Haritanın peşinde - 13

13.8K 1.5K 152
                                    

Selam dostlar :) Sormak istediğim birkaç soru var. İlki, yeni kapağı beğendiniz mi? İkincisi de bölümleri her gün yayınlıyor olmam, yığılmaya neden oluyor mu? Acaba daha geniş aralıklarla mı yayınlamalıyım diye de düşünüyorum, bir yandan. Fikirlerinizi paylaşırsanız çok mutlu olurum, ayrıca umarım beğeniyorsunuzdur hikayeyi. Teşekkürler şimdiden :)

Bu adam, sevmeyi ömür boyu omuzlarında taşıyacağı bir yük olarak görüyordu. Gerçeği kelimeler dudaklarından dökülür dökülmez anlamıştım. Harflerin üzerine sinen hüzünde, benim suçluluğum vardı. Birine acı çektirmek suçluluğu. Aslında istenmeyen bir sevginin faili olma suçluluğu. Ve her şeyin farkında olduğum halde görmezden gelme suçluluğu.

Parmaklarım boynundaki kolyenin zincirine değdiğinde sırf gerçeklerden kaçabilmek için, 

"Kolye." dedim. Sesim hafifçe titriyordu. Gürültüyle yutkundum. "Kolyeyi sakladığım için kızdın mı?"

Yüzüme bakabilecek şekilde uzaklaştı ve dirseğimden kavrayarak kolumu kolunun üzerinde tuttu. 

"Oturalım mı?" diye sordu, dalgın bir sesle. Başımla evetlediğimde, sık ağaçların arasında ilerleyerek uçuruma doğru yürüdük. Toprak zeminin yerini kayalıklara bıraktığı yerde, alçak kayalardan birine geçip oturduk. Kayanın soğukluğu bacaklarıma değdiğinde belli belirsiz titredim. 

Uçurum ve yıldızlarla dolu gökyüzü; görebildiğimin hepsi buydu. Işıklar uzaklaştığı için etrafı pek fazla seçemiyordum. 

Aras'ın, boynundaki kolyeyi çıkardığını ve parmaklarının arasında tuttuğunu gördüm. 

"Ondan kurtulmayı ben istedim." dedikten sonra kapağı açıp fotoğraflara baktı. "Ama bir kez daha başarısız oldum."

"Kız kardeşin mi?" diye sordum, fotoğraftaki kızı incelerken.

"Evet." dedi, kısık sesle. 

Parmaklarını kolyenin üzerine kapattı. "Bunu benim için saklar mısın?" Yüzünü bana çevirdiğinde, gözlerinden geçip giden karanlığı yakaladım, kısa bir an için.

Elimi açıp ona doğru uzattım. Kolye bütün soğukluğuyla avuçlarıma düştü. 

"Ne zamana dek?" 

"Ben yeniden özgür olana dek."

Kolyeyi parmaklarıma dolayarak sert ve düz kayanın üzerine sırt üstü uzandım. Sırtıma işleyen soğukluğa rağmen artık görüş alanımda yalnızca yıldızlar vardı. Arkamdaki soğukluğun okyanustan geldiğini hayal ederek gözlerimi kapattım. Yanımdaki adam, ayaklarını öne doğru uzatmış, elleriyle kayadan destek alarak beni izliyordu. 

"Özgürlük nedir sence?" 

Kısa bir süre için düşündükten sonra, "Özgürlük, istediğin yerde olabilmektir." dedi.

"Öyleyse ben asla özgürlüğü yakalayamam." dedim, bozuk bir sesle. Gözlerimi açıp yeniden yıldızlara baktım.

"Neden?"

"Çünkü hep, olduğum yerden başka bir yerde olmak istiyorum. Bu kadar doyumsuzken özgür olamam."

İç çekerek yanıma uzandı ve daha fazlasını görmeyi ümit eder gibi gökyüzüne baktı. 

"Şimdi nerede olmak isterdin?"

"Gökyüzünde." dedim, dalgınca. 

Uzayıp giden boşlukta, ormandan gelen baykuşların uğultuları ve uzaklarda dolaşan yarasaların kanat sesleri duyuldu. 

"Aras?"

"Hmmm?"

Uyumak üzereydim, gözlerim kapanıyordu. Yine de düşünüyor, hiç durmadan düşünüyordum...

Su CinleriDonde viven las historias. Descúbrelo ahora