75

23 0 0
                                    




Sude ;

"Bana da bir yeriniz var mı?"

Hepimiz kapının önünde bize umutla bakan Gizem'e bakakalmışken, Hira boğazını temizledi.

"Tabii ki de var. Gel." dedi ılımlı bir sesle. Gizem'de dahil herkes ona şaşkınlıkla bakarken o pek umursamıyordu.
"Gelmiyor musun?"

Gizem gülümseyerek içeri girdi ve ilk Melek'e yürüdü. "Doğum günün kutlu olsun."

Melek ve Gizem sarıldığında gözüm istemsizce Arkın'a kaydı. Bakışları yerdeyken saçlarını karıştırıyordu.

Bugün arabada konuştuktan sonra bir daha konuşmamıştık. Odamda o hâlde biraz daha kaldıktan sonra, kimseyi umursamamaya karar vererek, kalkmış ve hazırlanmaya başlamıştım.

Bilinmeyeni bile.

Ona baktığımı hissetmiş gibi gözlerini bana çevirdi. Telaşlanmadan hafifçe tebessüm edip karşılık vermesini beklemeden Melek ve Gizem'e geri döndüm.

Gizem çantasından çıkarttığı hediye paketini Melek'e verdi ve burukça gülümsedi.

"Her şeyde geç kalıyorum. Seninle tanışmakta da geç kaldım ama şu an burdayız. İyi ki tanımışım seni." deyip tekrar sarıldı.

Gözlerimi Pusat'a çevirdiğimde, huysuz bir biçimde Gizem'e baktığını gördüm. Göz devirdim. İnat bu çocuk.

Herkes teker teker sarılıp hediyelerini verirken sıra bana gelmişti. Ben de hediye paketimi çıkartıp Melek'e uzattım ve dostça sarıldım.

"İyi ki doğdun Melek."

"Çok teşekkür ederim."

Pasta kesildikten sonra herkes farklı yerlere dağılmıştı. Alaz, Mevsim ve Umut masada oturuyorlardı ve sanırım Alaz araya çomak sokarak Mevsim'i dolduruyor sonra da Umut'un üzerine salarak büyük bir zevkle onların atışmalarını izliyordu.

Hira, Arkın, Önder ve Pusat koltuklara geçmiş gülüşerek sohbet ediyorlardı. Melek, Gizem ve Duru'da hediye paketlerinin bulunduğu masanın önünde konuşuyorlardı.

Ben mi? Ben de pasta yiyerek onları izliyordum.

Tabaktaki pasta bittiğinde huysuzca sızlandım. Daha yeni koymuştum dilimi.
Yiyip yememek arasında kaldığımda Arkın yanımdaki sandalyeye oturdu.

"Daha ne kadar yemeyi düşünüyorsun?"

"Doyana kadar." dedim umursamazca.

Herkesin yemeğine, kimse karışamaz!

"Beş dilim yedin?" dedi hayretle. Dehşetle ona döndüm. "Sen benim lokmalarımı mı sayıyorsun?"

"Gözüm kaydı." dedi sırıtarak. Göz devirdim.

O sırada Hira'nın kahkahasını duymamla o tarafa döndüm. Hira ve Pusat birbirlerine bir şeyler söyleyip gülüşüyorlardı. Çok geçmeden Hira, elini Pusat'ın saçına götürüp karıştırdığında, Pusat sırıttı.

Hızla Gizem'e döndüm. Buruk bir şekilde onları izliyordu. O an içimin acıdığını hissettim.

Farkında olmadan aslından başkasının hayalini yaşıyorduk. Belki de benim yaşadığım hayat başkasının hayaliydi. Hira için Pusat'la konuşmak ve şakalaşıp gülüşmek önemsiz ve aynı zamanda çocuk oyuncağı gibi gelse de, Gizem için hiçte öyle değil.

Şu an Gizem, Hira'nın yerinde olabilmek için neler vermezdi ki?

"Nereye daldın?" Arkın elini önüme salladığında kendime gelip ona döndüm.

"Altıncı dilimi yesem mi diye düşünüyorum." dediğimde güldü. Ama cevap veremeden telefonu çaldı.

Pantolonun cebinden telefonunu çıkartıp ekranına baktığında çaktırmadan bende baktım.

Merve arıyor...

Merve? Kız?

Alttan alttan anlayamadığım bir sıcaklık basarken kaşlarımı çattım.

Arkın ayaklanarak yüzüme bile bakmadan "Pardon." dedi ve dışarıya çıktı.

Gözlerimi direkt Hira'ya diktim. Bilgi alabileceğim tek kişi oydu ve sanırım neden kurcaladığımı öğrenmeden de beni bilgilendirmezdi.

gıybetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin