Hava kararmaya başladığı için Amy burada kalabileceğimizi söylemiş ve bizi mağaranın duvarında olan gizli bir kapıdan geçirerek üçümüzün de rahatça sığabileceği bir oda vermişti. Odanın her yeri tahta kirişlerle sağlamlaştırılmış, zemini ise bir mağara için oldukça düzdü. Oda da bir tane ranza yatak ve ranzanın hemen karşısında duran kocaman bir kütüphane ve çalışma masası vardı.
Mason elimde ki meşaleyi alarak içeri girdi. O da benim az önce yaptığım gibi odayı incelemeye başladı. Madison ise ranzanın tepesine çıkıp yatağa uzandı. Amy kapıyı çalıp içeri girdiğinde elinde olan yorganla yastığı yere serip bizi de alarak yemek salonuna götürdü.
Mağara her ne kadar küçük görünsede yemek salonunun içerisi bir o kadar büyüktü. Salonun hemen ortasında duran en az 60 kişilik ince ve uzun; her yeri çeşit çeşit kristallerle donatılmış masa, masanın hemen altında olan parlak kırmızı renginde uzun halı, masanın hemen tepesinde altından olan ve üzerinde ki mumlarla ışıldayan kocaman bir avize, duvarın oyuklarına yerleştirilmiş olan şamdanlar ve havada uçan çeşit çeşit yemeklerle muazzam bir yerdi. Ağzım bir karış açık bir şekilde bu muazzam manzaraya bakıyordum. Amy'nin gülüşüyle kendime gelip bakışlarımı ona çevirdim.
"Sanırım fazlasıyla etkilendiniz ama şov daha yeni başlıyor. Lütfen masada ki yerlerinizi alın ve bu muhteşem ziyafetin tadını çıkarın."
Bunu duyan Madison sırıtarak koluma girip beni masaya kadar çekiştirmeye başladı. Masanın baş köşesine Amy, Amy'nin sağına Mason ve Madison, Amy'nin soluna da ben oturur oturmaz; tepede uçan, dumanı tüten yemekler bir bir masaya sıralanmaya başlamaya başladı. Kızarmış hindi, portakallı ördek, güveç, uskumru, biftek, fugu, ıstakoz, foie gras, suşi, albane turtası, balık çorbası ve bir çok değişik yemek önümüze serilmeye başladı. Ben dahil, herkes gelen yemeklere aç gözlerle bakıyorduk. Kadehe vurulan kaşık sesiyle hepimiz bakışlarımızı Amy'e çevirdik.
"Öncelikle bu ziyafette bana katıldığınız için hepinize sevgi ve saygılarımı dile getirmek isterim. Öncelikle Teresa'ya kadeh kaldırmak isterim, bu zorlu yolda son ana kadar onun yanında olmaya; lütfen beni kırmayıp bana eşlik ediniz."
Kadehimi elime alıp hep beraber tokuşturduğumuz sırada Amy yüksek sesle seslendi.
"Birlikteliğe!"
"Birlikteliğe."
"Birlikteliğe."
Hepsi bakışlarını bana çevirdiğinde derin bir nefes alıp bende onlara katıldım.
"Birlikteliğe."
Bunu demele beraber hepsi içinde ne olduğunu bilmediğim sıvıyı içmeye başladı. Herkesin kadehinde ki sıvının rengi farklıydı. Mesela Madison'nın içeceği kan kırmızısıyken, Mason'nın ki turuncuya çalan bir kırmızıydı; Amy'nin içeceği sarıyken benimki ise turuncuydu. Kendi kadehimi elime alıp içmeye başladığım da şaşkınlığından dolayı gözlerim sonuna kadar açıldı. Amy'ye döndüğümde bana bakmadan konuşmaya başladı.
"Sana her şeyi biliyorum dediğimde yalan söylemiyordum. Bu yüzden herkesin kadehine en sevdiği içeceği koydurttum. Seninki portakallı gazoz, benimki sarı şarap, Mason'nın ki bira ve Madison'nın ki de sıfır rh pozitif kan. Bütün yiyeceklerde sizin sevdiğiniz yemeklerden oluşuyor. Buna bu kadar şaşırmamalısın Teresa ne de olsa ölümsüz bir büyücüyüm, öyle değil mi?" diyip bana bakarak gülümsedi.
Tüm ziyafet boyunca kahkahalar eşliğinde gülüp, tıka basa doyana kadar yedikten sonra herkesten izin alıp dışarıya yürüyüşe çıktım. Dışarıya ölüm sessizliği çökmüştü. Tek ses benim adımlarımın sesiydi. Bu bi yandan beni sevindirsede bir yandan da beni tedirgin ediyordu. Bizimkilerin ve diğer büyücülerin burda olduğunu bilmesem burasını fazlasıyla ıssız ve ürkütücü bulabilirdim. Bu düşüncelerden beni ayıran ise zihnimde duyduğum sesti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurt Kız
WerewolfTeresa Ballantyne, adım buydu. Ben küçükken annemle babam ölmüştü. Onların ölümünden sonra amcam tarafından New York'a götürülmüştüm. O zamanlar 8 yaşındaydım, zamanla ev işi yapmayı öğrendim. 13 yaşımdan sonra amcam gizemli bir şekilde ortadan kayb...