız lazım." dediğinde sinirle kapıyı açtım. Gülümseyip rahat bir nefes verdi, içeri gireceği sırada önüne geçtim. Eğer üç saniye içerisinde gitmezsen çığlık atacağım. "dediğimde omuz silkerek tekrar içeriye girmeye çalıştığı sırada ağzımı açmam ve aynı anda ağzıma kapanan büyük bir avuçla birilkte, belimdeki ellerin yönlerdirmesiyle duvara yaslanan sırtımla birilikte üzerime eğilmiş olan Efe'ye gözlerim faltaşı olmuş bir şekilde baktım. Bir süre birbirimize baktığımızda nefes almak adına elini ısırmamala elini tutup inleyerek geri çekildi. Kapıyı kapattığı sırada gözlerimi üzerine dikmiş onu inceliyordum. Lacivert, uzun bacaklarını saran pantolonun üzerinde kolları sıvanmış beyaz bir gömlek vardı. Bir anda üzerime gelmesiyle geriye doğru bir adım bile atamadan sırtımın duvara yaslanmasıyla ifadesiz tutmaya çalıştığım suratımla yüzüne baktım. "Dün gece olanlardan sonra bana bu kadar yakın olman hiç hoş değil Efe." dediğimde üzerime biraz daha eğildi. Alınlarımız birbirine değerken sertçe yutkundum. Burnunu,burnuma sürtüğü sırada gözlerimi kapattım. Kısa bir süre sonra belimdeki ellerin gevşemesiyle bir an boşluğa düşer gibi oldum. Duvara yaslanıp kollarımı birbirine bağladığım sırada o da aynını yapmış aramızda birkaç adımlık mesafe bırakarak başını omzuna doğru yatırmış bir şekilde beni izliyordu. İfadesiz tutmaya çalışmaktan neredeyse felç geçirecek olan yüzümde telefonun çalmasına sebep olan "Ecre" kişisini görmemle sinirli bir ifade belirdi. O ise omuz silkerek telefonu sessize aldığında "Bekletme istersen, benim yüzümden aranız bozulmasın yine."dediğimde tek kaşı havaya kalktı. "Sence o kızla aramızın nasıl olduğuyla ilgileniyor gibi mi görünüyorum." "Evet."dediğimde burnunu sıkıp bıkkın bir nefes verdi. "Anlaşılan dün hiçbir şey hallolmamış."dediğinde başımla onu onayladım. "Boşver istediğinle istediğini yaparsın,bana bir şey kanıtlamana gerek yok. Zaten ben kimim ki? Niye bu kadar çabalıyorsun? İstediğini alamadın mı yoksa?"dediğimde durgun suratında öfke belirtileri görür gibi oldum. Anında kendini toparladığında ondaki hızlı ruh değişiminin ürpertici olduğunu düşünüyordum. "Naz,bana böyle iğrenç imalarda bulunmazsan sevinirim. Gerçi çevrende olan Yağız faktöründen dolayı seni suçlayamam." Dediğinde gözlerimi devirdim. "Yağız, geçmişte bazı hatalar yapmış olabilir ama o eskisi gibi değil."dediğimde Yağız'ı korumam onu şaşırtmışa benziyordu. "Pekala, Yağız 'a bile güvenmişken bana güvenmemenin sebebini öğrenebilir miyim?"dediğinde omuz silktim. "Onunla birlikte büyüdük,seninle ise bu sene tanıştık. Daha birkaç aydır tanıdığım birine öylece güvenmemi bekleniyorsun öyle değil mi?" Dediğimde gözlerinde saf nefreti gördüğüme emindim. Boynunu çıtlatıp gömleğinin yakasını çekiştirerek zar zor açtığında ne yapacağımı bilemez halde ona öylece bakmaya devam ettim. O iş derin bir nefes alıp saçlarını karıştırdığında öfke nöbeti geçirip getirmediğini anlamaya çalışıyordum. "Yine bayılmazsın değil mi?"diye korkarak sorduğum soruyla bakışları bana döndü. Biraz yumuşar gibi olan bakışları kısa bir sürede eski haline döndüğünde bir adım geri gittim. Her ana üzerime atlayacağından korkuyordum. Şuan aklının tam olarak başında olduğunu sanmıyordum."Daha birkaç aydır tanıdığın birini neden umursuyorum ki?" Birkaç ayı özellikle vurgulaması kaşlarımı