☆46☆

883 129 75
                                    


Kıyafetlerim bol geliyordu. Amerika'dayken fazlasıyla kilo verdiğim için evdeki kıyafetler bana çuval gibi olmuştu.

Chan hyungla üyeleri salonda toplaması için anlaşmıştık. O üyeleri toplayacak, ben ise konuşacaktım. Konuşabilirsem tabii.

Son kez aynadan kendime baktığımda güzel göründüğüme emin olup odadan çıktım ve merdivenleri inmeye başladım. Son basamaktan da indiğimde bütün üyelerin salonda olduğunu ve hepsinin bakışlarının üzerimde olduğunu farkettim.

"Gel Jisung." Chan hyung sesli bir şekilde beni çağırdığında onun yanına gittim. Tam koltuğun önünde durmuştum ve bütün üyeler şu anda önümdeydi.

"Eee konuşacak mısın?" Changbin hyung sabırsızca konuştuğunda gülümsedim. Bana sinirli görünüyordu fakat içinde o sinirin olmadığına emindim. O bana kıyamazdı, değil mi?

"Anlatıyorum ama sözümü kesmeyin tamam mı?" Dediğimde onaylar mırıltılar duydum. Her şeyi anlatmaya başladığımda hepsi pür dikkat beni izliyor ve dinliyorlardı.

"•••" (Anlatıyor burada.)

Anlatırken istemsizce gözlerim dolmuştu. Ağlamamak içi  zor duruyordum ve karşımdakilerin de öyle olduğuna emindim.

"Ya hyung..." Jeongin ağlamaklı çıkan sesiyle oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi ve bana sıkıca sarıldı. "Keşke bana söyleseydin. Fanınken birden antin oldum." Dediğinde kahkaha attım ve ben de ona sıkıca sarıldım.

"Eğer bu olayın altından saçma sapan bir neden çıksaydı ömür boyu seninle görüşmezdim Jisung." Diyerek yanıma gelen Changbin hyung beni kaslı kolları arasına aldı ve saçlarımı karıştırarak öptü. O sırada Jeongin ise bize kıskanmış bir şekilde bakıyordu.

"Hemen kaptın sevgilimi!" dedi ve gözlerini devirdi.

"Onun sevgilisi olabilirsin ama ben onun kardeşiyim. Ben varken sen etkisiz elemansın." Dediğimde ayağını sertçe yere vurdu ve Changbin hyunga sinirle bakmaya başladı.

"Lütfen, gelin-görümce kavgası istemiyorum."

"İlk önce o başlattı." Jeongin'in beni işaret ederek söylediği şey üzerine hızla üzerine doğru yürümemle korkuyla geriye doğru birkaç adım attı.

"Kıskanan sensin, suçlu ben mi oluyorum?" Changbin hyung yanıma geldi ve beni kolumdan tutup geriye çekti. "Tartışmayı bırakın." Daha sonra ise Jeongin'i kolları arasına aldı ve tekrardan koltuğa oturdular.

Gözlerim yan yana oturan Hyunjin ve Felix'e takıldı. İkisi de gözleri dolmuş bir şekilde bizi izliyordu. Onlara baktığımı gördüklerinde gülümsemişlerdi. Yanlarına gittiğimde ise ayağa kalkıp bana sıkıca sarılmışlardı.

"Minho hyung eminim ki seni affedecektir." Hyunjin'in kulağıma fısıldadığı söz ile gülümsedim. Felix de duymuş olacak ki o da ikimize bakıp gülümsedi.

O sırada bakışlarım koltuğun diğer köşesindeki Minho ve Seungmin'e kaydı. İkisi de telefonlarıyla uğraşıyorlardı fakat telefonlara odaklanmadıkları belliydi. Onları rahatsız etmemek için yanlarına gitmedim ve Chan hyungun yanına oturdum.

***

Bütün gece sohbet edip gülüşmüştük. Zaman su gibi akıp gitmişti. Minho ve Seungmin de arada sohbete dahil olmuşlardı. En azından onun gülüşünü görebilmiştim.

"Ben mutfaktan yiyecek bir şeyler alacağım, istediğiniz bir şey var mı?" Seungmin'in söylediği şey ile herkesin başını olumsuz anlamda sallamasıyla Seungmin mutfağa doğru ilerledi.

Anxiety | MinsungWhere stories live. Discover now