48. Bölüm

13.1K 869 534
                                    

Selamlar aşklarım,

Çok üzücü bir olay yaşadım. Biri Vatanımsın'ı kopyaladı. Kitap linki şu an panomda var. Bunu wattpad'e bildirdim ama kitap kalkmadı. İlk bölümler direkt aynı zaten. Sonlara doğru lütfedip biraz değiştirmiş ama çoğu sahneyi çalmış. Hem bilin bakalım baş karakterin adı ne? Hadi bir tahmin yürütün. Biraz düşünün ne olabilir? Söylüyorum, Araz ÇAĞAN. Yaaa ne kadar şaşırdık değil mi? Araz ÇAĞANNNN. Ama kitap hala yayında. Pek de kalkacakmış gibi görünmüyor.

Düşündüm dedim ki bu platforma emek vermeye değmez. Bir kuruşluk emeğimi daha bu platformda heba edemem. Zaten mutlu mutlu uzun bölüm yazıcam beş bin kelime olacak gazıyla, gireyim de eski bölümü okuyum, hikayenin içine daha rahat girerim derken kendi kitabımın yorumunda kitabımın çalındığını görmüşüm. Youtube da sesli kitap yaparım, kalan bölümlere herkes yine rahat rahat ulaşır ama bu platforma emek vermeyeceğim dedim.

Sonra düşündüm, dolar olmuş 33 lira. İnsanlar kaç yıldır evine et alamıyor, küçücük çocuklarda protein eksikliği çıkıyor. Ülke ekonomisi berbat. Dedim saçmalama Pınar. Herkesin sınırsız interneti mi var? Youtube'dan video izlemek interneti sınırlı olan için ne kadar zor olur bir düşün bakalım dedim.

Siz benim için çok değerlisiniz. Her zaman da öyle olacaksınız. Sonuç olarak kitabı burada paylaşmaya devam etme kararı aldım. Güya çarşamba günü 5000 kelimelik bölüm paylaşacaktım ama dedim ki yine boş ver yazdıkça her gün paylaş. Okurlarınla etkileşim kurarsın her gün moralin düzelir. Senin kitabını çalan kişinin çalıntı kitabı şu an aşk sıralamasında 3. sırada olabilir ama boş ver.

Neyse her gün bölüm paylaşacağım artık. Desteğinizi bekliyorum aşklarım. Sizi seviyorum<333

Bu arada medyadaki şarkıyı da bölümü yazarken dinledim, siz de dinleyin diye koydum. Güzel bence.

KEYİFLİ OKUMALAR, hadi siz bölüme kaçın<333

-Ahsen'in gözünden-


Pazar yerinden uzaklaşırken nefesimin boğazımı tıkadığını hissediyordum. Bütün vücudumu sarmak isteyen titremeyi durdurmaya çalışarak yürümeye devam ettim. Bir taksi bulmalıydım. Acil olarak bir taksi bulmam gerekiyordu yoksa rezil olacaktım. Yürürken kadının tekine çarptığımı ancak kadın bana bağırınca fark edebildim.

''Ne yapıyorsun sen ya?!'' diye bağırdı kadın. Ancak o zaman kadını neredeyse düşürecek olduğumu algılayabildim.

''Özür dilerim.'' dedim belli belirsiz ama kadının duyduğundan emin değildim. Duraklamadan yoluma devam devam ettim. Vücudumu dalga dalga bir panik duygusu sarıyordu. Sonunda bir taksi durdurmayı başardığımda titreyen ellerimle kapısını açıp arka koltuğa oturdum. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Kapının kolunu tutan elim, o kolu öyle bir sıkıyordu ki, parmaklarım acıyordu ama umurumda değildi. Elimi kalbime bastırdım, nefes alamıyordum.


Gidecek bir yerim yoktu. Aylar sonra ilk defa kendimi yine yuvasız kalmış hissediyordum. İnsan nasıl da alışıyordu her şeye. O kadar alışmıştım ki bir yuvam olmasına. Evim dediğim, yuvam dediğim adamla yaşamaya. Hiç bitmeyecekmiş gibi gelmişti halbuki. O kadar inanmıştım, o kadar emindim ki bunun sonsuza dek süreceğine. Nasıl da inandırmıştım kendimi güvende olduğuma, nasıl da inanmıştım sevildiğime, değerli olduğuma. Evim yoktu, yuvam yoktu artık. Ne acıdır ki geri dönebileceğim bir ailem de yoktu. Aklıma gidebilecek tek bir yer geldi. Şoföre Gülfem'in evinin adresini verdim.


Gülfem'in yaşadığı apartmana geldiğimde apartmanın demir kapısının açık olduğunu gördüm. Eski, az katlı bir yapıydı, bu yüzden asansör yoktu. Kalan gücümün son kırıntılarını da kullanarak merdivenleri çıktım. Kapının ziline bastığımda bacaklarım her an gücünü kaybedip beni yüzüstü bırakmak üzereydi.

VATANIMSINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin