Karanlık salonu sadece televizyonun ışığı oynatırken bacağımı sallayarak elimdeki telefona bakıyordum.
2 gün önce ayrıldığım "sevgilim"in adı yazılı rehbere bakarken, parmağım arama yerine gidip geliyordu. Neden bu kadar panik yapıyordum bilmiyordum ama, istemediğim şeyler duymaktan çekiniyordum.
Belki o sadece ara verdiğimizi düşünüyordu, ama kimse ara verelim diyip, sonra da aradan geçen bir sürenin sonunda hiçbir şey olmamış gibi barışamazdı.
Dışarıda bardaktan boşalırcasına yağan yağmur yüzünden çakan şimşek, yerimden sıçramama neden oldu. Şimşek çaktığında korkan tiplerden değildim, sadece düşüncelere dalmıştım.
Nefesimi verdiğimde ışığı sönen ekranıma dokunup ismine bakmaya devam ettim. Onu arasam ne diyecektim peki? Ne demeyi bırak, açacak mıydı?
Siktir et, ne olabilir ki?
Arama yerine tıkladım ve telefonu kulağıma götürdüm. Bir süre telefon çaldı ve hiç beklemediğim bir anda, telefon açıldı. Heyecandan kalbimde bir baskı hissettim.
"Hey."
Onun sesini duymak kalp ritmimi bozmuştu.
"Kenan.."
"Adımı senden duymak şu an ne iyi geldi anlatamam."
Gülümsediğimde saçımı kulağımın arkasına attım. Anlamsız iltifatları beni hep heyecanlandırırdı zaten, içim kıpır kıpır olurdu. Şu an olduğu gibi.
"Ben de senin sesini duymayı özlemişim.."
Onunla ayrılalı sadece 3 gün olmuştu.
"Daha fazla hasret giderebiliriz. Kapıyı açarsan tabii."
"Ne kapısı?"
Şaşkınca kaşımı çattığımda anlamsızca bakındım. Ne demek istiyordu? Kafam karışmıştı.
"Kapı diyorum, Alyssa. Washington'da ki evinin kapısının önü. Donmak üzereyim."
Siktir.
Heyecandan telefonu yüzüne kapattığımda hemen telefonumu kanapeye öylece fırlatmış ve kapıya koşmuştum. Kapıyı açtığım anda, ıp ıslak bir şekilde bana baktığını görmek, şaşırmak için en büyük nedenimdi.
Akşam saat 10, delicesine yağmur yağıyordu ve o kapımın önündeydi.
Hayretle suratına bakarken dilim tutulmuştu. Konuşamıyordum. Heyecandan elim ayağım boşalmıştı. Onu burada, kapımın önünde görmek son tahmin edeceğim şey bile değildi.
"Alyssa.."
İsmimi onun ağzından canlı canlı duymak içimi ısıtmış, içimde ki bir şeyleri parçalamıştı.
Yutkunamadım, dilim dönmedi.
"Kenan.. Sen.. Nasıl?" Kelimeler zar zor dudaklarımdan çıkarken, hâlâ yağan yağmur yüzünden ıslanan yüzüne bakıyordum.
Adımlar atarak bana yaklaştı. Islak ve soğuk ellerini yanaklarımda hissettim. Soğuk elleri yanaklarımı dondurdu. Çaresizce ve anlamsızca gözlerine baktım öylece.
"Hata yaptım, seni kırdım, birbirimizi kırdık. Ama sensiz yapamıyorum, bunu er geç anladım."
Gözlerimi kırpıştırdım, gerçekti. Rüya görmüyordum umarım. Yoksa büyük bir hayal kırıklığı yaşardım. Gözlerimi yeniden açtım ve yanaklarımı tutan ellerine, sonra da gözlerine baktım.
Gerçekti.
"İçeri gel.. Sana havlu vereyim."
Heyecandan ağzımdan çıkan tek kelimeler bunlar oldu.