36

62 15 50
                                    


14 Ocak 2006 Cumartesi 

Hyunjin 

Elimdeki telefonu sinirle duvara doğru fırlatmış ve bana yaklaşmaya çalışan Changbin'e vücudumda kalan tüm enerjiyle bağırmıştım. Canıma tak etmişti, yetti artık. 

"Hyunjin sakin olur musun? Ne yapacağımızı konuşmamız gereken yerde senin şu saçma sapan krizlerinle uğraşıyoruz!" kafamı ona çevirip anlamadığımı belirtircesine baktım suratına. Ne demek benim saçma sapan sinir krizlerimle uğraşıyordu? Siktirsin gitsin amına koyayım sanki ona çok meraklıymışım gibi bir de pişkin pişkin karşımda duruyor. 

"Changbin, öldürürüm seni." dedim ve az önceye kıyasla daha sakin bir şekilde yoldum saçlarımı. Tamam, tamam düşünmem gerekiyordu. Sakin olmam gerekiyordu. Onları kurtarmam için temiz bir zihne ihtiyacım vardı. Hadi ama Hyunjin, her zamanki gibi olmalısın yalnızca? Ne kadar profesyonel olduğunu biliyoruz? Evet, evet öyleyim değil mi? 

Derin bir nefes verip duvarın yanına gittim ve kafamı sertçe duvara vurdum. 

"Lan ne yapıyorsun?" Changbin bağırıp beni tutmaya çalışınca kollarından kurtulmuş ve tekrar vurmuştum kafamı duvara. Kendime gelmem lazım. 

"Bırak beni sikmeyeyim belanı!" kafamı son bir kere daha duvara vurduktan sonra derin bir nefes verdim ve alnımdan akan hafif kanı elimin tersiyle sildim. İyiyim iyi. 

"Tamam, iyiyim şimdi. Jisung'ı aradın mı?" 

"Ben buradayım enişte, son yarım saattir falan. Aklı uçmuş bunun." Changbin'in yanında duran Jisung'a birkaç saniye bakmış ve kafamı olumlu anlamında sallamıştım. Birlikte rahatsız, misafir koltuklarında oturduk ve konuşmaya başladık. 

"Jisung sen ne yapacağını biliyorsun zaten. Yine de gelmiş olman çok daha iyi oldu benim için, aklım sende kalacaktı bir de. Her şeyin eksiksiz olduğundan emin olmam gerekiyor, temiz iş yapacağız beyler. Duydunuz mu?" önümde oturan ikili hızla kafa sallarken gülüp koltukta geri yaslandım ve alnımı ovdum sinirle. 

"Merak etme, hâlledeceğiz. Bulacağız onları. Yeter ki sakin ol sen." Changbin konuşunca elimi alnımdan çekmeden seslice ofladım. 

"Changbin sen beni aşırı tetikliyorsun, seni öldüresim var gerçekten." dediğimde bir şey diyememiş, yalnızca Jisung'a bakmıştı göz ucuyla. 

"Enişte sakin mi olsan?" diyen Jisung'a bir müddet baktım, korkmuş olacak ki çekti bakışlarını üzerimden. 

"Jeongin... Jeongin'e dokundu. Hem de benimle konuşurken. Biz konuşurken bunları yapıyorsa-" diye başladığım cümlem Jisung'ın bana aniden sarılmasıyla yarıda kesilmişti. 

"Katil falansın ama abimi çok seviyorsun. Bir de arada insanları senin isteklerini yerine getirmeleri için alıkoyuyorsun ama ben hiç şikayetçi değilim enişte. Yanlış anlaşılmasın." o son cümlesini sanki bana yaranmak istermiş gibi kurduğunda Changbin'den sesli bir kahkaha yükselmişti. Çok komik orospu çocuğu. İlk defa dışarıdan birinin bana bu denli temas etmesi yüzünden afalladım, ne yapacağımı bilemedim bir süre. Sonra hafifçe üst vücudumu doğrultmuş ve sarılışına karşılık vermeye çalışmıştım. 

"Çok seviyorum abini." dedim iç çekerek. 

"E ben gidiyorum o zaman. Vaktimiz yok, Chanyeol itinin evine nereden baksan on beş dakikalık yol var." dedi bana güldürerek. Kafamı olumlu anlamında salladım ve çıkmasına izin verdim. Sonrasında ise bakışlarım bizi gülerek izleyen Changbin'e kaymıştı. 

"Elin adamı kızını kaçırmış hâlâ sırıtıyorsun." dedim ayıplayarak. Yüz ifadesini normale çevirdi ve gözlerini devirdi. 

"Devirme bana o gözlerini, oyarım cidden." ellerini havaya kaldırıp sesli bir nefes verdi. 

suç tutkusu. hyunin.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin