17.BÖLÜM

8.8K 194 10
                                    


Gözlerimi kendi yatağım da açtığımda afallamıştım. Dün en son parti bitmiş Berkin yanına yatmıştım. Şimdi nasıl yatağımda uyanıyordum. Etrafıma bakıp Berk not bırakmış mı diye bakınırken bulamayınca delirmeye devam ettiğimi düşünmüştüm ki telefonum çalıyordu ve arayan Berkti.

-Günaydın güzelim.

+Günaydın

-İşim çıktı seni o evde tek bırakmak istemedim.Uyandırmamaya çalıştım.

+İyi misin peki sen ?

-İyiyim, başım ağrıyor sadece. Kapatıyorum şimdi, dikkat et kendine.

Ve telefon yüzüme kapanmıştı. Arkadan duyduğum seslerle anlamıştım ki yoğundu. Bu yüzden anlayış gösterdim. O değil ben bu saate kadar nasıl uyumuştum gözlerim uyuşmuştu resmen. Saat 5i geçiyordu.

Yataktan hızlıca ayağa kalktığım da ilk başım dönse de sonra dengemi sağlamıştım. Banyoya yavaş adımlarla giderken çişimin geldiğini farkedip hızlandım. İdrar kesemi tamamen boşaltıp elimi yüzümü yıkayıp pijamalarımı çıkardım. Büyük ihtimal evde annem yoktu ve iç çamasırlarımla gezmek favorimdi.

Kedim Berkin kabına süt ve mamasından koyup kendim kahvaltı hazırlamaya başladım. Yumurta kırıp kahvemi yapmamla yemeğime yumuldum. Bugün dövme yaptıracaktım. Elimdekilerden sonra yeni bir tanesinin iyi olacağına karar verdim. Yemeğimi iştahla normalden fazla bir şekilde yedikten sonra odama çıktım. Altıma bazı yerleri yırtık çorabımı giyip üstüne siyah şortumu geçirdim. Üst olarak da basit düz askılımı giydim. Botlarımı ayağıma geçirdim. Tabi bu saydıklarımın hepsi siyahtı. Üstüne de mavi popomun altına biten kot ceketimi geçirdim. Hoşuma giden şey de buydu en basit kıyafetlerle bile güzel olmak. Saçlarımı dalgalı bırakıp sadece gözlerime rimel sürüp ten rengi bir ruj çektim. Evden çıkacakken midemin bulanmasıyla banyoya koşturdum. İçimde ne var ne yok boşattıktan sonra evden çıktım. Temiz hava iyi gelirdi.

Dün aşırı derece de içmiştim. Vücudum kendini hala toparlayamıyordu.

Gideceğim yer yürüyerek en az 45 dakika olsa da umursamadım. Elimde sırtıma kaybettiklerimle ilgili yazdıracağım yazı vardı. Cebime atıp düşünmeye başladım. Kimim kalmıştı ki ? Şu ara Masalla bile uzaktık sadece Berk vardı. Onunla da gerçek bir ilişki bile değildi. Herşeyimi kaybetmiş birine rağmen umut dolu davranıyordum. Bildiğim bir şey vardı. Eğer acılarım yüzünden intihar edersem KAYBEDERİM, herkese anlatıp kendimi acındırırsam KAYBEDERİM, psikopatın teki olup hayatın tadına varmazsam KAYBEDERİM. Tüm acılarıma rağmen ortadaydım, kaybetmemeye çalışıyordum. Psikopat olup sürekli birilerine zarar vermek intihar etmek kolaydı. Her şeyin bir zamanı vardı. İntihar ederek öleceksem de bunun da zamanı vardı. Sevdiğim tarafından Sevilerek yada biralarım tarafından sevilerek ölecektim. Babamı, öz kardeşimi ve öz kardeşim kadar sevdiğim abimi düşünürsem delirirdim. Benim yüzümden ölenleri düşünürsem delirirdim. Hayattan öğrendiğim bir şey varsa umursamamak. Kimseye canını yakacak kadar değer vermemek. Erkekler benim için kullanılan bir oyuncak gibiydi. Öyle olması gerekiyordu. Her seferinde bunu daha iyi anlıyordum. Berkten başka kimse yoktu.

Şimdi derin bir nefes alıp etrafıma bakındım. Şuan yolda yürüyen kimse benim için benden değerli değildi. Kimse için canımı yakmazdım, kimse için kendimden vazgeçemezdim.

BEN KAYBEDEN OLMAYACAĞIM OROSPU ÇOCUKLARI

Adımlarımı hızlandırdığım da geldiğimi farkedip siyah duvarlara sahip iç karartıcı küçük yere girip koridordan geçtim. Ana odaya geldiğimde dövmeli bir erkek boy duruyordu. Her zamanki dövmecime gitmedim. Kolumdaki tüm dövmeleri Berkin dövmecisi yapmıştı. Ben bunu Berkin hemen görmesini istemiyordum.

"Bunun sırtımın sol kısmına kürek kemiğinin alt kısmına ince bir şekilde yazılmasını istiyorum."

