36- Davetli Misafir

709 67 27
                                    

Keyifli okumalar, günün ikinci bölümü. İlkini okumayı unutmayın.

Yorumlarınızı bekliyorum ♡♡

***

Çözeceğim son soruyu da çözüp kronometreyi durdurdum ve arkaya  doğru esnedim. Yedi saattir ufak molalar  vere vere ders çalışıyordum ve bence artık büyük bir molayı hak etmiştim.

Çözdüğüm kimya sorularına bakmak adına soru bankasının sayfalarını birkaç tur çevirdim sadece. Yeni etüte başladığımda bunları kontrol edip matematik çalışmaya başlasam iyi olabilirdi. Matematiğim iyi diye sürekli erteliyordum ama başıma bela olacaktı bir süre daha ertelemeye devam ettiğim takdirde. Bu sebeple masadaki mantar panoya asmak için matematik çalışmam gerektiğine dair büyükçe bir not yazmış ve oraya asmıştım yazdığım notu. Bunu yapmış olmama rağmen de unutursam istediğim dereceyi yapamayışıma üzülmezdim zaten.

Oturduğum masadan kalkıp bir tur da ayakta esnedim bitik bir şekilde. Dershaneye gitmemiştim, gitmeyişimden dolayı herhangi bir pişmanlık da duymuyordum. Gökalp ile yüz yüze geldiğim ilk fırsatta hoş şeyler yaşanmayacağının farkındaydım çünkü.

Kaldı ki tek sorun bu da değildi, dershanedeki çoğu kişinin dedikodumuzu yaptığına ve bizi bir arada görmek için an kolladığına emindim.

Ayaklarımı sürüye sürüye çıktım odamdan. Babam uzun bir süre önce uzaktan çalışmaya başladığı için yine evdeydi. Arada bir şirkete gidip stajyerleri denetliyordu ama onun dışında paso ensemde, takipteydi. Bendeki garipliğin de farkındaydı. Düğünle alakalı darlayıp dursa hiçbir şey çaktırmamıştım. Sağ olsun Cemre de bana yardımcı olmuştu hatta. Çok oynadığımı söyleyip konuyu kapatmıştı. Tabii evden çıkıp gitmeden önce beni en kısa zamanda arayacağını söyleyip her şeyi daha detaylı anlatacağıma dair benden yeminler de almıştı.

Hiç değilse bir yerden yırtmıştım işte. Buna da şükrediyordum.

Salona vardığımda bilgisayarın başında gördüğüm babama bakıp uzaktan olacak şekilde öpücük attım. Bana baktıktan sonra gülümsedi o da.

"Yorulmuş gibisin." dediğinde kafamı sallayıp ikili koltuklardan birine kendimi havadan olacak şekilde bıraktım. Annem evde olsaydı kesinlikle canıma okurdu bu oturuşu gördüğü anda. "Bir şeyler yemek ister misin?"

"Ne gibi?" diye sordum gevşek gevşek. Nasıl olsa mutfakta ben uğraşmayacaktım, eğer sipariş verilecekse para benim cebimden de çıkmayacaktı. İstediğim kadar şımarabilirdim. "Tercihen şekerli ve çikolatalı şeyler yapılabilirse iyi olur babacığım."

"Kızım, benim sana sunabileceğim tek hizmet meyve soyma hizmeti." Telefonuna davrandı hemen gülerek. "Ama bunun ne demek olduğunu bildiğim için hemen üç tane sufle söylüyorum şimdi."

"Neden üç?"

"Misafirim var" dedi babam telefonuyla uğraşırken. Birkaç dakika daha telefona baktıktan sonra bana değdirmişti yeşil gözlerini. "Özenir belki çocuk, o da yesin."

"Kim geliyor ya?" diye sordum mutsuz bir şekilde. Babamın misafirlerinden genelde hazzetmezdim. Hepsi keçileri kaçırmış gibi davranıyordu, işin garibi hiçbiri de fire vermiyordu. "Senin misafirlerin çok sinir bozucu."

Elini salladı babam beni defetmek adına, ben de ona dilimi çıkartıp oturduğum koltuğa iyice yayıldım.

Telefonumu da arka cebimden çıkartmıştım ne yapacağımı bilemeyerek. Yaklaşık sekiz saattir telefona dokunmamıştım bile. İlk önce interneti açtım yavaşça, gelecek olan bildirimler teker teker bildirim çubuğuna düşünce direkt Gökalp'in attığı mesajların üzerine bastım diğerlerini önemsemeden.

Part Time Aşk | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin