42

58 7 0
                                    

Oğlum, Semih'im...

Umarım bu yazdıklarımı bir gün okursun.

Henüz çok küçüksün. Sana hiçbir şey anlatamıyorum.

Ama senden başka bu yaşadıklarımı anlatacak kimsem yok.

Bu evde garip şeyler oluyor. Ne olduğunu bilmediğim, anlamadığım tuhaf şeyler. Ev benimle konuşuyor sanki. Bana bir şeyler anlatmak istiyor. Geceleri fısıltılarla uyanıyorum. Fısıltılar bazen kahkahalara bazen de çığlıklara dönüşüyor.

Birileri var bu evde. Sanki bu dünyaya ait değiller. Ne olduklarını İnan bilmiyorum. Ama bildiğim tek şey; bana bir şey anlatmaya çalışıyorlar. Bir şeyler göstermeye... Bir görünüyorlar, bir kayboluyorlar. Onlardan kaçtıkça peşimdeler, onların peşinden gittikçe yok oluyorlar.

Semih, sırtını kitaplığa dayamış, parmakları titreye titreye annesinin yazdıklarını okumaya başlamıştı. Parmaklarındaki titreme sayfalar geçtikçe vücuduna yayılıyordu. Annesine görünen varlıklar, artık kendisine görünüyordu. Bu durum kan bağı ile geçen bir şey miydi? Dedesi de onları görebiliyor muydu? Yoksa nesilden nesile aktarılan bir çeşit uğursuz mental bir hastalıkla mı lanetlenmişlerdi?

Annesinin tarif ettiklerini çok iyi anlıyordu. Bir yandan duygusal bir moda giriyor, annesinin kendisi için yazmasından etkileniyor ve sık sık gözleri doluyordu. Ama öte yandan kendini tutuyor, bir sonraki sayfada ne var diye merakla okuyordu.

Kenan ve Arda ise Semih'in yanında dikilmiş, büyük bir heyecanla dinliyorlardı. Semih'in annesinin yazdıklarıyla, Semih'in anlattıkları arasındaki benzerlikleri şaşkınlıkla karşılıyor, hatta duyduklarına inanmakta güçlük çekiyorlardı. Beyaz Ev'de yaşananlar, yıllardır değişmemişti.

Semih okumaya devam ettikçe benzer sahneler gözünde yeniden canlandı. Annesi de tıpkı kendi yaşadıklarının aynısını yaşamıştı. Her sabah bunları deftere not almış, yıllar sonrasına Semih'e bir mektup yollar gibi bırakmıştı.

Sayfa sayfa okumaya devam etti. Kenan ve Arda bir an olsun araya girmediler. Sadece dinlediler.

En son bölüme geldiğinde ise yazılarda bir farklılık sezdi. Annesinin el yazısı gayet güzeldi. Ancak son bölümde çirkinleşmiş, özensiz bir şekilde yazılmıştı. Sanki aceleyle yazılmış gibiydi. Semih merakla o kısımları okudu.

Semih, oğlum.

Az önce senin önünden koşarak geçerken sana sarılamamak en büyük ıstıraptı bana. Sana son kez sarılamadım. Affet beni. Beni kanlar içinde görmeni istemedim. Ama bu evde yaşananlara daha fazla göz yumamam. Dayanamıyorum. Zaten ölü hayatı yaşıyorum. Seni görmeme bile izin verilmiyor, buna daha fazla katlanamıyorum. Keşke o gece duyduğum sesleri bir kabus zannedip uyumaya devam etseydim.

Bazı adamlar var. Deden onlara engel olamıyor. Sanırım çok kötü şeyler yapıyorlar.

Sana iyi bir gelecek sunama

Semih, annesinin son yazdıklarını okuduktan sonra gözlerinden sızan damlalara engel olamadı. Özellikle yazının yarıda kesilmesi kafasında kocaman bir soru işareti olmuştu.

Arda hemen koluna girdi. Kenan ise defteri elinden alıp son yazılanları bir de kendisi kontrol etmeye girişti.

Kenan son yazılanları kontrol ettikten sonra Semih'in diğer koluna girdi. "Lütfen Semih... Şimdi iyi olmak zorundasın... Annenin başına ne geldi bilmiyoruz ama intikamını almak zorundasın!"

İnönü'den Önceki Beyaz Ev | Semih KılıçsoyWhere stories live. Discover now