Final

23 5 6
                                    

Bilimsel olarak bir insanın kalbinin durmasından sonra hareket etmeye devam etmesi mümkün değildi ama James hastanede aşık olduğu adamı kablolara bağlı halde, neredeyse cansız gördüğünde bunu yaşamıştı.
Aramayı aldıktan sonra ofisten hastaneye gelişinin kaç dakika sürdüğünü hesaplamak zordu; beş dakika da olabilirdi, beş saat de. Bacakları hastanenin yoğun bakım odalarına koşarken titremesi yüzünden defalarca kez onu düşme riskine sokmuş, sonunda kapıyı açtığında gördüğü görüntüyle canını yitirdiğini düşünmüştü. Şimdi Regulus'un yaralarda dolu bedenine sarılmış hastane battaniyesinin yanında sandalyede oturuyor, serum ve kabloların bağlı olmadığı elini sıkıca tutuyordu. "Selam Reggie," dedi çatlayan sesine engel olamayarak. "Duydum ki beni özlemişsin ki kendini..." Sesi gittikçe titrerken şakası hıçkırıklarla bölündü. Boştaki elini gözlerine yaslayıp dudaklarını birbirine bastırarak konuşabilecek kadar ağlamasını sakinleştirmeye çalıştıktan sonra "Üzgünüm," dedi. "Seni yalnız bıraktığım için. Seni çok, çok uzun zaman önce kurtaramadığım için. O şerefsizler bulunamadığı için. Kimse kim yaptı bilmiyor, Reggie, kimse görmemiş ve ben..." Şimdi pantolonunun cebindeki ufak iki gümüş parçası dayanamayacağı bir ağırlığa sebep oluyordu. Elini atıp yüzükleri çıkararak "Bize çift yüzükleri aldım," dedi Regulus'un kapalı gözlerine bakıp aşık olduğu yeşilleri arayarak. "Sana evlilik teklifi edene kadar parmakların yüzüğe alışsın diye. Beni bilirsin, her zaman seneler sonranın planını yaparım." Sesi titremeye başlarken "Bilirsin değil mi?" dedi. "Burada olduğumu bildiğin gibi?" Sabit tutamadığı elleriyle ince, gümüş yüzüğü Regulus'un parmağına takıp elinin üzerini öptü ama başını tekrar kaldıramayacağını hissederken hıçkırıklar acımasızca boğazından kopuyordu. "Doktorlar uyanıp uyanmayacağın hakkında hiçbir fikirleri olmadığını söylediler. Keşke, lanet olsun keşke bu sabah ofise gitmeden önce seni uyandırıp öpseydim. Keşke seninle kalsaydım. Keşke son kez gözlerine baksaydım." Çenesini eline yaslarken "Regulus," diye yalvardı buğulu gözleriyle "Lütfen gözlerini aç." Hiçbir şey. Hiçbir şey olmuyordu. "Tezin için aldığımız kitaplar ve bilgisayarın ofise geldi, Reg, üniversiteler seni bekliyor. Hep istediğin gibi kediler almamız gerekiyor, birlikte tatile çıkmamız, düğünümüz." Elini yanağına götürüp okşarken "Seni seviyorum," dedi. "Hayatımı sen yapmışken gidemezsin."
Kapının açıldığını fark etmesi olması gerekenden uzun sürerken kafasını çevirdi, iki adam da elindeki silahlarla iki genç adama bakarken çirkin sırıtışları büyüdü ve geniş sakallı elindeki silahı kaldırıp James yerinden kalkamadan beş defa ateşledi. Üçü onun, ikisi Regulus için.
Acıyı kestirmek çok zordu ama nefes almasının zorlaştığını hissediyordu. Sıkıca tuttuğu eli sararken yatağa düşen başını zorlukla sevgilisine çevirdi, Regulus'un başındaki alet tekdüze bir tizlikle atarken başı James'in tarafına düşmüştü.
Onu hiç bırakmamaya söz vermişti ve sözünü tutuyordu. Yıldızlar artık sadece Regulus'u değil, James'i de alacaktı.

Değil mi?

a boy with one eyeWhere stories live. Discover now