45

91 6 11
                                    

İstanbul o sabah farklı bir güne uyanmıştı. Son dakika haberlerinde, dünyanın en büyük organ mafyalarından birisinin komiser Kenan Yıldız ve ekibi tarafından deşifre edildiği yazıyordu. Ayrıca Cerrah lakaplı kişinin etkisiz hale getirildiği de ardından ekleniyordu. Organ naklinin yapıldığı yer, tarihi bir Konak gibi görünen Beyaz Ev ismindeki tarihi malikaneydi. Bir liman görüntüsü altında organ ticaretinin yapılabilmesi için 100 yıl önce inşa edilmişti.

İnsanları en çok ürperten haber ise birkaç saat sonra ajanslara düştü. Marmara Denizi açıkları ve İstanbul Boğazı'nda yüzlerce görevlinin katılımıyla denizaltı araştırmaları yapılmış, araştırmalarda 440 kişinin cansız bedeni bulunmuştu.

Beyaz Ev tam bir mahşer yeri gibiydi. Bahçenin dışında onlarca canlı yayın aracı sıralanmıştı. Helikopter ve dronelar ring atıyor, canlı yayında Beyaz Ev'i lanetli bir ev olarak ilan ediyorlardı.

Beyaz Ev'in bahçesinde onlarca polis arabasının tepe lambaları yanıyordu. Mavi ve kırmızı ışıklar eve vuruyordu. Evin içerisinde ise yüzlerce polis araştırma yapıyordu. Organ ticaretinin merkezi olan yapıdan kan örnekleri ve deliller topluyorlardı. Emniyet Müdürü ve Vali, arka fona Beyaz Ev'i alarak, Türkiye tarihinin en büyük operasyonlarından birisini gerçekleştirdiklerine dair basın açıklaması yapıyorlardı.

Semih, en üst kattaki yemek odasının balkonunda, Kenan ve Arda ile birlikte oturuyordu. Sessizce İstanbul Boğazı'nı izliyorlardı. Hava sıcak olmasına rağmen Semih üşüyordu. Ara sıra parmakları titreme nöbetine giriyordu. Halil, getirdiği bir polar battaniyeyi semih'in omuzuna atmak için ısrar ediyordu.

Arda'nın telefonu çaldı. Kısa bir süre telefonla konuştu. Daha sonra Kenan'a döndü.

"Şubeden aradılar şimdi şefim. Yarın Emniyet Müdürlüğünde tören yapılacakmış. Sana plaket verilecekmiş. Resmi tören elbisesi ile hazır olman gerekiyormuş."

Kenan Arda'yı dinledi. Herhangi bir yorum yapmadı. Ardından Semih'e baktı.

Semih, "Kaos artık bitti mi?"diye sordu,"dedemin ve babamın bile işin içinde olduğu bu adamların sistemi çöktü mü?"

Kenan kafasını yeniden Boğaz'a çevirdi. Derin bir nefes aldıktan sonra, "Öyle görünüyor,"dedi. Kısa bir süre daha Boğaz'ı izledi. "Sen de artık rahatla. Öyle ya da böyle amacımıza ulaştık."

Semih güldü. "Rahatlayayım ha,"dedi,"insanları kaçırıp organlarını çalan ve öldüren bir babanın oğlu, bir dedenin torunuyum. Ama rahatlayayım ha."

Arda, "İhtiyar en azından biraz da olsa vicdanlı davranmış,"dedi,"Annen öldükten sonra seni tüm bu pisliklerden kilometrelerce uzak tutmuş."

Semih, "Kendimi o pisliklerden farksız görmüyorum,"dedi,"sanki içimden bir canavar çıkacak!"

Balkon kapısına yaslanmış bekleyen Halil daha fazla dayanamadı. "Yapmayın Semih bey. Lütfen kendinize bu kadar yüklenmeyin,"dedi, "hatta siz olmasaydınız, İstanbul'a gelmeseydiniz belki de bu adamlar sistemlerine devam edeceklerdi. Ayrıca biz sizi tanıyamayacaktık. Kenan ya da Arda Beylerle de hiç tanışamayacaktınız."

Kenan, "Nova etkisi,"dedi ve gülümsedi.

Semih sessizce Halil'e ve anlamsız gözlerle Kenan'a baktı. Soru sormaya mecali kalmamıştı. Karşılık veremedi. Yüzü gülümser gibi gevşedi. "Uzat hadi battaniyeyi, için rahatlasın."

Halil bir baba şefkatiyle Semih'in sırtına polar battaniyeye geçirdi.

Kenan ormana bakarak, "Her şey 100 yıl önce burada başladı,"dedi,"kuşak kuşak devam etti. Bir tek sen bu sistemin çarkına alet olmadın Semih..."

İnönü'den Önceki Beyaz Ev | Semih KılıçsoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin