18. Bölüm

527 39 134
                                    

Ahmet'ten:

Klibimin ilk hazır hâlini Feride'yle, teknede, yıldızların altında, çoğunu sarılarak izlemiştik.. Geçekten Feride'nin yanında çok huzurlu hissediyordum..

Klibime bayılmıştım... Hayallerimden de güzel olmuştu!.. Yarın yayındaydı zaten. Bugün perşembe olduğu için..

Bu arada klibi izlemeden önce Feride'yle aramızda bir yakınlaşma olmuştu. Şu sözleri duymuştum ağzından.. "İkimizde emin olmadan değil. Zamanı gelince..." Ne demekti zamanı gelince? Bir gün olacak mıydı yani? Ya da biz ne zaman emin olacaktık?..
Bunları kendi kendime düşünmemin bir anlamı yoktu... Zamanı gelinceye kadar sabredecektim. O zaman anlayacağımı biliyordum...

Klibi kaçıncı kez izleyişimizdeydi bilmiyorum ama yine Feride'yle olan son sahnelerimize gelince Feride'ye bakacaktımki bana sımsıkı sarılmış, bebek gibi uyuyan bir Feride olduğunu henüz yeni fark etmiştim... Üzerinde ceketi olmasına rağmen üşümesi gayet normaldi. Sonuçta denizin ortasındaydık. O yüzdendi bana kaçacakmışım gibi sımsıkı sarılması..

Gözlüğünü yavaşça, uyandırmadan çıkardım. Gözlüksüz ayrı bir güzeldi bu kadın ya! Tamam Ahmet, sırası değil.

Zaten bu aralar daha çok lens kullanıyordu.

Gözlüğü yan tarafa koydum, hafif aşağı doğru kaydım. Feride'de yatar pozisyona gelmişti. Ceketimi çıkartıp üzerine örttükten sonra ben de ellerimi belinde kenetledim ve dalga sesleriyle birlikte, Feride'nin kokusuyla deniz kokusunun karışmasıyla uykuya daldım...

Feride'den:

Klip benim için bir yerde kesilmişti. Son duyduğum şey "Tattım öl-" gibi bir şeydi sanırım..

Evet, uyuyakalmıştım. Şaşırdık mı? Tabiki hayır! Güya bir daha Ahmet'le uyumayacaktım işte... Bir yandan da artık Ahmet'in kolları arasında uyuyakalmaya alışmış, buna şaşırmaz hâle gelmiştim. Zaten onun yüzünden her sarıldığımızda uykum geliyordu.. Her neyse..

Yüzüme gelen yakıcı güneşle gözlerimi açamadan kırpıştırdım. Nerede olduğumu anladığımda önce Ahmet'in, ardından mis gibi denizin kokusunu aldım. Bu büyükçe gülümsememe sebep olmuştu.

Hiç yerimden kalkmak istemeyip, kıpırdamadan gözlerimi açtım. Ahmet uyuyordu. Bakışlarımı yüzünden çektiğimde ceketi olmadığını fark ettim. Bana örtmüştü... Hemen zaten üzerinde olan elimi tişörtünün açıkta bıraktığı kolunda gezdirdim. Buz gibi olmuştu!..

Ah be Ahmet! Benim ceketim var zaten sen ne diye kendine eziyet çektiriyorsun!?

Ona kıyasla ben tabiki hiç üşümüyordum... Hemen üzerimdeki ceketini onun üzerine örttüm. Biraz dikleşip bana taraf olmayan kısmına da örtecektim ki belimden âniden çekti.

"Nereye?.." Dedi gözlerini açamadan.

"Ahmet, donmuşsun!.." Dedim az önce yatarkenki pozisyonumdayken.

"Olsun, bir şey olmaz. Saat kaç?" Dedi esneyerek.

Göz devirdim. Bir şey olmazmış!? Aynısını ben yapsam kıyameti koparır ama!

Saate baktığımda gözlerim kocaman açıldı.

"11.00!" Dedim.

Her Ahmet'le uyuyup uyandığımda saatlere şaşıracaktım sanırım.

AhFer"Kırmızı Limon" (Yarı Texting) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin