Lee Know'un sözlerinden ve Hyunjin'in yemekhanede yaptığı iğrençlikten sonra yine bir derse daha girmedim. Koskoca bahçede kollarımı bağlayarak öylece gezinip duruyordum.
Onu gördüm.
İsminin Jeongin olduğunu öğrendiğim çocuğu.
Onu bir kere daha görmüştüm ya hani? Basketbol sahasındaki oyuncuları izliyordu falan. İşte yine aynı yerde oturuyor. Sesli sesli,tek başına ağlıyordu.
Bir süre kararsız kalsam da sonra dayanamadım ve onun yanına doğru ilerledim. Arkasına geçtiğimde hâlâ beni fark etmemişti. Ne yapacağımı bilemiyordum.
Yüzüme bir tebessüm takındım. Düşünün ben?! Gülümsedim! Üstelik ailem dışında bir kişi görecek az sonra bu gülümseyişi.
Her neyse, gülümsemeye devam ettim ve Jeongin'in hemen yanına oturdum.
Beni fark etti. Gözlerindeki yaşları diğer tarafa dönüp elinin tersiyle silmeye başladı. Yeniden önüne döndü ve bana baktı.
"Sen sınıftaki yeni öğrencisin. Yeon Soo muydu?"
"Evet,Yeon Soo. Lee Yeon Soo."
"Neden geldin?"
"Gelemem mi?"
"Genelde gelmezler."
"Kimler?"
"Hiç kimse."
"Ben hiç kimse değilim ama. Ben Lee Yeon Soo'yum."
Tebessüm etti.
"Farklı olduğun,onlar gibi olmadığın belli oluyor zaten. İlk gün Hyunjin'in çantasını korkusuzca yere fırlatışın, onu korkusuzca hocaya şikâyet etmen, ona diklenmen. Ne bileyim? Bunu daha önce yapabilen olmamıştı."
Üzerinde hâlâ aynı kıyafetler vardı. Rahatsız olduğum için değil. Her gördüğüm zaman aklıma Hyunjin'in ve o anların gelmesiyle iyice sinirlerim bozulduğu için söyledim.
Ben de samimi bir şekilde tebessüm ederek ona bakmaya devam ettim. Ardından;
"Okulda bir hayran kulübün var mı?" diye sordum.
"Hayranlık değil de... Nasıl desem, rezillik grubu gibi bir şey her hâlde. Hyunjin her oyun oynadığı anda beni çekiyor ve adıma oluşturulan internet sayfalarında paylaşıyorlar."
Salaklar!
Her neyse,sen böyle devam et Yeon Soo. Yalnız olmadığını tüm samimiyetinle ona göster.
"O hâlde hayran kulübünün ilk hayranı benim. Senin ilk fanın olma şerefi benim üzerimde. Tamam mıdır?"
Kaşlarını çattı ve bana doğru döndü.
"İyi ama neden?"diye sordu. "Hayran olunacak hiçbir şey yapmadım ki. Daha doğrusu yapamadım rezillikten dolayı."
Gerçekten bu konuda yanlıyordu. Onun sözünü kesip devam etmesini engelleyerek hemen söze girdim ve aklımdakileri bir bir söyledim.
"Yanılıyorsun. Bugünkü karşı çıkışınla beni gerçekten kendine hayran bıraktın. Bir de bir olay duydum. Galiba bir kız seni kurtarmak istemiş. Ama o kız, kız olduğu için hedef olmasın diye yeniden kendini hedef yaptırmışsın. Gerçekten... Çok hayran olunası bir neden değil mi?"
Şaşkınca bana bakmaya devam etti. Sonra tebessüm etti.
"Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?" diye sordu. Bir an bile tereddüt etmeden cevap verdim.
"Evet,kesinlikle."
Yüzünde samimi olduğunu bildiğim tebessümüyle yeniden sahaya döndü. Orayı izlemeye koyuldu. Ben de merakla yeniden soru yönelttim.
"Basketbol oynamayı sever misin? Seni ilk gördüğümde yine burada sahadakileri heyecanla seyrediyordun?"
Bu sefer bana bakmadan başını öne eğdi. Ama o kadar kibardı ki sorumu yine de cevapsız bırakmadı.
"Evet,severim. Küçükken oynamak için kursuna da yazılmıştım. Ama... Kilomla dalga geçip bana oyun oynattırmadılar. Çocukluğumdan beri basketbolcu olmak en büyük hayalimdi. Ama Hyunjin'den önce bile hayatımda nefret edilesi insanlar vardı. Ve ben bir türlü rahat yüzü görmedim. Sevdiğim şeyleri yapmam hep onlar tarafından engellendi."
Dertliydi.
Sanırım benim samimi olduğumu bildiğinden dolayı içindeki derdi de anlatmak istemişti.
Bunu anlayabiliyordum. İnsanın sıkıntısını kimseye anlatamaması ve her şeyi içine atması gerçekten daha çok acı veriyordu.
"Jeongin."dedim ve onun dikkatini üzerime çekmek istedim. Söylemek istediklerim vardı.
Nitekim öyle de oldu. Ona seslenmem üzerine başını çevirerek yerdeki bakışlarını bana odakladı.
"Hayallerini gerçekleştirebilmek için henüz geç değil. Hemen yanında oturan kişi kim biliyor musun? Güney Kore 18 yaş Altı Milli Basketbol Ligi'nde tam 4 altın madalya kazanmayı başarmış bir kaptan."
Sözlerim üzerine gözlerini irileştirdi. Heyecanla ayağa kalktı. Ardından önüme geçerek;
"Sen gerçekten o Yeon Soo musun? Örnek aldığım ve yolundan gitmeye çalıştığım yaşıtım,Milli takımın kaptanı?!"
Ben de ayağa kalktım. Gülerek;
"Dur,sakin ol."dedim ve onu omzundan tutarak yeniden oturttum.
"Evet,o benim. Eğer... Eğer bu ilk hayranına güvenebilirsen seni hem fazla kilolarından kurtarır,hem de en ince detayına kadar basketbol oynamayı öğretirim. Ne dersin?"
"Bunu gerçekten yapar mısın?"
"Sen kabul edersen seve seve yaparım. Evet,cevabın nedir?"
Bir an bile düşünmedi.
Her ne kadar onu oturtsam da heyecandan dolayı yeniden ayağa kalktı ve hızla cevap verdi.
"Tabii ki isterim! Hem de senin elinden! Buna hâlâ inanamıyorum."
Ona gülümsemeye devam ederken sağ elimi uzattım.
"O hâlde beni arkadaşın olarak kabul et lütfen. Arkadaş mıyız?"
Elini hemen benim elime doğru uzattı. Ancak daha sonra kirli olduğunu fark edip havadayken elini durdurdu. Utanarak bana baktı.
Bu esnada ben yine beklemediği bir hareket yaparak kirli eline uzanarak sıktım. Ardından elimi salladım.
"Gerçek arkadaşlar birbirinden çekinmezler Jeongin. Gerçekten arkadaşız değil mi?"
Utançtan kıpkırmızı olan yüzü yeniden gülmeye başladı. Ardından beni onayladı.
"Evet,galiba gerçekten... Arkadaşız. Hem de şey... İlk arkadaşımsın."
Bu çocuk kesinlikle mutlu olmayı hak ediyor. O yüzden ne olursa olsun her zaman onun yanında olacağım. Onu kilolarından kurtarıp, çok iyi bir basketbol oyuncusu yapacağım.
Çünkü o da benim... Sanırım samimi olan ilk arkadaşım olacak.
Hep seninle olacağım ilk arkadaşım.
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stray Kids // Hwang Hyunjin(✔)
FanfictionSırtım duvarla buluştuğunda çektiğim acıyla ağzımdan ufak bir inleme çıktı. O ise tuttuğu kolumu bırakmayarak bir elini de duvara yasladı ve beni duvar ile arasına sıkıştırdı. Daha çok yaklaştı. "Ne yaptığını sanıyorsun?" Başımı boyunun uzunluğundan...