çatmama sebep oldu. "Yanlış bir şey mi söyledim?"dediğimde eli kapıya yöneldi hızla elinin üzerine elimi koyarak önüne geçtiğimde afalladı. "Gitmemi istemiyor musun?Neden engel oluyorsun?"dediğinde bir an kendimi sorgulasam da bu şekilde araba kullanmasına izin vermek sağlıklı gelmediği için gitmesine izin vermemeliydim. Ayrıca bana cevaplar borçluydu. Aptal değildim,ortada benim bilmediğim şeyler vardı ve Efe'nin bunların birçoğunu bildiğine emindim. Omuz silkerek kapıya yaslandım."Bana vermen gereken cevaplar var , ayrıca iyi görünmüyorsun."dediğimde bir anda beni kendine çekip çenesini başımın üzerine koymasıyla afalladım. Ellerim göğsüne yaşlı kalmış, o ise uzun kollarıyla beni tamamen sarmıştı. Saçıma burnunu bastırmasıyla ondan kurtulmaya çalışan ellerim duraksadı bunu farketmesiyle beni daha çok kendine çektiğinde. Derin bir nefes aldım. Burnuma dolan rahatlatıcı kokusundan nefret ederek başımı göğsüne yasladım. "Senden nefret ediyorum." Boğuk çıkan sesimden dolayı dediğimi anladığımdan şüpheliydim. "Hıhı."diye mırıldanışı beni hiç de ciddiye almadığını hissettiriyordum. Onu itmemem ise beni oldukça tezat bir insan haline getiriyordu. Üzerimde bıraktığı etkiden nefret ettiğim doğruydu. Ondan nefret etmem ise biraz zor görünüyordu. "Naz neden işleri bu kadar zorlaştırmak zorundasın?"Çaresizce sorulmuş bu sorunun cevabını ben de bilmiyordum. Zihnimde garip gölgeler dolaşıyordu. Sanki siyah beyaz bir film şeridinden ufak parçalar çalmışlar ve ara ara bunları benimle paylaşıyorlarmış gibi hissediyordum. Geçmişte oturmayan eksik parçalarım vardı. Nedensizce bunların kilit noktası ise beni kollarıyla saran Efe'ymiş gibi hissediyordum. Tüm bunlar oldukça garipti. "Zihnimde gri ve sisli bulutlar bazı şeyleri hatırlamamı engelliyor, taşların yerine oturması bazı şeyleri anlayabilmem için gerekli. Nedense seni ilk gördüğüm günden beri fazla tanıdık bir yabancı olduğunu düşünüyorum derken başımı yukarıya doğru kaldırmış, yüzüne bakmaya çalışıyordum. Fakat unuttuğum asıl nokta aramızdaki boy farkıydı. Yutkunduğunda adem elması hareket etti. Elaları kahvelerimi bulduğunda bakışlarındaki özlemi hissettim. Bakışları anında normale dönerken benden ayrıldı. "Sana anlatmak isterdim ama bunu yapamam, kendin çözmelisin emarelere dikkat et,denizkızı."dediğinde düşüncelerimle haklı olduğumu bana göstermişti. Başımı sallayarak onu onayladım. Ne yaparsam yapayım bana bir şey anlatmayacağı bakışlarından anlaşılıyordu. "Emarler önemlidir,aniden yoluna çıkar ve geçmişle bağlantı kurmanı sağlar."şakağıma işaret parmağıyla baskı yaptığında kaşlarım sorgulayan bir ifadeyle çatılmıştı. Telefonuna gelen mesaja kısa bir bakış attıktan sonra sıkıntılı bir nefes verdi. "Gitsem iyi olacak."dediğinde bakışlarım sırtındaydı. O kapıyı kapatır kapatmaz elime telefonumu alıp üzerime Yağız'ın kapişonlu ceketlerinden birini geçirmemin ardından alelacele evden çıktım. Kendisinin de dediği gibi önüme çıkan ilk ipucunun peşinden gidiyordum. Asansöre binerken diğerinin çoktan zemine ulaştığını görebiliyordum. Zemin kata indiğimde ana caddeye çıkan Efe'nin arabasını gördüm. Kapüşonumu takıp kendimi yolun kenarında duran taksinin içine atıverdim. "Düzgün devam edin lütfen, öndeki porsheyi takip edeceğiz." Adamın sorgulayan bakışlarını fark ettiğimde "Kendisi sevgilim, bir şeyden şüpheleniyorum." Dediğimde oyalanmayı bırakıp onaylayan mırıltılarla arabayı hızlandırdı. Çıktığım binanın lüks olması bu yalanı daha da inandırıcı hale getiriyordu. Kısa bir süre sonra Efe'nin arabadan inmesiyle taksiciye de arabası kenara çekti. Dikkat çekmemek adına kısa bir süre beklememin ardından taksiciye parayı uzatıp arabadan indim. Kapüşonumu düzeltip yürümeye başladığım sırada Efeyle aramızda hemen hemen yüz metrelik mesafe vardı. Beni farketmemsini umarak olabildiğince dikkat çekemeden onu takip ediyordum. Telefonda biriyle hararetli bir tartışma yapması kaşlarımı çatmama sebep olurken spor salonuna girmesiyle dudaklarımı büzdüm. Girdiği spor salonu elinde olan spor çantasını açıklar nitelikteyken ne bulmayı beklediğimi bir an sorgulasam da buraya kadar gelmişken dönmeye hiç niyetimin olmadığına karar vererek yürümeye devam ettim. Hareketli bir sürü sokak varken evinden oldukça uzak olan bu küçük spor salonuna girmesi anormal gelmeye başlarken çoktan kapının önüne gelmiştim. Şüpheli görünmemek amacıyla buraya her zaman gelen biri gibi davranmak mantıklı gelmişti. Kimsenin de bana bakmaması işimi oldukça kolaylaştırmıştı doğrusu. Etrafa bakınırken yangın merdivenlerinin olduğu kapının kapanmasıyla Efe'nin oraya gittiğini düşünerek sesin geldiği yöne gittim. Alt kata inen adım sesleriyle kaşlarımı çattım. Zaten zemin kattayken eksi katlara inmesi oldukça garipti. Bir süre telefonumu karıştırarak adım seslerinin kesilmesini bekledim. Seslerinin kesilmesinin ardından yavaş adımlarla gittikçe karanlıklaşan merdivenlerden aşağı inmeye devam ettim. İki üç katın ardından depo gibi bir yere gelmiştim. Her tarafta tozlu spor eşyaları vardı. Spor yapmaya gelmediği açıkça ortadayken bu ıssız yerde ne aradığını epey merak ediyordum. Etrafta rastgele dolaşmaya başladığım sırada ayağım duvara yaslı olan egzersiz matlarına çarptı. Dizlerimin üzerine düşecekken kendimi diğer matın üzerine doğru attım. Düşüşümü oldukça yavaşlatmıştı. Derin bir nefes alarak yerden kalktığımda matların arkasındaki duvar dikkatimi çekti. Taşlarla dizayn edilmiş duvarda gözlerimi gezdirdim. Elimi duvarda gezdirirken bir anda kendimi duvarın arkasında bulmamla gözlerim irileşti. Resmen spor salonunun altına gizli bir geçit yapmışlardı. Karşıma çıkan merdivenlere biraz daha aşağıya indim. Karanlık bir koridora ulaştığım sırada, koridorda duyduğum ayak sesleriyle kalp atışlarım hızlandı. Çok düşünmeden kapısı parlak olan odadan içeriye kendimi atıverdim. Odanın boş olmasıyla derin bir nefes alırken odaya yaklaşan konuşma sesleriyle etrafa bakınmaya başladım. Kahverengi deri bir koltuğun yanındaki gardropa gözlerimin ilişti. Kendini gardropa atmamın ardından içeriye hararetli bir şekilde tartışan iki kişi girdi. İkisini de tanıyordum. "Bu maçta yenilmezsen bir sonraki maç ikimizin olucak." "Rakip olmayı istemiyorsan sen kaybedebilirsin, kendi isteğimle kaybedecek biri değilim. Beni biraz tanımışsan bunu biliyorsundur." Hışırtılı seslerin ardından tekrar konuşmaya başladılar, sesleri az önceki konuşmalarına göre oldukça karanlık bir hal aldı."Anlamıyorsun, bu ikimizin de sonu olur." Merakla dolabı hafifçe araladım. Duvara yaslanmış Efe'nin yakasını tutan Yağız'ın arkası dönüktü. Efe ise ona öyle bir soğuklukla bakıyordu ki üşüdüğümü hissettim. "Birimiz sahada ölücek değiliz. İkimizi de kaybetmemek için berabere bitirecektirler, Karan. " Yağız'ın aksine oldukça sakindi. "Buranın kurallarını bilmiyormuş gibi konuşma, ikimizden biri yenilene kadar bitmez bu maç." dediğinde kaşlarımı çattım. Dolabın içinden çıkıp ikisine hesap sormamak için kendimi zor tutuyordum. " İkimiz olursak bahisler en yüksek seviyeye çıkacaktır. Bunu uzatmak için ellerinden geleni yaparlar. Eğer rakibim olmayı bu kadar istemiyorsan karşıma çıkma, Karan." omzundan sertçe iterek yakasını onun elinden kurtardı. "Pekala, bu işin olmayacağını biliyordum. Sen uyarılarımı ne zaman dikkate aldın ki zaten? Her neyse ben uyarımı yaptım, kazanmam gerektiğini biliyorsun. Bunun için yapacaklarıma da katlanacaksın o halde." dediğinde çoktan ikisini de tanıyıp tanımadığımı sorgulamaya başladım. "Bittiyse gidebilirsin. " diyerek kapıyı işaret ettiği sırada yavaşça kapaktan uzaklaştım. Sertçe kapanan kapının ardından Efe boynunu çıtlatarak etrafı süzdü. Ardından üzerindeki gömleği çıkardı. Elleri pantolonunun fermuarına gittiğinde gözlerimi kapatıp hızla dolaptan çıktım. "Ben de ne zaman çıkacağını merak ediyordum, denizkızı." dediğinde gözlerimi açarak ona, şirin olduğunu düşündüğüm bir gülümseme gönderdim. Bakışlarım üzerine kaydığında ısınan yanaklarımla dudaklarıma birbirine bastırdım. "Eğer biraz daha kalsaydın manzaradan keyif aldığını düşünecektim." Ardından kendi etrafında dönmesiyle ellerim yanaklarıma gitti. "Utandırmasana oğlum." diye çıkıştığımda ellerimi tutarak yüzümden çekti. Üzerime doğru yürümeye başlamasıyla geri geri gitmeye başladığımda benim adımlarımın tersine o ileriye gidiyordu. Duvara değen sırtımla yüzümü buruşturdum. "Yağız' dan intikamını falan mı alıyorsun, gelmesene üzerime." dediğimde Saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı ardından sırıtarak geri çekildiğinde bakışlarım üzerindeydi. Yerdeki spor çantasını alıp banyoya geçerken "Sakın, bir yere ayrılma." diyerek beni uyarmayı da ihmal etmedi. Gözlerimi devirerek kendimi koltuğa bıraktığımda az önceki konuşmalarını düşündüm. Yağız ile aralarında her ne dönüyorsa hiç içi açıcı şeyler olmayacağı kesindi. Efe banyodan çıkmasıyla bakışlarım ona doğru döndü. Altında sporcu şortu vardı üzerine ise hiç bir şey yoktu. Yutkunarak bakışlarımı üzerinden çektiğimde yanıma gelip parmaklarıyla çenemi kavradı. Çeneme uyguladığı hafif baskıyla havaya kalkan başım sayesinde göz göze geldik. Üzerime doğru eğilmiş sorgulayıcı bir ifadeyle öylece suratıma bakıyordu. "Beni neden takip ettiğini sorabilir miyim, denizkızı?" dediğinde koltuktan kalkarak çenemi onun elinden kurtardım. " İstediğim cevapları benim bulmam gerektiğini söyleyen sen değil miydin?" diyerek okları ona çevirdiğimde dudaklarını birbirine bastırarak kollarını göğsünde kavuşturdu."Beni takip etmeni kastetmemiştim." dediğinde omuz silktim. "Yanıma gerek üstü kapalı sözler söyledin, bir telefonla da aceleyle çıkıverdin. Sence de çok şüpheli ve takip edilesi durmuyor mu?" dediğimde sıkıntılı bir nefes verdi. "O güzel burnunu pis işlere bulaştırmadan rahat edemeyeceksin değil mi? dediğinde tek kaşım havaya kalktı." Siz çoktan bu bataklığa girmiş görünürken... " Bir anda sözümü kesti."Beni boşver. Önemli olan sensin. Seni korumak için bunu yaparken kendi ayaklarınla buraya gelmen tüm yaptıklarımı boşa çıkaracak,Naz. Buraya gelmemeni tercih ederdim." dediğimde üzerine doğru yürüdüm. "Hepinizin benden ne sakladığını bulacağım, sende de bir şeyler var biliyorum." dediğimde duraksadı. "Pekala bana neler olduğunu açıklayacak mısın?" dediğimde açılan kapıyla bakışlarımız kesişti. İçeriye giren Deniz'i görmemle kısa bir süre öylece ona baktım. "Maça çıkmana çok az kaldı diyecektim." Bakışlarını benden kaçırıp gitmeye yeltendiğinde Efe : "Bekle, Nazla birlikte dursan iyi olur. Kendisi çok meraklı başını derde sokmasını istemeyiz." dediğinde bakışlarım Efe'ye döndü. "Cevap vermekten kaçıyorsun, korkağın tekisin." dediğimde bakışlarından değişik bir ifade geçti. Pişmanlık mı yoksa öfke miydi bakışlarından geçen o duygu, emin değildim. "Şu lanet maçtan sonra konuşacağız." doğrudan gözlerimin içine bakıyordu. Bakışlarının ağırlığından kurtulmak istercesine gözlerimi kaçırarak önüne geçtim. Kapıda dikilen Deniz'e kızgın bir bakış gönderdiğimde sevimli bir gülümseme gönderdi. "Sen oyunculuk eğitimi falan alıyor musun Denizcim." dediğimde kaşları çatıldı. "Yo, neden?" "O gece harika bir oyunculuk sergilemiştiniz Efeyle birlikte de ondan." dediğimde eliyle ensesini kaşıdı. "Aslında o videoyu eğlencesine çekmiştim. Sen peşime düşünce işler karıştı tabii."dediğinde gözlerimi devirerek odadan çıktım. "Seni kıskıvrak nasıl yakalamıştım ama."diyerek güldüğümde omzuma dokunup güldü. "Çikolatalı süt içerken beklediğin için teşekkürler." Dediğinde gülümsemem genişledi. "Sahi çikolatalı süt ne alaka?"dediğimde bana inanamıyormuş gibi baktı. "Lütfen çikolatalı üstüme laf yok, onsuz yapamam."Cebinden çıkardığı çikolatalı süte pipet batırırken gözlerimi büyüterek ona baktım. "Yok artık her zaman yanında mı taşıyorsun bunları?"dediğimde sütünü içerken başıyla beni onayladı. "İstersen sana da verebilirim. "Dediğinde başımı olumsuz anlamda salladım. "Bu arada ne maçı bu, aklıma hiç hoş şeyler gelmiyor." Deniz sırıtarak bana baktı. Ben çok eğleneceğimizden eminim. Ne olduğunu birazdan görürsün. Bu arada aramızda kalsın, bahsi onun üzerine oynadım."dediğinde boş koridordaki adımlarımızı durduran öksürük sesiydi. Büyük adımlarla yanımıza geldiğinde Deniz'e baktı."Demek benim üzerime bahis oynadın ha."dediğinde Denzi omuz silkti. "Kazanacağına dair şüphem yokken neden oynamayalım ki? Hatta Yağız oynasa o bile seni seçerdi."dediğinde Efe'nin sırıtan suratı gerildi. "Karan mı hiç sanmıyorum, o maçı kaybetmemi istiyor." Aralarında garip bir bakışma geçtiğinde gözlerimi devirerek loş koridorun sonundaki kapılara baktım. "Bu arada ayrılıyoruz, Naz'a dikkat et, bir şey olursa sorumlusu sensin."dediğinde Deniz yutkunarak bana baktı. Ardından gülümseyerek dostça Efe'nin omzuna vurdu. "Sen bizi merak etme, o maçı almaya bak."dediğinde elalar kahvelerimle buluştu. "Birazdan göreceğin adam için üzgünüm, maçtan sonra konuşacağız, beni bekle."dediğinde kaşlarımı çatarak başımı ağır ağır sallayarak onu onayladım. Deniz beni ortadaki büyük kapının yanındaki kapıya yönlendirirken omzumun üzerinden son kez Efe'ye baktım. Dev kapıyı açarken bakışlarım sırtındaydı. Kapının açılmasıyla yüksek sesli çığlıkları duymamla yüzümü buruşturarak Deniz'in açtığı kapıdan içeriye girdim. Yangın merdivenine benzer merdivenlerden çıktıktan sonra cam bir odaya girdik. Stadyum tarzı bir yerin ortasındaydık ve yukarıda olduğumuz için her yeri görebiliyorduk. Stadyumda dizilmiş insanların ortasında büyük bir boks sahası vardı. Efe ellerine eldivenleri geçirirken kapıdan giren iri adama bakarken ağzım açık bir şekilde ikisi arasında giden bakışlarım Deniz'in ağzımı kapatmasıyla son buldu. "O adamla mi dövüşecek. " Endişeli çıkan sesime hakim olamamıştım. Çünkü adam Efe'nin iki katıydı. "Bunu kazanbileceğinden emin misinİstediği zaman bırakabiliyor mu?"dediğimde sırıtarak bana baktı. "Kızım rahatlasan biraz, Efe çıktığı hiçbir maçta yarıda bırakmadı şu ana kadar. Kazanamadığı maç ise yok denecek kadar az."diye mırıldandığında kaşlarımı çattım. "Tabi, şu ana kadarki en dişli rakibi bu adam gibi görünüyor." Tam o sırada zorlanan kapıyla bakışlarımız kesişti. Sertçe açılan kapıdan içeriye girenlere bakınca gözlerim şaşkınlıkla ikisinin üzerinde gezindi. Bileğinden sürüklenen Leya ve ona sinirle bakan Yağız'ı karşımda görmeyi beklemiyordum doğrusu. Yağız Leya'da zar zor ayırabiliriz bakışları bana döndü tekrar Leya'ya döndüğünde hızla başını kaldırdı ve göz göze geldik. Leya'nın bileğini bıraktığında yüzünü sıvazlayarak ikimize sinirle baktı. "Al birini vur ötekini. Kızım siz beni delirtecek misiniz? Birini eve dinlensin diye bırakırım bu bok çukurunda karşıma çıkar, diğerini taksiyle eve yollarım beni takip eder. Başıma bela mısınız?"dediğinde alaycı bir gülüşle ona baktım. "Tatlı bela canım." Leya hızla üzerime koşup bana sarıldığında kollarımı boynuna doladım. Yağız'ın kokusu üzerine sinmişti. Bakışlarım ikisi arasında gidip gelirken Yağız bize bakmayı bırakarak sahada bakışlarını gezdirdi. "Siz ikiniz her ne yaptıysa Yağız gibi kokuyorsun. Sakın Efe'ye sarılayım falan deme."diye kulağına fısıldadığımda kızaran yanaklarıyla yeşillerini üzerimde gezdirdi. "Beni çok korkuttun Naz." Tekrar sarıldığında bi taraftan da kızaran yanaklarını gizlemeye çalıştığının bilinciyle gülümsedim. "Sonra konuşacağız,Leyoş."dediğimde dudaklarını büzerek benden ayrıldı. O sırada Yağız'ın bakışları bana döndü. "Sen burayı nereden biliyorsun, Naz."diyen Yağız'a bakıp şirnce gülümsedim. "Leya nasıl bulduysa aynı şekilde."dediğimde kaşları çatıldı. "Naz sen onu benim evimde nerden gorüp de takip edeceksin?"sert çıkan sesiyle üzerime doğru yürümesiyle yutkunarak bir adım geri gittim. "Sana hesap mı vereceğim." Üste çıkmaya çalıştığımda çenemi tutarak sertçe yukarı kaldırdı. "Bana doğru düzgün cevap ver, o mu getirdi seni buraya."dediğinde soğuk bakışları karşısında ürperdim. Leya Yağız'ın kokunu tutarken Yağız'ın bakışları ona kaydı."Leya sen karışma."dediğinde sinirle ona baktım. Onu göğsünden iterek çenemi elinden kurtardığımda sorgulayıcı bakışları hâla üzerimdeydi. "Senin arkamdan çevirdiğin onca gizli işi ne yapacağız Yağız. Yakında ikinizin de ne işler karıştırdığını çözeceğim. Tabi işimi kolayştırmak senin elinde. Efe'ye gelince dün gece için özür dilemeye gelmişti. Aniden ona gelen telefona kısa sürede alelacele çıkmasıyla şüphekendim ve onu takip ettim."dediğimde boynunu çıtlattı. "Bakışları yükselen seslerle arkama kayarken dişlerinin arasından "Aptal herif, her şeyi mahvedecek."diye mırıldandığında çatılmış kaşlarımı Yagız'ın üzerinden çekerek sahaya atlayan Efe'ye çevirdim. Bakışlarının sertliği metrelerce ötelerden hissedikirken dev adamla nasıl baş edebileceğini düşünüyordum. Leya şaşkınlıktan kocaman olmuş gözleriyle bir sahaya bir bana baktı. "Lütfen abimin o devle dövuşmeyeceğini söyleyin." Çaresizce sorduğu soruyla elimi omzuna attım. "Oradan sağ çıkabilirse de muhtemelen benimle dövüşecek." Dediğinde Leya'nın sert bakışları Yağız 'a döndü. "Yağız ne dediğine dikkat et. O benim abim."dediğinde Yağız rahat bir tavırla kollarını göğsünde kavuşturdu. Aslında büyük cüssesi onu ilk 10 dakikadan sonra dezavantajlı hale getiriyor. Dogan'ın yapması gereken tek şey onu oyalamak ve oyakarken olabildiğince az hasar almak." Dev adam bir boğanın kırmızı kumaş parçasına saldırması andıran bir şekilde Efe'nin üzerine koşarken Efe kıvrak bir hareketle arkasına geçebilmişti. Kalabalık iyice coşarken Arda heyecanla Yağız 'a döndü. "Bahis'i Efe'nin üzerine oynadın değil mi?"dediğinde Yağız'ın dudakları yukarıya doğru kıvrılırken Leya neler olduğunu anlamaya çalışırcasına ikisine baktığında ikisine sert bir bakış atarak önüme döndüm. Dev adam, Efe'nin karın boşluğuna sert bir yumruk geçirdiği an bakışları bizim olduğumuz tarafa baktı. Filmi camlara rağmen göz göze gelmişiz gibi hissetmiştim. "Kahretsin,bu kötü oldu." Deniz'in bile endişlenmesi dudaklarımı dişlememe sebep oldu." Adam tekrar atağa geçtiğinde Efe elinden geldiğince çevik hareketlerle onun darbelerini savuşturuyordu. Bir anda yere düşen Efe'yle gözlerim irileşti. Yüzüne aldığı birkaç darbenin ardından kıvrak bir hareketle yuvarlanıp konumlarını değiştirirken rahat bir nefes aldım. Adama art arda attığı yumrukların ardından hakem saymaya başlamıştı. Dev adam yerden kalkamayınca elini havaya doğru kaldırarak onun kazandığını belli etti."Çok yaşa kartal." Gibi tezahüratlar sahayı doldururken Yağız düşünceli bir halde sahaya bakıyordu. Deniz parmağını şıklattığında ona döndük. "Hadi gençler kendimzi kalabalığın içinde bulmak istemiyorsak biran önce buradan sıvışmamız lazım." Yağız da başını salladığında hızlı adımlarla odadan çıktık. Merdivenlerden inerken seslerde artıyordu. Yağızlar çıkışa doğru yönelirken duraksamamla bana döndüler. "Siz gidin, benim Efe'yi bulmam lazım."dediğimde Yağız'ın ateş gibi bakışları üzerime çevrildi. Bir adım geriye gittiğimde bileğimden yakalayarak beni peşlerinden sürükledi. "Bıraksana oğlum."dediğimde umursmazca omuz silkerek beni peşinde sürüklemeye devam ederken Leya çaresiz bakışlarıyla bana baktığı sırada diğer elini de Leya'nın bileğine dolayan Yağız 'a sinirle baktım. "Kızlar işimizi zorlaştırmayın,Efe başının çaresine bakar."dediğinde Deniz 'e bakıp gözlerimi devirdim. Deniz kapıyı açıp geçmemiz için kenara çekilirken Leya "Deniz sen yine de abimin yanına mı gitsen?"dediğinde kararsız bakışları Yağız'a döndü. Sen bilirsin, bizim için tehlikeli bir durum kalmadı zaten."dediğinde başımla onu onayladım. "Pekala,dikkat edin. Sanırım ben kutlamalara kalacağım."diye gülümsediğinde kaşlarım çatıldı. Efe berbat haldeyken ne kutlamasından bahsediyordu?
Spor salonundan çıkıncaya kadar tek kelime etmedik. Arabanın önüne geldiğimizde Yağız bileklerimizi bıraktı. Ardından arabaya bindiğinde kollarımı birbirine bağlayıp ona bakmaya devam ettim. Camı açıp "Orada dikilmeyi kesip arabaya binecek misiniz artık?"dediğinde umursamazca omuz silktim. "Bana açıklaman gereken şeyler var Yağız, sen açıklamayacaksan da Efeyle konuşmadan hiçbir yere gitmiyorum ben."dediğinde gözlerini devirdi. Arabadan ineceği sırada bir adım geri gitmemle sert bir şeye çarptım. Ağzımın kapanmasıyla gözlerim büyürken Yağız'ın bakışları bana çevrildi. Kaşları çatılırken kapıyı açtı. O sırada sertçe kapanan kapıyla onu arabanın içine sıkıştırdıklarını görebiliyordum. Yanımda tıpkı benim gibi ağzı kapatılmış Leya'ya kayan bakışlarım Leya'nın korku dolu gözlerini görmemle tekrar Yağız'a kaydığında sertçe yutkundum. Yağız'a silah doğrultmuşlardı. Yerimde kıpırdanarak beni tutan kişinin elinden kurtulmaya çalıştığımda kulağımdaki nefes sesiyle yüzümü buruşturdum. "Yerinde olsam işmi zorlaştırmaya çalışmazdım, bu Karan'ın sonu olur."dediğinde Yağız'ın öfkeli sesi duyuldu. "Bana hiçbir halt yapamayacağını ikimiz de biliyoruz, bu saçmalığa hemen son ver."diyerek adeta hırladığında tekme atacağım yeri kestirmeye çalışıyordum. En sonunda dirseğimi karın boşluğuna geçirdiğimde bunun ondan kurtulmak için yetersiz olduğunun farkındaydım . Son zamanlarda yaptıgım diyetler beni güçsüz bir hale getirmişti. Güzel görünmek için beni binbir türlü şeyle ugraştıran annem keşke bu tür durumları da düşünmüş olsaydı.
Adamın üzerine doğru atlayacağım sırada saçlarımı kavradı. Çığlık atmamak için dudaklarımı dişlediğim sırada başımı geriye doğru yatırarak üzerime doğru eğildi. "Az önce seni uyardığımı sanıyordum." Sesindeki tehditkar tınıdan zerre etkilenmemiş kaşlarımı çatarak yüzüne bakmaya devam etmiştim. Çenemi sertçe sıkarak aramızdaki mesafeyi bir karışa indirdiğinde vücudum gerildi. "Beni ciddiye alman için illaki yakında maçı olan sevgili Karan'ı yaralamalı mıyım?"dediğinde Yağız'ın öfkeli sesi arkamdaydı. "Ellerini kardeşimin üzerinden çekmen buradan tek parça çıkabilmen için önemli, ne de olsa bir maşadan fazlası değilsin" Buz gibi çıkan sesin ardından ortamda kısa bir sessizlik oldu. Saçımdaki elleri gevşer gibi olduğu sırada bir anda saçımı çekmesiyle ufak bir çığlık çıkıverdi dudaklarımın arasından. İğrenç gülümsemesiyle Yağız'a baktığı sırada ensesinde beliren ela gözlerle gözlerim buluştu. Dudaklarımın yukarıya kıvrılmasıyla ela gözlerin belindeki silahın tersiyle beni tutan adamın ensesine vurması bir oldu. Bir anda kendimi boşlukta bulduğum sırada belimi tutan eller düşmemi engelledi. Kahvelerim elalarla buluştuğu sırada "Efe dikkat et." Çevik bir hareketle diğer adama yumruk geçirdiğinde Leya'yı tutan adam geri geri gitmeye başlamıştı. Onun üzerine yürüyerek sert bir tekmeyi karnına geçirmemle Leya'yı bırakmak zorunda kaldı. Leya hızla adamdan uzaklaşıp yanıma gelirken Efe beni tutan dev gibi adamı çoktan yere sermişti. Üzerimize doğru gelen adama yumruk atmak için savunduğum bileğin yakalanmasıyla yüzümü buruşturdum.Arkamdan gelen "Cık."sesiyle adamın dağılan dikkatiyle bileğimi elinden kurtardığım sırada Efe beni arkasına çekerek sert yumruğunu adamın yüzüyle buruşturdu. "Yanlış kişiye bulaştınız." Leya Yağız'a doğru koşarken arkasından ben de koşmaya başladım. O sırada yanımda duran siyah arabanın sürgülü kapısının açılmasıyla kaşlarım çatıldı. "Benimle gelmen gerekiyor,sevgilim." Belimden tutulup arabanın içine çekildiğim sırada son duyduğum ses Efe'nin "Naz."diye arkamdan çaresiz seslenişiydi.

SiyalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin