15. BÖLÜM

28.4K 1K 423
                                        

Karan, günlerdir beni evden çıkarmak için ısrar ediyordu. İlk başta istememiştim ama sonunda ikna oldum. Birlikte deniz kenarında sakin, huzurlu bir kafeye geldik. Hafif esen meltem, içimi serinletmişti. Yüzüme vuran deniz kokusu, üzerimdeki kasveti biraz da olsa silmişti.

Masaya oturur oturmaz Karan, ne sevdiğimi bildiği için hemen en sevdiğim çilekli pastayı sipariş etti.

"İyi ki gelmişiz Karan, içim açıldı. Teşekkür ederim." dedim gülümseyerek.

"Tabii güzelim, haftalardır evden çıkarmayı başaramıyorduk seni. Deniz havası da iyi gelir sana."

"Gerçekten çok iyi geldi. Müsadenle bir lavaboya gidip geleyim."

Karan başını salladı, ben de içeriye yöneldim. Lavaboya giderken hiç beklemediğim biriyle göz göze geldim.
Buğra hocam...

Bir an duraksadım, şaşkındım.

"Aa hocam, bu ne tesadüf!"

O da tebessümle karşılık verdi.
"Gerçekten de büyük bir tesadüf."

Biraz ayaküstü konuştuktan sonra birden ciddileşti.
"Vera, yanında gelen adam kim? Biliyor musun kim olduğunu?"

İçimde bir huzursuzluk kıpırdandı ama sakin kalmaya çalıştım.

"Evet, hocam. Biliyorum."

Kaşlarını çatıp yüzüme baktı.
"Buna gerçekten emin misin Vera?"

Şaşırmıştım.
"Hocam, ne demek istiyorsunuz? Anlamıyorum."

"Vera... Bu adam bir mafya. Günlerdir kim olduğunu araştırıyorum."

Sözleri karşısında gözlerim büyüdü.
Yanımda olan insanları mı araştırıyordu? Bu durum beni sinirlendirmişti.

"Hocam, çok özür dilerim ama bu konu neden sizi bu kadar ilgilendiriyor anlamadım."

"Yanlış anlama Vera. Kötü bir niyetim yok. Sadece... güvende olmadığını bilmeni istedim."

"Ben Karan'ın kim olduğunu gayet iyi biliyorum. Onun bu işlerde olması, kötü biri olduğu anlamına gelmiyor hocam."

Yanından geçip gitmek üzereydim ki kolumu tuttu.

"Bak Vera... Belki de bu adamın kötü yanını göremiyorsun. Herkesi kendin gibi görmeyi bırak. Sen böyle biri değilsin. Bu adamı neden bu kadar savunuyorsun?"

Artık sabrım tükenmişti.

"Hocam yeter! Bırakın beni. Bu sizi ilgilendirmez. Lütfen hayatıma daha fazla karışmayın."

"Karışırım Vera. Çünkü sen... sen benim için önemlisin. Anlıyor musun?"

Bir an her şey dondu. Boğazımda bir yumru, kalbimde keskin bir sızı...

"Ne dediğinizin farkında mısınız hocam?"

"Farkındayım. Sana karşı duygularımı bastırmaya çalıştım ama başaramadım. Kendimle savaştım ama olmadı... seni sevmekten vazgeçemedim."

Sözleri kulaklarımda yankılanırken gözlerim dehşetle açıldı.
Buğra hocam... beni seviyordu?
Bir an midem bulandı. Sinirle, titreyen sesimle konuştum:

"Hocam, susun lütfen. Bu tarz konuşmalar yapmayın. Hatta... bir daha karşıma çıkmayın. Çünkü şu an ne söylediğinizin farkında değilsiniz."

Tam o an Karan, lavabodan geç dönmemi fark etmiş olmalı ki beni kontrol etmek için içeriye gelmişti. Bizi konuşurken gördü.
Bakışlarından bir şeylerin ters gittiğini hissetmişti ama anlatmak istemedim. Kavga çıksın istemiyordum.

"Ne oluyor burada Vera?"

"Bir şey olduğu yok Karan. Buğra hocam da buradaymış, biraz konuştuk sadece." dedim ve Buğra hocama dönüp, yapmacık bir tebessümle,
"Biz tutmayalım sizi hocam, işiniz vardır."

Buğra hoca, Karan'a elini uzattı.

"Merhaba, ben Buğra. İkidir karşılaşıyoruz ama tanışamadık."

Ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordum. Gerçekten bu tanıdığım hoca mıydı?

Karan, isteksizce ama beni kırmamak adına elini uzattı.

"Karan Soyukan. Memnun oldum."

İki el sıkıştıktan sonra Karan'la masamıza döndük.
Ama içimdeki huzur tamamen dağılmıştı.
Sevdiğim pastadan sadece iki çatal alabildim. O bile boğazıma dizildi.

Karan dikkatle bana baktı.
"Güzelim, iyi misin? Bir sıkıntı mı var? Şu hocanı gördüğünden beri iyi görünmüyorsun."

"Yok bir şey, Karan. Lütfen gidelim."

"Az önce iyiydin. Bir şey mi oldu? Olduysa söyle, halledelim."

"Gerçekten bir şey yok. Sadece... eve gitmek istiyorum."

Israr etmedi.
"Peki." dedi ve kalktı.

Yolda tek kelime etmedim. Karan'ın bakışları sürekli üzerimdeydi ama konuşmak istemiyordum.
Buğra hocanın söyledikleri kafamın içinde yankılanıyordu.

Eve geldiğimizde direkt odama çıktım.
Bu yaşadıklarım neydi?
Nasıl olur da bir öğretmen, bir öğrencisine böyle bir şekilde yaklaşırdı? Karan duysa, sonuçları çok kötü olabilirdi.
Ama... okullar açıldığında ne yapacaktım?
Bu adamın gözlerinin içine nasıl bakacaktım?

Düşündükçe içim daralıyordu.
Sanki evren benim iyi olmama izin vermiyordu.

Derin bir nefes aldım.
Kendime gelmeliydim.
Yoksa Karan daha fazla kurcalar, sonunda her şeyi öğrenirdi.

Biraz toparlandıktan sonra aşağı indim. Herkes bahçedeki çardakta toplanmıştı. Yanlarına gittim.
Karan, beni görünce kollarını açtı. Gülümseyerek onun yanına sokuldum.

O adamın karanlık işleri vardı belki ama...
Onda bulduğum huzur, hiçbir yerde yoktu.
Onu seviyordum.
Ve artık bu sevgimden emindim.

Karan, saçlarımı okşarken fısıldadı:

"İyi misin güzelim? Moralin bozuk diye fazla üzerine gelmek istemedim. Anlatmak ister misin?"

Ona baktım ve hiç sorun yokmuş gibi konuştum.

"Gerçekten bir sıkıntı yok Karan, iyiyim. Merak etme."

Cevat, her zamanki gibi semaverin başında çay demlemişti. Herkese tek tek çay dağıtıyordu.
Bana da bir bardak uzattı.

"Buyur yenge... şey, Vera."

Kızacağımı düşünmüş olacak ki hemen düzeltti. Ama ben bu sefer gülümsedim.

"Sıkıntı değil Cevat, kasma bu kadar kendini."

Normalde kızmamı bekliyorlardı, ama bu sefer hiçbir şey dememiştim. Herkesin yüzünde şaşkınlık vardı.

Karan gözlerini kısmış, bana sevgiyle bakıyordu.

"Yanlış mı duyuyorum... Sen şimdi Cevat'ın o sözüne kızmadın mı, güzelim?"

"Kızmadım Karan. Kızmam mı gerekiyordu?"

Bir an durdu, ne diyeceğini bilemedi.
"Evet... yani... yok... nasıl desem... Buna sevinmeli miyim, anlamadım."

Onun bu heyecanını görmek... mutlu ediyordu beni.
Bu adam beni, gerçekten, içten seviyor ve ben de artık bundan emindim.

Derin bir nefes aldım.

"Karan, seninle müsait olduğun bir zamanda konuşabilir miyiz?"

"Tabii güzelim. İçeri geçince konuşalım olur mu?"

Başımı salladım.
Sonra hep birlikte gülüştük, sohbet ettik. Bahçedeki o sıcak ortam içimi ısıttı.

Gece olunca eve girdik.
Ve ben, Karan'la konuşmak için onun odasına geçtim...

Babamın Borcu (düzenleniyor)Where stories live. Discover now