37.Bölüm

3K 171 52
                                    

Ali
Bir boşluktaydım sanki. Cenaze töreninde durmuştum, ama ne aklım, ne de ruhum orda değildi. Uçmuştum, hiç yaşamadığım, hiç görmediğim bir dünyaya uçmuştum. Annemin beni sevdiği, hala yaşadığı, babamınsa bir psikopat olmadığı bir dünyaya uçmuştum. Ama böyle bir şeyi hayal etmek bile zordu. Çünkü annem ölüydü ve babam onu öldüren bir manyaktı. İnsanlar yığınla karşımdan geçip başsağlığı diliyorlardı, ama ben sanki hiç onları görmüyordum. Sadece kuru nir teşekkürler hepsini geçiştiriyordum. Çünkü hiç biri beni anlayamazdı. Hiç bir benim çektiğim acıyı çekmemişti. Empati kurmaya çalışıyorlardı, ama olmuyordu. Ben artık ailemin yarısını kaybetmiştim. İlk önce kardeşimi, şimdiyse annemi toprağa gömmüştüm. Ve bu yakın zaman içeriğinde babamı da onların yanına gömecektim. Çünkü onu kendi ellerimle öldürecektim. Hayatımı, çocukluğumu, geçmişimi, geliceği ve hatta şimdimi mahvetmişti. Beni mahvetmişti. Artık Ali Mertoğlu diye biri yoktu bu dünyada. Sadece varlığım vardı. Annem belki de kör bir aşıktı, belki de o herifin hiç bir kötü yanını görmeden beni hep onun ayağına verdi. Ama o benim annemdi. Beni doğuran, beni bu dünyaya getiren kadındı ve her ne kadar o bana değer vermese de, ben ona değer vermiştim, ben onu sevmiştim. Sevdiğim her kes ellerimin arasından kayıp gidiyordu. Sanki bende bir büyü vardı. Bana yaklaşan her kes gidiyordu. Otomatikçe gözüm salonun diğer tarafında duran Seline kaydı. O da benim gibi gelen misafirlerle ilgileniyordu. Onu görünce bir anlık dünyaya döndüm. Geliceği düşündüm. Onunla kurabileceğim bir gelicek. Ama sonra... Sonra gözlerimin önünde babam ve yerde ruhsuz yatan bir Selin canlandı. Onun da gitmesine izin veremezdim. Böyle bir şeye asla ve asla izin vermeyecektim. Göz göre göre Selini de kendi cehennemime sürükleyemezdim. O bunu haketmiyordu. Tam kendi cehenneminden çıkmışken, bir de benimkinin alevleri arasında yanmayı haketmiyordu. Geriyeyse sadece bir şey kalıyordu. Selinden ayrılmalıydım. Ben Seline bunu yapamazdım. Babam bu hayatta nefes alıyorken, Selinin benim yanımda olması mümkünsüz bir şeydi. Anlamıştım artık. Babam sevdiğim her kişiye el atıyordu. Ama sonra gözlerim Savaş ve yanında dura Nazlıya kaydı. İçim daraldı. Babamın prensip yaptığı tek kişi ben değildim. O Savaştan da annesini almıştı. Halamı, kendi ablasını güle güle tabancasıyla bir hışımda öldürmüştü. Düşüncelerim karşısında gözlerim doldu. Onların daha ışık yüzü görmeyen küçük bebeklerini düşündüm. Onları da korumalıydım. Savaş benim hiç bir zaman sahip olamayacağım bir aileye artık sahip olmuştu ve onu kaybetmesine izin veremezdim. Bunu tek başıma yapmalıydım ve yapacaktım da. Ellerimi sıkıp yavaş adımlarla Savaşlara yaklaştım. Beni görünce ikisinin de gözünde hüzün gördüm. Bense sadece hafifçe gülümsedim.

"Nasılsın, Ali?" Nazlı üzgünce sorduğunda elimi omuzuna atıp alnına küçük öpücük kondurdum.

"İyiyim, merak etme, baldız."

"Emin misin? Bizim yapabileceğimiz bir şey var mı, Ali?" Savaş ciddiyetle sorduğunda Nazlıdan ayrılarak onun omuzuna vurdum.

"Sağol kardeşim, varlığınız yeter. Ben sadece şey söylemeye geldim. Bir az çıkıp hava almak istiyorum, beni idare etseniz? Olur mu?" Dişlerimin arasından yalanlar akıyordu, ama yapmalıydım.

"O ne demek, Ali, tabii ki git, her kes anlar" Savaş başını sallayarak söylediğinde gülümsedim.

"Kendinize iyi bakın" boğuk şekilde dediğimde ikisi de tuhaf ifadeyle bana baktılar. Onlar bilmiyorlardı, ama ben onlarla vedalaşıyordum. Sadece gülümsedim. Beni en son gülümseyerek hatırlamalarını istiyordum çünkü. Arkamı dönerek Selinin durduğu yere gittim. Bu daha ağır olacaktı. Selinden kopmak benim için kalbimi çıkarıp bir kenara fırlatmak gibi bir şeydi. Ve ben şimdi bunu kendi isteğimle, kende ellerimle yapacaktım. Arkadan omuzlarına sarılarak omuzunu öptüm. Yana bakarak gülümseyip yanağıma bir buse kondurdu ve kollarımda dönerek ellerini boynuma sardı. Koca üzgün gözleriyle bana bakıyordu.

Kırık kalplerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin