DAMLA NEREDE? Bölüm 11

64 11 6
                                    

Merhaba şeker okuyucularım. Kıymetlilerim kendinize değer vermeyi, hayatın tadını çıkarmayı, her anı doya doya hissederek yaşamayı unutmadığınızı varsayıyorum umarım öyledir. Yaşam çok kıymetli tıpkı bizler gibi. 

Bugün karne günüydü. Karne alan öğrenci arkadaşları tebrik ediyorum. Umarım her şey istediğiniz gibi güzel gidiyordur. Ve üniversiteli arkadaşlar finalleri bitirdiler. Şimdi güzel bir tatil yapma zamanı. Hayatınızın her anı güzelliklerle dolsun, yolunuz daima aydınlık olsun. Unutmayın zaman hızla akarken her anına sakladıklarını hissetmek ve tadını çıkarmak gerek. Belki istekleriniz, hayalleriniz ve hayal kırıklıklarınız var. Önemli olan anın içinde küçücük sebepler yaratıp mutlu olabilmek. Sırf bugünkü siz olduğunuz için bile tebrik edin kendinizi. Hepinize kucak dolusu sevgiler. Keyifli okumalar diliyorum. 

Gece yarısı olmasına rağmen hala Damla'dan bir haber yoktu. Deniz perişan bir haldeydi verdikleri sakinleştirici yüzünden saatlerce uyumuştu. Zeynep, Deniz in başından bir an bile ayrılmamış, Pusat arkadaşları ve Rüya ile birlikte saatler süren aramadan sonra henüz eve gelmişti. Erkekler  üstlerini değiştirmek üzere evlerine giderken Rüya da kendi evine yeni girmişti.  Saatlerce süren arama sonucunda soğuk havaya rağmen kan ter içinde kalmışlardı. Kısa bir mola verdikten sonra tekrar Damla'yı aramak için gitmeleri gerekiyordu. O sıra da Deniz de yavaş yavaş kendine geliyordu.  Yatakta mahmur bir halde ifadesiz bir şekilde doğruldu. Bir an kendine gelemedi, nerede olduğunu anlayamamış gibiydi. Birkaç saniye içinde idrakı yerine geldiğinde hiçbir şey söylemeden yataktan fırladığında suskunluğunu bozan Zeynep de ayaklanarak "Deniz nereye? Sakin ol ne olur?" diyerek arkadaşına yetişerek onu kolundan tuttu. Deniz kimseyi duyacak dinleyecek halde değildi. kolunu çekerek arkadaşından kurtuldu ve dolaptan bir mont alıp üzerine giyinirken " Zeynep sakın bana engel olma beni uyutup kardeşimi aramama mani oldunuz. Sözde bana iyilik mi yaptınız şimdi! Damla ne halde kim bilir? " diyerek kapıya yöneldiğinde Zeynep hem onu takip ediyor hem de derdini anlatmaya çalışıyordu. " Deniz ne olur sakin ol, sen ne yapabilirsin ki? jandarma her yerde arıyor onu." diye bağırdığında henüz eve gelmiş ve odasında üzerini değiştiren Rüya'da çıktı odadan. Deniz öfkeyle arkadaşına baktı. " Bulamadın değil mi? Bana engel olmasaydınız bulurdum ben onu. " derken ağlamaya başlamıştı. Salondaki çekmeceli dolaptan bir fener aldığı gibi dışarı koştu. Rüya ve Zeynep de alelacele montlarını giyerek peşinden koştururken Rüya arkasından bağırıyordu. "Deniz bekle!" Deniz dur durak bilecek gibi değildi. Şu an öfkeden ve acıdan yoğrulmuştu. Kardeşi henüz çok küçüktü, onun şimdi sıcacık yatağında uyuması gerekiyordu. Minicikti daha, pembe dünyasının üzerini kapkara bir acı perdesi örtmüştü. Reva mıydı bu? Böyle bir acı bir çocuğu bulmamalıydı. Ne yapacaktı şimdi, kardeşinin masum saflığıyla kaynaşan bu acının etkisi geçer miydi? Bir çocuğun anne babasının ölümüne alışması kaç yıl sürerdi? Yıllar geçse de bu eksikliğin yeri başka bir şeyle dolar mıydı? Damla'nın çektiği acı, yaşadığı travma kaç masal kitabı ile dinerdi? Bir daha eskisi gibi umutla dolu gözleri parıldayacak mıydı mesela? Deniz bilmiyordu ki bir çocuğun hayal kırıklığını milyonlarca oyuncak giderebilir miydi? Gideremezdi elbette, Deniz kendi varlığının dahi kardeşinin acısını dindiremeyeceğine inanıyordu. Bir yandan içindeki kavgayla başa çıkmaya çalışıyor, diğer yandan hızla karanlığa doğru ilerliyordu. Ormanlık alanda jandarma fenerlerinin belli belirsiz  cılız ışıklarını görüyordu. Ardından gelen ayak seslerini duyuyordu. Rüya ve Zeynep peşindeydi. 

Ormanın karanlık ve engebeli yolunda yürürken ayağını bastığı yerden gelen çıtırtı seslerini dinliyordu bir yandan, ormanda ses seda yoktu. Bir anda kolundan tutulduğunda kim olduğunu bile merak etmeden kolunu sertçe çekip tek bir söz bile etmeden ilerleyecekti. Kolunu tutan el buna mani oldu. Pusat yetişmişti ona. "Deniz yeter artık bir dur be kızım." dedi Pusat yılgınlıkla. Deniz dinler mi hiç? " Ben senin kızın değilim. "diye bağırarak öfkeyle ona bakarken bir yandan da gözlerinden akan yaşların ardından bir umut iyi haber duymanın beklentisiyle baktı adama. Pusat onu bir anda çekip göğsüne bastırdığında ne olduğunu şaşırdı ve hiç tepki veremedi o anda. Dinledi yalnızca elleri serbest bir şekilde yanlara düşerken o sadece durmuş ve ağlarken onu saran kolların sıcağında bir anlık bir rahatlama yaşamıştı sanki. " Onu bulacağız Deniz, yapma...Kendini harap etme, sana da bir şey olursa Damla'ya ne olacak bir düşün. Yalvarırım bir düşün. Her yere haber saldık, çevre ilçelere, köylere, her yerde Damla'yı arıyorlar. "

GÖKTEN ÜÇ ADAM DÜŞTÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin