14.BÖLÜM

31.1K 1.1K 309
                                        

Gözlerimi büyük bir korkuyla açtım. Nefesim kesilmişti sanki... Kalbim deli gibi çarpıyor, boğazım düğüm düğüm oluyordu. Hemen ellerime, kollarıma baktım. Üzerim değişmişti, ayaklarıma pansuman yapılmıştı. Ve ben... yatağımdaydım.
Güvendeydim.

Hızlı nefes alışlarımı gören Karan, baş ucuma geldi. Gözleri endişeyle doluydu. Elimi sıkıca tuttu.

"Vera," dedi, sesi yumuşaktı, sanki ses tonuyla beni sarıp sarmalamak ister gibi.

Ben ise hiçbir şey diyemedim. Gözyaşlarım istemsizce akmaya başladı. Titreyerek ayağa kalkmak isterken Karan'a doğru sarıldım. İçimdeki korku, onun tenine dokununca biraz olsun azaldı.

"Güvendesin güzelim... Sakin ol. Ben yanındayım artık, kimse sana dokunamaz."

"Bırakma beni, Karan. Ne olur bırakma..."

O an Karan kollarını daha da sıkı sardı üzerime. Burnunu saçlarıma gömdü, derin bir nefes aldı. Sanki kokumla hayatta kaldığını hatırlamak ister gibi...

"Bırakmam Vera'm seni. Bir daha asla."

Onun göğsünden ayrılıp gözlerine baktım.

"Yanımda uyur musun?"

Hiç tereddüt etmeden başını salladı. Yatağın öbür yanına geçti, yavaşça yanıma uzandı. Beni göğsüne çekti, bir eliyle saçlarımı nazikçe okşamaya başladı. Kalbinin ritmini duyuyordum; sakindi. Ve bu bana... huzur veriyordu. Belki de yıllardır aradığım huzur onun bu sessiz kalbinde gizliydi.

Karan'ın kokusu...
Ah, o koku...
Kaç gecedir burnumda yankılanan o kokuya nihayet kavuşmuştum. O kokuda güven, merhamet ve sıcaklık vardı. Gözlerimi kapatıp içine çekmek istedim o anı.

Ama içimde bir şey vardı hâlâ. Geçmişteki konuşmamız... Yarım kalan o cümle... Karan'ın bana uzattığı zümrüt küpe, söyledikleri, gözlerime bakan o çaresiz bakış...

Artık kaçmak istemiyordum.
Bu konuşma, şimdi olmalıydı.

"Karan..." dedim, sesi kısılmış bir çocuk gibi.

"Söyle güzelim."

"Beni gerçekten... çok mu seviyorsun?"

Sözlerim onun göğsüne yaslanmışken döküldü. Göz göze gelmekten kaçıyordum ama o bunu istemedi. Yüzüme dokunup çenemi kaldırdı ve ela gözlerini gözlerime sabitledi.

"Vera... Ben hiç böyle olmamıştım. Senin yokluğunda her gece ölüp her sabah yeniden dirildim. Sadece şunu biliyorum... Seni canımdan daha çok seviyorum."

Kalbim titredi. Ama aynı zamanda korkuyordum.

"Ben çok korkuyorum ama..."

"Neyden bu kadar çok korkuyorsun Vera'm? Benden sana asla zarar gelmez. Bunu biliyorsun değil mi?"

Başımı salladım.

"Onu biliyorum, Karan... Ama..."

Gözlerine bakarak fısıldadım:

"Seni çok sevmekten korkuyorum."

Bir an sessizlik oldu. Sanki o cümle, odada yankılandı. Karan nefesini tuttu.

"Ben hiç âşık olmamıştım ama sen... sen çok farklısın."

Gözlerim dolmuştu. İçimi dökmeye devam ettim:

"Baban beni kaçırdığında... senin yokluğunla baş başa kalınca, anladım. Hayatım boyunca kimseye bu kadar bağlı hissetmemiştim kendimi."

Karan, tek kelime etmeden, derin bir dikkatle dinliyordu. Gözlerinde bir çocuğun oyuncak bekler gibi sabırsız bir heyecanı vardı. Nefes almıyordu adeta. Ona ihtiyacı olan cevabı verecektim ama doğru zamanda, doğru şekilde...

"Karan, ne kadar bu duygulara engel olmaya çalışsam da... benim de sana karşı hislerim var. Ama... bu hislerden emin olmam gerek. Seni yeni yeni tanıyorum. Lütfen bana sadece biraz zaman ver... olur mu?"

Karan'ın yüzü o anda bir çocuk gibi aydınlandı. Dudaklarına bir gülümseme yayıldı, gözleri parladı. Yerinde duramıyordu.

"Allaaah!" diye sevindi. "Sonunda bana karşı bir şeyler hissettiğini söyledin! Sev beni Vera! Ben seni bir ömür beklerim güzelim, yeter ki vazgeçme benden. Korkma... Çok güzel seveceğiz birbirimizi, güzelim."

Küçük bir çocuk gibi seviniyordu. İlk defa böyle görüyordum onu. Heybetli bedeninin altında çocuk gibi sevinmesi, bana içindeki o masum tarafı gösteriyordu.

Bana o kadar sıkı sarıldı ki neredeyse nefes alamadım.

"Karan... biraz daha sıkı sarılırsan... ölücem ama."

Dememle hemen kendini çekti, gözleri kocaman olmuştu.

"Özür dilerim güzelim. Hiç farkında değilim. Seni çok seviyorum, Vera'm."

Onun bu sözlerine karşılık verecek kelime bulamıyordum. Söyleyemediğim çok şey vardı ama henüz değil... Sadece başımı onun göğsüne koydum ve orada kaldım. Bir süre sessizliğe gömüldük. Saçlarımı okşamaya devam ederken, huzurla yeniden uykuya daldım.

Gözlerimi açtığımda saat öğleye geliyordu. Odanın içine güneş dolmuştu. Gözlerimi kısmamla Karan'ın uyanışı bir oldu.

"Günaydın güzelim." dedi gülümseyerek.

"Günaydın Karan... Çok rahat uyudum."

"Ben de... Uzun zamandır böyle huzurlu uyumamıştım. Haydi bakalım, açsındır. Güzel bir kahvaltı yapalım seninle, odanda."

Başımı salladım ve ayağa kalkmak için hareket ettim ama...
Ayaklarımı tamamen unutmuştum. Üzerine bastığım an acı bedenimi bıçak gibi kesti. Dizlerimin üstüne düştüm.

Karan bir panikle yanıma geldi, gözleri dehşetle açıldı.

"Güzelim, niye kalkıyorsun? Söylesene, ben sana yardım ederim."

"Lavaboya gitmem gerek..."

Bir saniye bile düşünmeden beni kucakladı. Banyoya götürdü. Ellerimle yüzümü yıkamamı beklemeden, elleriyle su döktü, nazikçe yüzümü yıkadı, havluyla kuruttu. Hiç acele etmeden, bir anne gibi, bir sevgili gibi, bir dost gibi...

Hiç kimse bana bu kadar özen göstermemişti.
Karan'ın ilgisi, yavaş yavaş kalbimin içini sarıyordu.

Dışarıdan bakınca sertti... İri yapılıydı, kaslıydı. Kaşları hep çatık, bakışları soğuk, her an kavga edecek gibi duran bir adamdı. Ama benim yanımda...
Benim yanımda o adamdan eser bile yoktu.
Merhametliydi, hassastı.
Gülünce kısılan gözleriyle bir çocuğu andırıyordu.

Odamda kahvaltı yaptık. Kendi elleriyle lokmaları hazırlayıp bana verdi. Gülüştük, sohbet ettik. İlk zamanlar zor geçen günler şimdi yerini mutluluğa bırakmıştı.

Artık buraya, bu hayata alışıyordum.
Karan, sadece benimle değil, annem ve kardeşimle de ilgileniyor, her ihtiyaçlarını karşılıyordu. Ama babama...
Babamı asla affetmemişti. Ne bir destek, ne bir selam...
Ve ben de istemiyordum zaten. O adam beni satmıştı. Onu affetmek, her şeyi unutmam demekti. Ve unutmuyordum.

Birkaç hafta böyle geçti. Evden dışarı çıkmıyordum ama bahçeye çıkıp nefes alıyordum. Geceleri hâlâ korkuyordum. Bu yüzden Karan hep yanımda kalıyordu.

Karan, beni pazarlayan adamı tehdit etmişti. Nasıl tehdit ettiğini bilmiyorum ama işe yaramıştı. Adam, benden vazgeçmişti.
Babası da, ne kadar sinirlense de Karan'dan çekindiği için peşimi bırakmıştı.

Artık daha rahattım.
Çünkü...
Artık arkamda biri vardı.
Yanımda, gözüm gibi sevdiğim bir adam vardı.

Ve o adam, beni korumak için her şeyi göze alıyordu.

Babamın Borcu (düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin