"Bir şey değil." Çok yeterli bir açıklama olmuştu gerçekten. Gereksiz yere daha da şüphe çekiyordum. Berkay bakışlarını Ecem ve benim aramda gezdirdi. İnanmadığı bariz belliydi çünkü duymuştu konuşmamızı.
Sessiz kaldığı saniyelerin ardından yanımdaki sandalyeyi çekti ve yüzü bana dönük bir şekilde oturdu. "Anlat İclal, dinliyorum." İnkar etmemin bir anlamı yoktu. Şu an tartışma çıkmasın istediğimden onu ikna etmeye çalıştım.
"Berkay, şimdi değil. Eve geri döndüğümüzde anlatayım." Cümlem biter bitmez başını iki yana salladı. Kahve gözlerini benimkilere dikmiş keskin bakışlarla tüm tepkilerimi izliyordu. "Eve dönmemize daha var İclal. Şimdi anlat."
Hala sakin konuşması benim için iyiydi. Tek amacım bu kampın bize zehir olmamasıydı. "Berkay-" Onu yeniden ikna etmeye çalışacağımı anlayınca hemen sözümü kesmişti. "İclal anlat dedim."
Bu sefer sesi de yüz ifadesi de sertti. Yutkundum. Onu ilk kez böyle görüyordum. Özellikle bana karşı ilk kez bu kadar sertti. Bilerek yapmadığının da farkındaydım çünkü sesi biraz olsa bile yükseldiği için gözlerinden pişmalığın geçtiğini görmüştüm.
Ecem olası bir kavgayı engellemek ister gibi yanımızda sessizce bizi izlerken pes eder gibi nefesimi verdim. Umarım bunun yüzünden kavga etmezdik.
"Birkaç gün önce beni birisi aradı. Kayıtlı olmayan bir numaraydı. Açtım ama konuşan olmadı. Ben de önemsemedim o kadar." Kaşları anında çatılmıştı. Gerilen vücudunu buradan fark edebiliyordum. Vereceği tepkiyi bildiğimden zaten şimdi konuşmak istememiştim. Çok değil, bu konuşmayı sadece bir iki gün ertelemiş olacaktım. Ama beklediğim gibi olmamıştı hiçbir şey.
"Ne kadar zaman önce oldu bu?" Ses tonu o kadar ciddiydi ki bambaşka bir Berkay'la konuşuyormuşum gibi hissediyordum. "Beş altı gün önce."
Bakışları anında değişmişti. Bana hayret eder gibi bakıyordu. Şu an o kadar gerilmiştim ki stresten tırnaklarımı avuç içime bastırmaya başlamıştım. "Nerdeyse bir hafta önce olan bir olayı ben bugün mü öğreniyorum İclal?"
Sessiz kaldım. Zaten bu sorusuna bir cevap beklemiyordu. "Devam et." dediğinde gergin bir nefes daha verdim.
"Dün yola çıkmadan önce yine kayıtlı olmayan bir numaradan mesaj geldi. Arayan numarayla aynı olduğunu fark ettim. Sonra da uğraşmamak için engelledim. Bu kadar hepsi Berkay, başka bir şey yok."
Sinirli bakan gözleri gözlerimden bir saniye olsun ayrılmıyordu. Bir kolu masaya yaslıydı ve pür dikkat beni dinliyordu. "Mesaj neydi peki?"
Korktuğum başıma gelmişti. Bunu sormasın istiyordum ama tabii ki de sormuştu. "Saçmasapan bir mesajdı Berkay. Bir önemi yok. Engelledim bitti zaten. Bunun yüzünden kavga etmeyeli-"
Sözümü yeniden kesmişti. "Telefonunu verir misin İclal." Bu bir istek değildi. Bunu emreder gibi söylemişti. Şu anki haline o kadar alışık değildim ki gerilmeden edemiyordum. Masanın üzerinde duran telefonumu aldım ve mesajlarımı açarak telefonumu ona verdim.
Sinirli yüz ifadesiyle açık olan ekrandaki o iki mesajı okudu. Okur okumaz az önceki haline şükreder olmuştum çünkü deliye dönmüş bir ifadeyle bana çevirmişti yeniden bakışlarını. "Bu herhangi bir insanın atacağı türden bir mesaj mı İclal? Bunu görür görmez bana söylemen gerekirken sen sustun mu gerçekten?"
Cevap veremedim. O kadar gergindi ki alnındaki damar belli oluyordu. "Ben sana sordum değil mi dün? Bir şeyin vardı. Anladım. Sordum ama sen geçiştirdin. Şimdi tesadüfen duymasam yine söylemeyecektin." Başımı hızla iki yana salladım. Beni şu an tamamen yanlış anlıyordu.
"Söyleyecektim Berkay. Eve geri döndüğümüzde söyleyecektim. Senden saklayacakmışım gibi konuşma lütfen. Hep birlikte burada eğleniriz diye sana o an söylemek istemedim. Huzurumuzu bozmak istemedim. Zaten dönünce söyleyecektim."
Keyiften uzak bir şekilde güldü. İlk defa bir gülüşü hoşuma gitmemişti. "Ne huzuru İclal? Senin huzurunun olmadığı yerde sikmişim ben kendi huzurumu! Biri seni rahatsız ederken ben burada her şeyden habersiz eğlenecek miydim?"
Haklıydı, evet. Böyle düşününce tamamen haklıydı hem de. Ama benim açımdan düşünmüyordu. Ben şu an burada onunla bu gerginliği yaşamak istememiştim ve başıma gelmişti. "Berkay haklısın özür dilerim, sadece eve geri dönünce söyleyecektim. Saklamayacaktım ki."
Gözleri yeniden telefonumun ekranını bulmuş ve yeniden o mesajları okuyarak sinirlenmişti. "Eve döndüğümüzde söylesen tepkim değişecek miydi sanki İclal? Biz yine bu kavgayı yapmayacak mıydık? Sorun bunu bana şimdi ya da iki gün sonra söylemen değil. Sorun neredeyse bir haftadır benim bundan haberimin olmaması!"
Sessiz kaldım. Şu an çok sinirliydi ve ben onunla kavga etmek istemiyordum. Derin bir nefes aldı. O da kendini dizginlemeye çalışıyordu, farkındaydım. Her şeye rağmen bana sesini yükseltmemeye çalışıyordu. "Ben senin neyinim İclal? Arkadaşın falan mı? Ecem'e bile söyleyip bana söylememe amacın neydi?"
Ya sinirden beni doğru düzgün dinlemiyordu ya da dinlese bile dediklerimi anlamıyordu. Ecem araya girme ihtiyacı duyup "Berkay, kavga etmeniz hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Sana söyleyecekti zaten." dedi.
Berkay sinirli bakışlarını benden alıp Ecem'e çevirdi. "Sen karışma Ecem. Sen ondan farklısın sanki. Sen de dönünce söylersin dedin İclal'e." Berkay'ın sesi yükselmeye başlamıştı ve diğerleri de bunu duymuştu. Hakan hızla yanımıza gelirken Doruk ve Mehmet de ona eşlik etmişlerdi.
"Ne oluyor burada?" Ecem ayağa kalkıp Hakan'ın yanına gitti. Ona bir şeyler söyledi ama şu an onlarla ilgilenecek durumda değildim. Tek görebildiğim Berkay'ın bana bakan kahveleriydi.
Az önce soylediklerine cevap verme ihtiyacı duydum. "Sevgilimsin Berkay. Ecem'e söyleyip sana söylememe sebebim ise tam olarak şu anki halin. Seni biliyorum. Sinirleneceğini ve benimle kavga edeceğini biliyordum. O yüzden dün söylemedim. Düne kadar o numaranın saçma sapan bir arama olduğunu düşünüyordum ben. Bunu sana söylemenin bir mantığı yoktu. Dün söylemediğim için kızabilirsin bana sadece, bunun da sebebini sana söyledim zaten."
Derin bir nefes daha çekti içine. Sakinleşmeye çalışıyordu ama hiçbir işe yaradığı yoktu. Bizimkiler ne olduğunu anlamayarak bize bakıyordu. O sırada Berkay telefonumdan bir şeyler yapmaya başladı. Gördüğüm kadarıyla numaranın ekran görüntüsünü alıp kendisine göndermişti.
Sonra telefonumu masaya bırakıp kendi telefonunu açtı ve bir şeyler yapmaya başladı. Rehberinden bir numara bulup aramaya çalıştı ama yapamamıştı. "Çekmiyor ki siktiğimin telefonu burada!"
Gerginlikten tırnaklarımla avuç içimi kanatmıştım. Ama bu şu an umrumda olacak son şey bile değildi.
Berkay hızla ayağa kalktı. Öyle ki sandalye o kalktıktan sonra yere düşmüştü. Bir yere doğru gitmeye başladığında Hakan kolundan tutup onu durdurmuştu. "Nereye?"
Berkay sinirle kolunu geri çekti. "Zafer Abi'yi arayacağım. Telefonun çektiği bir yer bulmam lazım." Hakan da onun peşinden giderken Ecem yeniden benim yanıma gelmişti.
O kadar boktan hissediyordum ki kendimi ne kadar sakinleştirmeye çalışırsam çalışayım bir işe yaramıyordu. Ben de ayağa kalktım ve Berkay'ın tam tersine yürümeye başladım. O sırada Ecem hemen yanıma gelmişti. "Nereye İclal?"
Bir saniyeliğine yüzüne bakıp yeniden önüme döndüm. "Göletin oraya. Berkay sakinleşene kadar aynı ortamda bulunmasak daha iyi olur."
Başıyla beni onayladı. "Tamam ben de geliyorum. Yalnız kalma." Bir şey demeden yürümeye devam ettim. Zaten tek kelime edecek moralim kalmamıştı.
🌟
Bana ikisi de haklı gibi geldi. Berkay bu konuda fevri olduğu için İclal söyleyemedi, İclal söylemediği için Berkay fevri oldu gibi bir şey oldu.
Neyse bir bölüm daha attım hadi yine iyisiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Foxy | Yarı Texting
Teen Fictionİclal Akbulut sosyal medyada "Foxy" nickiyle bilinen yayıncı Berkay Kurnaz'a bakmayacağını düşünerek mesajlar atar. 2023'TE YAZILMAYA BAŞLANMIŞTIR. #1 - gençkızedebiyatı [16.08.2023] #1 - hayran [11.08.2023] #1 - aşk [15.07.2024] #1 - anonim [02.07...