"Tabii, siz yatın ve sırtınızı açın geliyorum hanım efendi" adam tatlı sesiyle konuşup içeri giderken bende kot ceketimi ve askılımı çıkarıp kenara koydum. Tam yatarken adını ögrenemediğim dövmeli adam içeri girmesiyle gözleri dolgun gögüslerime gitti gülmesiyle yatak gibi rahat gözüken masaya yüz üstü yattım. Sütyenimin kopçasını açmasıyla gözlerimi kapattım.

Dövmeyi yapmaya başlamadan yapacağı yere hafif masaj yaptı.

"Merak etme burası çok acımaz. Fransızca dimi ?"

"Acıması farketmez ve evet fransızca" güldü dişleri çok güzeldi. Yüzüme yana çevirip ona bakmamaya çalıştım.

"Nasıl acıya farketmez diyebiliyorsun küçük" hayvan gibi kızım hala küçük diyor.

"Acıya değil başka bir şeye tamamen yoğunlaşınca unutuyorsun. Küçükken grip olduğumda çizgi film izlerken ağrımı hissedemeyip çizgi film bitince hissetmek gibi aynı şey"  Acı hatırlandıkça acıtır.

"İyiymis" demesiyle sivri bir uç canımı yakmaya başladı. Umursamadım bu sefer acıyı düşündüm. Canım yansın istedim. Ailesini öldüren biri bunu hakediyordu. 1 saat sonunda  dövme bittiğinde sütyenimi kopçasını kapattı. Ayağa kalkmamla vücudum acı ile sızlarken sadece gülümseyip üstümü giydim. Acı hoşuma gidiyordu beni dinç tutuyordu.

Parayı ödeyip sahile doğru yürüdüm. Yolda bulduğum bir büfeye girip 5 tane Efes Malt aldım. Elimdeki siyah poşeti umursamazca taşırken sahile geldiğimde büyük kayalara oturdum.

Özellikle sessiz sakin ailelerin olmadığı tarafa geçiyordum. Küçük çocukların önünde alkol değil sigara içmeyi bile sevmezdim.

Bir şişeyi içerken hafif ekşi tada ne kadar alıştığımı düşündüm. Hayatım mükemmel gidiyorken neden boka sarmıştı. Neden kimsem yok gibi hissediyordum. Neden herkes varken kimsem yoktu ? Elimdeki bitmiş şişeyi yan taraftaki kayaya vururken parçalanmasını izledim
Parçalarından büyük bir cam alıp kolumdaki dövmenin üst kısmına büyük bir kesik attım. Canımın acıması kırmızı kanın akması güldürdü.

Kendimi öldürmek için yapmıyordum. Sadece anlamsız bir şekilde bunu yapmak hoşuma gidiyordu.

Ağzıma bir sigara koyup çakmakla yaktım. Bir bira daha açmamla gülümsedim. Deliriyordum galiba. Sigaramdan uzun bir zehir çekip elime tekrar cam parçasını alıp kanayan yerin yanına bir delik daha açarken bileğimde bir el hissettim. Sonra yanımda birini.

"İlk saçlarını kesti küçük kız. Dayanamadı küçük bileklerini de kesti , geçmedi küçük kızın acısı sustu ve umutlarını kesti"

Elimdeki cam yere atılıp bileğim bırakıldığında da sanki beni anlatan küçük mısraların sahibine döndüm. Ses tanıdıktı o korkunç mavi gözler tanıdıktılar. Karşımda Mesih duruyordu. Berkin arkadaşları genelde görünce selam verirlerdi asla yanıma gelmezlerdi. Samimiyet kurmazlardı çünkü Berk izin vermezdi.

Poşetten bir bira çıkarıp kapağını açtı. Alabileceği en büyük yudumu aldı. Aynı şekilde sigaramı ve biramla ona eşlik ederken siyaha dönük o korkutucu mavi gözlerine baktım.

"Burada ne işin var ?" bir yudum daha alıp elimdeki sigaradan zehirini çekip yere attı.

"Küçük kızın içinde yok olmaya tutmuş umutları canlandırmaya geldim."

Güldüm.

"Elini uzat bana" ha der gibi bakarken zorla kanayan kolumu aldı poşetten çıkardığı malzemelerle kesilen kolumu temizleyip sarmaya başladı. Beni görüp eczaneden bunları alıp yanıma gelmeye üşenmemiş miydi ?

Koluma temiz beyaz bir bez sararken biramdan kocaman bir yudum aldım. Bu kadar yakın olmasından rahatsız olduğum için direkt birama dönmüştüm. Sargıyı aradıktan sonra eliyle bir sigara yaktı ve zehri içine çektikten sonra dumanı üfledi.

Son kez koyu sonsuz mavi gözleriyle gözlerime bişey anlatırcasına bakıp birasıyla beraber kalkıp gitti. Nereye gitmişti bilmiyorum ama yorulmustum. Kimseyi umursmayacak kadar yorulmustum. 1 paket marllbora bitirip biralarımıı da yavaş yavaş içtikten sonra tüm acılarımı biralarla birlikte çöpe atıp eve doğru yürüme başladım. Rüzgar bedenime çarparken bakkaldan aldığım yeni marllboramı açıp içmeye başladım. Kendi kendime suratsız ifademe trip atarken kolumdaki ve sırtımdaki acıyı takmadan yürümeye devam ettim. Sonsuzluğa...

Karanlık Taraf ♊Where stories live. Discover now