13. Korkarak Sevmek

3.3K 142 27
                                    


Balonun yapılacağı mekana geldiğimizde Ufuk Zeynep'in kapısını açmak için iniyor ama Zeynep beklemeden kapıyı açıyor. Ufuk'a teşekkür ettikten sonra birkaç adım atıp beni beklemeye başlıyor. Ufuk'a burada beklememesini söyleyip Zeynep'in yanına gidiyorum. Bana ufak bir gülümseme gönderip mekana doğru yürümeye başlıyor. Birkaç adım attıktan sonra elini tutmamla bana dönüyor. Bir an "Acaba yanlış mı yaptım?" diye düşünüp elimi çekeceğim sırada elimi daha çok sıkıp gülümsüyor. Ben de ona gülümseyip girişe yönlendiriyorum. Onu mutlu etmek istiyorum. Yıllarca benim yüzümden acı çekmiş, artık mutlu olsun istiyorum. Annemle konuştuktan sonra söylediklerini düşününce bunu yapmam gerektiğine daha çok inandım.

Doruk ve Serra bizden önce geldikleri için mekana girince etrafa göz gezdiriyoruz. Doruk bizi görünce el sallıyor. Serra ise bizi el ele görünce küçük bir çığlık atıp ellerini çırpıyor.

- Ay sonunda deyip gülerek Zeynep'e sarılıyor. Birbirimize sarıldıktan sonra masaya oturuyoruz. Herkes gelince yemek servisleri başlıyor. Yemeklerimizi yerken Serra ve Doruk'un ara ara birbirine baktıklarını görüyorum. Sanki biraz sıkıntılı gibiler ama bu hallerine bir anlam veremiyorum.

Yemeklerimizi yedikten sonra bar kısmına geçiyoruz.

- Eee ne içiyoruz? Diye soruyor Serra.

Zeynep;

-Bilmem deyip dudaklarını büzüyor.

- Ben hâlâ ilaç kullanıyorum, o yüzden içmesem daha iyi diyorum.

- Aynen kardeşim alkol alma sen. Herkes içeceğini söyledikten sonra Serra Zeynep'i yakalamış soru yağmuruna tutuyor. Doruk'ta kulağıma eğilip;

- Aklındaki soruları bir kenara bırak kardeşim. Sen doğru olanı yaptın. Her şey güzel olacak diyor. İçimden sadece "Umarım güzel olur, Zeynep'in üzülüp yıpranacağı bir sonuç çıkmaz" diye dua ediyorum. Aksi takdirde onu daha fazla üzme, mutsuz etme olasılığını düşünmek dahi istemiyorum.

Slow parçaların çalmasıyla Serra, Doruk'u çekiştirerek dans için ayarlandığı belli geniş piste götürüyor. Onların bu haline gülerken Zeynep'e baktığımda önündeki bardağın pipetiyle oynadığını görüyorum. Onun da benim gibi korktuğu, nasıl davranması gerektiğini bilmediği belli.

Ona dönüp;

- Hadi dans edelim diyorum. Sonrada elinden tutup dans edenlerin arasına çekiyorum.

Ben ellerimi beline yerleştirince o da ellerini ensemde birleştiriyor. Heyecandan titrediği o kadar belli ki. Hoş benimde yeni yetme ergenlerden farkım yok şu durumda. Şakaklarımız birbirine dayalı dans ederken gözlerimi kapatıp sadece şuanın güzelliğini hissetmek, bu güzellikte kaybolmak istiyorum. Zeynep zihnini kurcalayan soruyu daha fazla tutamamış olacak ki konuşmaya başlıyor;

- Bundan sonra ne olacak, yani hafızan yerine gelince diyor.

Sonrada sıkıntılı bir nefes verip;

- Ben korkuyorum Kerem diyor gözlerimin içine bakarak.

Alnını alnıma dayayıp;

- Ben de korkuyorum ama şu an emin olduğum tek şey seni sevdiğim. Şimdi yaşadığımız şu anın tadını çıkaralım diyorum derin bir nefes alıp o güzel kokusunu içime çekerken.

Onun parmakları saçlarımda dolaşırken bende daha fazlası mümkünmüş gibi onu daha çok kendime çekiyorum. Bulmuşken bırakmamak, kokusunu hep içime çekmek istiyorum. Geçmişime dair hatırladığım şeyler, anıların hepsi Zeynep'le alakalı. Hep O var, her yerde O var. Bu öyle bir şey ki kazadan sonra hafızamı kaybettiğim için kimseyle konuşmamıştım. Yani benim için herkes yabancıydı sonuçta. Annem, Doruk herkes... Ama Zeynep'i gördüğüm ilk andan beri kendimden bir parça gibi hissediyorum. Hayatımın her yerinde, girilmemiş saklı köşelerinde bile O var.

Beni UnutmaWhere stories live. Discover now