1- ANKARA'YA VEDA

89 37 18
                                    

Multi: Mara..

Gecenin bir yarısı kalktım ve merdivenlerden aşağı inmeye çalıştım. Parmak uçlarımla yürüyordum. Eğer ev halkını uyandırırsam bu benim için pek iyi olmayabilirdi.

Mesela Mara sabaha kadar son ses müzik dinlerdi. Hemde inadına rap falan. Rapı pek sevmezdim. Hatta nefret bile diyebilirim. Neden olduğunu bilmiyorum ama sevmem işte.

Annemi uyandırsam, uykulu gözlerle gelip önce benimle biraz konuşur daha sonra uyurdu. Aile olarak uykuyu severiz biz kim sevmezki?? Ama annem bir başka Pazar günleri saat 15.00'a kadar uyuduğunu hatırlıyorum. Özellikle babamın ölümünden sonra uyku bağımlısı oldu diyebilirim.

Evin aşçısı Suna Teyze sabaha kadar nasihat verirdi. Hatta ne söyleyeceğini az çok tahmin edebilirim. "Bak kızım. Bu yaptığın kul hakkıdır. Kimsenin hakkına girmemelisin. Bu senin ailen olsa bile.." Bunu düşünürken hafifçe kıkırdadım.

Peki ya Bahçıvan Halil Amca? Sanırım beni özenle yetiştirdiği güllerin dibine gömerdi. Bunun üzerine suratımı buruşturdum. Ben ölmek için çok gençtim, hele ki Akın denen herifi öldürmeden ölmek..

Bunları düşünürken 276 basamaklı merdivenlerin son basamaklarındaydım. Evet saydım. Napayım? Villa 3 katlı ve benim odam üçüncü katta. Canım sıkılıyor onları çıkarken. Son dört basamak kala tam atlayacaktım ki ayağım diğer ayağıma takıldı. Bu kadar dikkatsizim işte. Kimse uyanmadı Allah'tan. Ayağa kalkıp mutfağa gittim. Duvardaki saate baktığımda saatin 2.40 olduğunu görünce dünya başına yıkıldı.

Buzdolabından sürahiyi aldım ve dolabı ayağımla kapattım. Bardakların olduğu dolaptan bir bardak aldım ve sürahiden su koydum. Daha sonra ortadaki tezgahın etrafında dolanıp köşedeki sandalyeye oturdum ve suyumu yudumlamaya başladım.

Ben nasıl çıkacaktım bu işin içinden?
Nasıl alt edecektim onu?
Onu bulabilecek miydim?
Kendim yapar mıydım tüm bunları?
Yoksa başka birine ihtiyacım var mıydı?
Peki annem izin verecek miydi gitmeme? Evet annem. Ona nasıl söyleyecektim ki? Ve işin kritik kısmı annem kabul edecek miydi?

Sanırım bugün biraz daha erken kalkmalıydım. Hatta bayağı erken, 6.30 gibi.. Annemi yakalayıp ona anlatacaktım herşeyi. Mara'nın bilmemesi gerekiyordu. Ona "İzmir'de üniversite okuyacağım." demeyi planlıyordum. İyi tiyatrocuydum. Büyük ihtimalle inanacaktır.

Suyum bittiğinde merdivenleri sayarak yukarı çıktım. Kimseyi uyandırmadan tabi kide.
Yatağıma uzanıp tavanı izlemeye başladım. Bu işin içinden çıkmam gerekiyordu. Oraya Derin ile gitmeyi düşünüyordum. Bunu ona daha söylememiştim. Ancak beni kıracağını sanmam.

******

Uykumun en tatlı yerinde alarm sesiyle birlikte ayağ kalktım. Saat 6.20 idi. Annemi yakalayacaktım. İgonlarımı ayağıma geçirdim ve odamın kapısını açtım. Uzun ve geniş koridorda ilerlerken Mara'nın kapısında yeni posterler gördüm. Kardeşim tam bir Mustafa CECELİ hayranı.

Kimsenin M. CECELİ'ye laf söylemesine katlanamıyordu. Hatırladığıma göre okuldan birini dövmüştü Mustafa için..

İki odanın önünden geçerek annemin odasının önünde durdum. Derin bir soluk alıp içeri girdim. Annem aynanın karşısında kırmızı bir elbiseyle duruyordu. Mükemmel görünüyordu cidden. Benim annem ya. Kapıyı çalmadan girdiğim için bir an afallasa da kendini topladı ve "Aden, bu saatte uyandıran ne seni?" dediğinde annemin kolundan tutup üçlü koltuklara oturttum bende karşısına oturdum. Annem kaşlarını kaldırmış,beni izliyordu.

"Anne sus ve beni dinle.. Sonuna kadar" dediğimde gerçekten çok şaşırmıştı. Ama kafasını onaylayıcı bir biçimde salladı.

"Anne ben dün Turgay'dan babamı öldüren kişinin bilgilerini istedim. Bana evraklarla bir sunum hazırlamış. Herşeyini araştırdım. Anne.. Ben o çocuktan intikamımı alacağım."

Annem şok olmuş bir biçimde dinledikten sonra dudaklarını araladı ve "Aden saçmalıyorsun" dedi. Saçmalıyor muyum? Cidden mi? Babamı öldüreni öldürecektim.
Alev saçan gözlerimi anneme çevirdim. "Saçmalamıyorum. Ben ondan intikamımı alacağım." dedim.

Annem "İstesem bende peşine adam taktırıp öldürtürdüm. Ama yapmadım." Şaka gibi ya. "Anne onun ölümü benim elimden olacak" dedim ve hızla annemin odasından çatı katına çıktım. Tüm Ankara ayaklarımın altındaydı. Seviyordum burayı. 5 yaşımda keşfetmiştim. Kimse benimle ilgilenmeyince buraya çıkar saatlerce izlerdim Ankarayı.

Annemin geldiğini topuklu ayakkabısının sesinden anlamıştım. Yanıma oturup elini dizime koydu. Bir müddet manzarayı izledikten sonra başımı ellerinin arasına aldı ve "Aden.. Baban sizi bana emanet etti. Mara ve seni. Sizlere bir şey olursa.." annemin ağladığını cümlesini yarıda bıraktığı zaman anladım.

Baş parmağımla annemin gözyaşlarını sildim. "Anne sana yemin ederim ki sağ salim geleceğim yanına. Söz veriyorum" Annem bana bakıp gülümsedi ve alnıma küçük bir öpücük bıraktı. "Sana güveniyorum,ayrıca nereye gidiyorsun?" Deriiin bir oh çekerek "İzmir" dedim başını aşağı yukarı sallayıp "Peşine adam takacağım ve okulunu orada okuyacaksın ve beni günde en az beş kez arayacaksın. Anlaştık mı?" Gülümseyip anneme sarıldı ve "Anlaştık canım annem" Annem bana sıkıca sarılıp "Kendine iyi bak" dedi ve kapıya doğru yöneldi.

Arkasından baktım ve Ankara'yı izlemeye devam ettim.

✴✴✴✴✴

Evet, Cemre Abla'ya söyledim tüm valizimi hazırladı. Mehdi de evi ayarladı. Geriye kalan tek şey Mara'ya veda.. En zor kısmı da bu olsa gerek. Biz Mara'yla yapışık ikiz gibiydik. Ayrılamazdık,yapamazdık. Cesaretimi toplayıp Mara'nın odasının kapısını çaldım. "Geel" Elimi kulpa koyup kapıyı açtım. "Aaa Aden bende resim çiziyordum." Hafifçe gülümsedim. O çok güzel resim çizerdi. Karakalemdi hepsi de.. Odasında hep onun tabloları vardı.

Benim ise sesim güzeldi. Odam geniş olduğundan, her yerde enstrümanlarım vardı. Çoğunlukla solistlik yapıyor bazen de gitar çalıyordum. Mara'nın çalışma masasının yanına gittim. "Mara ben İzmir'e gidiyorum" dedim bir çırpıda. Yaptığı karakalem çalışmasında kadının saçlarını çizerken durdu. Kafasını çevirdi ve bana baktı. "Ne-neden" dedi gözleri dolarken.

"Üniversite.. Orada okuyacağım. Ama endişelenme! Zaman buldukça geleceğim." dedim. "Gitmesen olmaz mı abla?" Bana abla dediği nadir anlardandı.

Yaklaşıp yanağına küçük bir öpücük bıraktım ve "Gitmek zorundayım tatlım" dedim. Ayağa kalktı ve sıkıca sarıldı.

Onu bırakıp gitmek zor olacaktı. Ama zaten bırakmıyordum ki! Geri gelecektim. Yanı öyle umuyordum. Odadan çıktım ve salondaki tekerlekli bavulumu Mehdi'ye verdim. Aşağı inerken Derin'e mesaj attım.

Kime: Ex aşkım
"Hazırım,sizin eve geliyoruz"

Onunla birlikte gidecektim. O bana yardım edecekti. Böyle işleri beceriyordu. Hem de en yakınımdı. Saniyeler sonra mesaj geldi.

Kimden: Ex aşkım
"Tamam"

Evden çıkıp bahçede durdum. Evime son kez baktım. Mara.. Camdan beni izliyordu ve ağlıyordu. El salladım, oda bana el salladı.. Arabaya bindim. Şoföre "Derinlerin evine" dedim. Sürekli onlara gittiğimden adresi de biliyordu. Aslında iki sokak aşağı da oturuyordu ama annemin kesin talimatı vardı.

Derinlerin evine geldiğimizde kapıda annesi babası ve kardeşi İrem vardı. Vedalaştılar ve Derin arabaya bindi. "Onları bırakıp gitmek fazla can yakıcı." dedi. Evet canımız fazla yanıyordu ama benim açık hafifleyecekti.

Sonunda havaalanına geldiğimizde valizleri uçağa yerleştirdiler. Uçağın kalkışına 2-3 dakika vardı.

Uçağın yanında durup gözyaşlarımı akıttım. Herkesin ağlamaz bildiği Aden KARAÇ ağlıyordu.

"Ankara... Acılarımı ve sevinçlerimi yaşadığım şehir. Seni bırakıp gitmek çok zor ama artık BU İŞİN GERİ DÖNÜŞÜ YOK!!!"



KATİL CASUSWhere stories live. Discover now