Bölüm 66 - Stigma

9.3K 733 1.9K
                                    

Hoş geldiniz! Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmazsanız çok çok mutlu olurum. Aşağıda sizi epey emek verilerek yazılmış uzuuun bir bölüm bekliyor. Keyifli okumalar dilerim! <3

-*-

"Bir insanın sadece kâğıt ve kalem kullanarak, bir kompüter tarafından kırılamayacak bir şifre yaratması mümkün müdür? Mümkün değil gibi görünüyor. Simetrik algoritmaların hepsi örüntüler içerir, bir kompüter için örüntüyü çözmek çocuk oyuncağıdır.

Asimetrik algoritmalar ise sadece kâğıt ve kalemle hesaplamanın mümkün olmadığı çok büyük asal sayılar gerektirir. Bu türden algoritmalar günümüzdeki bilgi işlem gücüyle kompüterler tarafından kırılamazlar. Lakin böyle bir şifreyi bizler de kâğıt ve kalem kullanarak oluşturamayız. Asimetrik algoritmaların doğasında yer alan devasa asal sayıları kullanarak bir metni şifrelemek için kompütere ihtiyacımız vardır.

Gördüğünüz üzere bir kompüterin kıramayacağı bir şifreyi bile ancak bir kompüter vasıtasıyla yaratabiliyoruz. Öyleyse, yapay bir bilinçli başa çıkmanın yolu ne olabilir? Bir insanın sahip olduğu fakat bir kompüterin sahip olamayacağı yegâne şey nedir?

Turing gibi işlevselci görüşü benimsemiş kimseler, bu soruya 'her şey ve aynı zamanda da hiçbir şey' diyeceklerdir. İşlevselcilik, bir sistemin, parçalarının spesifik özellikleriyle değil, bu parçaların bir araya gelerek oluşturdukları işlevlerle tanımlanabileceğini iddia eder. Bir meksika dalgasını düşünelim. Her bir seyirci yalnızca yukarı ve aşağı hareket ederken, tüm tribünün yarattığı görüntü sinüzoidal bir dalga gibi hareket edecektir. Halbuki seyircilerin hepsi yerlerinde durmaktadır. Dalgayı oluşturan hiçbir parçacık yatay düzlemde hareket etmez, lakin dalganın kendisi yatay düzlemde akıp gitmektedir.

Elbette bu bir analojiden ibaret. Daha derin örnekler vermek gerekirse bilincin doğasından bahsedebiliriz. İnsan bilincinin nöral bir yapıdan doğduğunu biliyoruz. Bu bilgiyi de bizzat bir nöral yapı olan, kendi beyinlerimiz aracılığıyla şu an tartışıyoruz. Fakat bir nöronun tek başına minyatür bir bilinç olamayacağı aşikardır. Bilincin ortaya çıkabilmesi için çok sayıda nöronun bağlantılar kurması gerekir. Bu nöral ağın kurulumu esnasındaki gizemli bir anda, muhtemelen tek bir lahzada, bilinç ortaya çıkar. Kısacası sistemin kendisi, onu meydana getiren parçaların hiçbirinde tekil olarak bulunmayan yeni bir özelliğe sahiptir: Düşünebilme kabiliyetine.

İşlevselciliği savunan bilim adamları bu düşünme kabiliyetinin insan bilinciyle eşdeğer karmaşıklığa sahip herhangi bir organizasyondan doğabileceğini iddia ederler. Bu fikrin neyi reddettiğini görebiliyor muyuz? Antropomorfik görüşün temelden reddidir bu. Çünkü işlevselci görüş der ki; makinelerin de bilinci olabilir, lakin bu bilinç insan bilinciyle benzerlik göstermek zorunda değil.

Ben bu tartışmaya farklı bir noktadan bakılması gerektiğini savunuyorum. Öz farkındalık, bilinç için bir kriter olarak kabul görmemeli, zira kendini bilmek bir yanılsamadan ibarettir. Kompüterlerin kendi bilincini algılayamayacağını iddia etmekteyiz. Peki bizler kendi bilincimizi algılayabiliyor muyuz? Kendi öz varlığım, şu an sizlerle konuşan zat-ı alim, zihnimin içinde tam olarak neredeyim? Beynimin hangi bölgesindeyim ve daha da mühimi, bu bilgiye niçin haiz değilim? Beni, benden kim saklıyor?

Yo hayır, bu teolojiye bağlanan bir konferans olmayacak. Ötesine geçiniz. Buradaki odak noktası, "insanın bir kompüterin veya yapay bilincin kıramayacağı bir şifre yaratabilir mi?" sorusu üzerine kuruludur. Bir kompüter, ancak ve ancak varlığından haberdar olduğu şifreleri çözebilir. Ortada bir şifre olduğunu bilmiyorsa böyle bir uğraş içerisine girmez bile.

Fakat bir insan, ortada hiçbir sebep yokken bir arayış içerisine girebilir. Varlığından bile haberdar olmadığı soruların peşine düşebilir. Her şeyin olağan göründüğü bir ortamda, dürtüsel bir meraka kapılarak olağanlığı irdeleyebilir. Bu da bizi sorumuzun cevabına götürüyor.

Düşmüş Melekler SenfonisiWhere stories live. Discover now