yirmi altı, iyileşiyorum

1.2K 112 5
                                    


çarşamba
02.16

   "ege..." ismimin dördüncü kez söylenmesiyle gözlerimi araladım. baran, kafasını yatağında otururken bana bakıyordu. ben ise yere serdiğimiz yorganın üzerinde yatıyordum. baran'ın dedesi 'sen koltukta içeride yat ben yerde yatarım' diye çok ısrar etse de bunu kabul etmem mümkün değildi.

"ege uyandın mı?" mırıldanarak onayladım. "şey..." kısık sesle konuştuğunda su isteyeceğini düşünüp doğruldum.

"bir şey mi oldu?" gözlerim kapanıyordu, eğer hızlı konuşmazsa yeniden uyuyakalabilirdim. kapalı kapının camından vurduğu kadarıyla görüyordum yüzünü.

"ya benim babamın yanına gitmem lazım da... benimle gelebilir misin? dönersin sonra." dediğinde gözlerimi ovuşturup bağdaş kurdum.

"kendin niye gitmiyorsun?"

"gidemiyorum işte." anlam veremeyerek kaşlarımı çattım. bir sorun olduğunu düşünmeye başlamıştım. hiç böyle olduğunu görmemek de endişelendirmişti beni.

"bir şey mi oldu?" diye sordum tekrardan. yüzünü sıvazladıktan sonra bana baktı.

derin bir nefes aldıktan sonra "kötü bir rüya gördüm de geri uyuyamıyorum." dedi.

"ee babanın yanına gidip ne yapacaksın?"

"yanına yatarsam uyurum belki..." diye mırıldandı utana sıkıla. ne dediğini bile zor anlamıştım.

"ben neden geliyorum seninle? ben de aranıza mı yatacağım?" diye dalga geçip güldüm hafifçe. ofladıktan sonra gözlerini kaçırdı.

"korkuyorum." o kadar ağzının içinden konuştu ki ne dediğini sordum. "korkuyorum amına koyayım. gidemiyorum işte gelsen benimle yatak odasına kadar ne olur, ölecek misin?" bir hırsla konuştuğunda elimde olmadan güldüm.

güldüğümü görünce yine ofladı. elimle gülmemi bastırmaya çalışsam da engel olamamıştım. utandığını bildiğim için gülmek istemiyordum.

"gülme!" sesini biraz yükseltir gibi olduğunda işaret parmağımla sus işareti yaptım. yandan telefonumu alıp saate baktıktan sonra tekrar ona baktım.

sonunda gülmeyi bırakabildiğimde konuştum. "babanı rahatsız etme şimdi." kaşlarını çattığını görür gibi olmuştum.

sinirle fısıldadı. "ee ne yapayım amına koyayım? sabaha kadar oturup güneşin doğmasını mı bekleyeyim?"

kafamı iki yana sallayıp dizlerimin üzerinde ona doğru yaklaştım. "kay."

"ne?" dedi şaşkınlıkla. bunu beklemiyor olmalıydı.

"kay, yanına yatacağım." en son birlikte yattığımız gün sabahına kavga etmiştik ve o gün bugündür onunla aynı yatakta yatmıyordum. ne kadar özür dilerse dilesin dediklerini affedememiştim. ama bugün tek düşündüğüm hayatın hiç kimse için garantisi olmadığıydı.

yorganı açıp duvar dibine kadar kaydığında ben yerden ayaklanmıştım. yatağı tek kişilik olduğu için bir yastık daha sığmazdı. yastığı onun tarafına itmeyi düşünürken onun çoktan yastığı benim yatmam için ittiğini gördüğümde kalbim tekledi.

"yastığı sen al." dedim yatağa oturmuşken. kafasını iki yana salladı.

"boynumu ağrıttı benim, yüksek olduğu için." o kadar masum hissettiriyordu ki bir gecede tüm hatalarını silebilecek gibi hissediyordum. bana ayırdığı kısıma yattım. ondan uzakta durmak için epey uğraştığım için sırtım açıkta kalmıştı.

elini uzatıp ne kadar örtünebildiğimi kontrol ettiğinde kolu bana sarılır gibi olmuştu. derin bir nefes aldım. açıkta kalan yerimi örtmek için pikeyi çekiştirdi.

bazen kendimize yazık ettiğimizi düşünmeden edemiyordum. asıl yazık eden bendim, biliyordum. eğer ondan uzaklaşarak hoşlantımdan kurtulacağımı sanmasaydım bu halde olmayacağımızı biliyordum. tek hatalı ben de değildim. şimdiye kadar hiç kırgınlıklarını dile getirmemişti. o yüzden bana ne kadar kırıldığını görememiştim. ama hiç şüphesiz biraz üzerine düşseydim fark ederdim.

baran cüzdanımdaki kağıdı okuduktan sonra onun hakkında hiç konuşmamıştık mesela. konusunu açmayınca ben de ilk defa çekinmiştim ondan. utandığım nadir konulardan olabilirdi hatta. onun neden açmadığını da soramıyordum doğal olarak.

konuşmamız gereken ve hallolmayan bir sürü mesele daha vardı fakat ben bugüne kadar böyle detaylı düşünmeye vakit bulamayınca fark etmemiştim. sadece birkaç günlüğüne baran'a ulaşamamış olmak görmemi sağlamıştı.

baran'ın dikkatlice yüzümü incelediğini fark edince kıpırdandım.
"neye bakıyorsun?"

"ne oldu da beni affetmeye karar verdin diye düşünüyorum." dedi sessizce.

"hayat kısa..." diye mırıldandığımda güler gibi ses çıkardı.

"günaydın ege, biraz geç kaldın ama olsun."

"affeden benim ama azarlanan da benim. nasıl oluyor anlamadım." dedikten sonra kısaca dudaklarına bakıp gözlerine baktım yeniden.

hareketimi tekrar edecek sandım ama o dudaklarıma bakarak konuştu. "affedilmen de gerekiyordur belki." derken sesi derinleşmişti sanki. gözünü ayırmadığında dudaklarımı yalamıştım refleksle. anında gözüme baktı.

"her şey karşılıklı mı gerçekten?" diye sordum ona inanamayarak. konuyu hemen kendine çevirmişti.

"öpmek istiyorum seni." dediğinde şaşkınlıktan yutkunamadım. bunu demeyi o da beklemiyormuş gibi kaşlarını kaldırdı. doğrulmak için harekete geçtiğimde kolumu tutup durdurdu beni.

sesimi alçak tutmaya çalışarak "ne zaman yanına yatsam bunu yapıyorsun. ne zaman bir şans vermek istesem bunu yapıyorsun baran." dedim ismini bastırarak.

beni yeniden yatırmak için çekiştirip zorlayınca geri yattım.

"bir anda ağzımdan çıktı. özür dilerim." dediğinde pişman olmadığından emindim. sinirlenmiştim bu davranışına. rahatsız olduğumu söylememe rağmen devam ediyordu. bazen sırf beni rahatsız etmek için yaptığını düşünüyordum.

"çıkmasın." diye mırıldanıp biraz daha uzaklaşmaya çalıştım ondan. daha çok zorlarsam yere düşeceğimi biliyordum. "uyu hadi artık." dedim sinirle. samimi bir şekilde gülümsediğinde ağlamak istedim, bu yüz ifadesini görmeyeli aylar olmuştu sanki. derim bir nefes aldım.

"teşekkür ederim." dedi gözlerini kapatmadan önce. ne için teşekkür ettiğini soracakken yeniden konuştu: "ben uyumadan uyuma, uyuduğunu fark edersem yeniden uyandırırım."

sabır çeker gibi nefes aldım dediğiyle. güldüğünü nefes sesinden anladım. tek gözünü açıp beni kontrol etti. uyanık olduğumu görünce tekrar gözünü kapattı.

"duydun değil mi?"

"evet, duydum." dediğimde sesim sinirli çıksın diye uğraşsam da işe yaramamıştı.

ne yaşanırsa yaşansın baran aynı baran'dı. o yeniden uykuya dalıncaya kadar perdeyi, duvardaki saçma posterleri ve yatağın ayak ucunun olduğu taraftaki çalışma masasının üzerindekileri inceledim.

,

dayanılmaz güzelliğin Where stories live. Discover now