1. Bölüm

85.7K 2.6K 95
                                    

Selam arkadaşlar.

Bir başka hikayem olan Yeni Bir Hayat'ı da yayımlamış bulunuyorum.Bu da 2009 yılında yazılmış ve bitmiş bir hikayem. Umarım bunu da sever ve sarmalarsınız...


Sevgiler

Özlem


  1. Bölüm

"Mina Karaca"

Mina ayağını dikiş makinesinin pedalından kaldırarak kapıda duran gardiyana baktı.

"Savcı seni görmek istiyor"

Kaşlarının çatılmasını engelleyemeyerek yerinden kalktı.Cezaevi Savcısının durup dururken neden kendisini görmek istediğini anlamadı.

"Tamam geliyorum" dedi asık suratlı gardiyana.

Ağır adımlarla Savcının odasına giderken aklından binlerce düşünce geçiyordu.

Kapıyı açıp içeriye girdiğinde Savcı kafası önünde, elinde ki kağıttan bir şey okuyordu.

"Beni çağırmışsınız" dedi adamdan ses çıkmayınca.

Savcı önce elindeki kağıdı bıraktı ardından da gözlüklerini çıkarıp gelişi güzel masanın üzerine attı.

"Gel Mina gel , otur şöyle" dedi sıcak bir ifade ile.

Mina yavaş adımlarla odanın içine girerek Savcının karşısında ki sandalyeye oturdu.

Meraklı bakışlarını adamın üzerine diktiğinde kısa bir gülüş belirdi Savcı Olcay'ın dudaklarında

"Neden seni çağırdığımı merak ediyorsun ve bunu saklamayı ne kadar istesen de başaramıyorsun."

Mina da sessizce gülümsedi bu haklı tespit karşısında.

Savcı birden ciddileşerek "Buradan çıkınca ne yapacaksın Mina.Bunu hiç düşündün mü" dedi aniden.

Parmaklarını iç içe geçirmiş oturan Mina Savcının dedikleri ile kaskatı kesildi.Oturduğu mesafeden Savcı da bunu gayet rahat bir şekilde görebiliyordu.

"Bak" dedi sıcak bir şekilde "Buradan çıkmana az bir zaman kaldı"

Mina hızla kafasını kaldırdı "Ama daha en az bir senem var benim"

"Biliyorum biliyorum ama ben senin hakkında olumlu bir rapor yazarak bu süreyi biraz öne aldım" dedi hızlıca.

Mina hissettiği bütün korkuyla ayağa fırladı "Neden yaptınız bunu" dedi hışımla "Ben burada......"

Savcı da ayaktaydı şimdi "Sen ne Mina.Sen ne!!!!Yaklaşık dokuz yıldır buradasın ve sen cezanı çektin.Hem de işlediğin suçun karşılığını gereğinden fazla çektin.Şimdi bir korkak gibi sinip yeni bir hayata başlamak istememeni anlayamıyorum" dedi sert bir sesle.

Mina'nın O'nun söylediği doğrulara verecek bir cevabı yoktu.İlk başlarda onca yılın nasıl geçeceğini düşünürken şimdi yıllardır kendisine sığınak yaptığı bu yerden dışarı çıkmak istemiyordu.

"Biliyorum" diye mırıldandı sesinde ki titreme ile birlikte "Korkakça olduğunun da farkındayım ama bunca zaman sonra dışarıda ne yapacağımı bilmiyorum"

Savcı Mina'nın karşısına gelerek oturdu ve bakışlarını kaçırmadan direk O'na bakmaya başladı.

"Sen farklısın Mina" Eli ile kapıdan tarafı göstererek "İçeride ki onca insandan çok daha farklısın.Hani derler ya "Kader mahkumu" diye işte sen onlardan birisin.Ama bundan sonrası senin elinde.Zekisin akıllısın ve her şeyden önemlisi çalışkansın.Ben senin işlemlerini bilerek hızlandırdım.Böyle süngüsü düşmüş bir boş vermişlik yakışmıyor sana.Beş yıldır buradayım ve seni gayet iyi tanıyorum.Yapabileceklerinin de pekala farkındayım.İstiyorum ki bunu biraz da sen gör,sen farkına var.Anlaştık mı?"

Mina anladığını belli edercesine kafasını salladıktan sonra ayağa kalktı.Tam kapıdan çıkmak üzereyken durdu ve Savcıdan yana dönerek "En erken ne zaman çıkarım sizce" dedi heyecan ve korku karışımı bir sesle.

Savcı O'nun üzerinde ki ölü toprağını kaldırdığını bilmenin verdiği neşe ile "Beş ay bilemedin altı ay" dedi gülerek.

Mina da gülerek "Neyse daha varmış" dedi ve kapıyı kapatarak dışarıya çıktı.

Sonraki günler hiç de kolay geçmedi Mina için.Yüreği hep ağzında tahliye haberini bekledi ve o günde dört ay gibi kısa bir süre sonra geldi.Koğuşta bayram havası estirdi Mina'nın tahliye haberi.Herkes sanki çıkan kendisiymiş gibi sevinmişti.Burada tahliyeler hep böyle karşılanırdı zaten.Tahliye olan kişi çıkana kadar düğün evine dönerdi koğuş sonra ise cenaze evinin kasveti çökerdi geride kalanların üzerine.

"Çok sevindim Mina.Bütün korkularını unut asıl hayatın paçasına sımsıkı ve sakın bırakma. Mina .Ne olursa olsun sakın bırakma ve bir daha düşme buralara" dedi koğuşun en eskilerinden Yadigar abla.

Mina kadına sıkıca sarılarak "Merak etme tutunacağım" dedi ama bunu nasıl yapacağını ve nereden başlayacağını bilmiyordu.

Savcı Olcay bir hafta önce tahliye haberini verdiğinden beri gözüne uyku girmiyordu Mina'nın.Ne yapacağını nereye gideceğini düşünüyor ama işin içinden çıkmayı bir türlü başaramıyordu.

O gece , ertesi gün yeniden dışarıda olacağını bilmenin verdiği heyecandan gözüne uyku girmedi.Dokuz yıldır sadece kafasını kaldırıp gökyüzünde gördüklerinden ibaret olan dünya , yarın bütün heybetiyle karşısında duracaktı.O'nun bu dünyaya katılmaya hevesli olmaması başta Savcı Olcay olmak üzere O'nu seven herkesi korkutuyordu.

Mina gecenin ilerleyen saatlerinde ne yapması gerektiğini düşünüyordu kara kara.En kötüsü ise gidecek bir evi olmasına rağmen gidemeyecek olmasıydı.Babasını tanıyordu ve O'nun kendisini affetmeyeceğine de emindi.Okumak için İstanbul'a gitmesini zaten içine sindirememişti üstüne birde birkaç ay sonra başına gelenleri ilahi adalet gibi görmüştü yaşlı adam.Mina bunu adı gibi biliyordu.Annesi aklına gelince gözünden süzülen tek damla yaşa mani olamadı.İçeride kaldığı o kadar yılda ağlamanın da bir işe yaramadığını anlamıştı.Göz yaşlarının kuruduğunu ve artık hissizleştiğini düşünürken içinde bulunduğu ruh hali her şeyi birbirine karıştırmıştı.Annesi asla babasının kararları karşısında duracak bir kadın olmamıştı. Babası yumruğunu bir kez masaya vurdu mu bundan geriş dönüş olmazdı.Buna kendi yaşadıklarıyla bizzat şahit olmuştu.Maddi durumları bir avukat tutmaya yetecek kadar iyi olsa da sırf babasının inadı yüzünden alelade bir avukat tarafından savunması yapılmış ve hiç hak etmediği bir cezaya çarptırılmıştı.

O günler aklına gelince hala içi sızlardı elinde olmayarak.Katil olduğu , istemeden de olsa bir cana kıymış olmanın verdiği vicdan azabı yeterince yorarken birde ailesi tarafından ortada bırakılmak on sekiz yaşında bir kız için oldukça sarsıcıydı.

Uyku tutmayacağını anlayınca kalkıp oturdu ses çıkarmamaya özen göstererek.Demir parmaklıkların önüne geldiğinde kafasını kaldırarak son kez baktı gök yüzünde sınırlı bir şekilde gördüğü yıldızlara.

Arkasında bir hareket hissedip döndüğünde Yadigar ablanın sevecen bakışları ile karşılaştı.

"Heyecandan uyuyamadın değil mi" dedi Yadigar abla

Sadece kafasını iki yana sallamakla yetindi Mina.

"Gel otur konuşalım seninle biraz"

Mina sessizce itaat ederek tahta iskemleye bıraktı bedenini."Ne yapacağım abla ben dışarıda.Nereye gideceğim" dedi panik dolu bir sesle.

"Mina yapma böyle güzelim.Dışarı da ki her yer buradan daha iyidir.Ahh çıkacak olan ben olacaktım ki neler yapardım ahh"

"Senin için söylemesi kolay dışarıda bekleyenin var.Benim kimsem yok.Gidecek yerim sığınacak bir limanım yok" dedi derin bir üzüntüyle

"Sende kendi limanını kendir kur öyleyse.Pes etmeyecek kadar gençsin.Ya ben ne yapayım. Buradan ne zaman çıkacağım belli bile değil.Dışarıda kim bekliyor sence beni.Uğruna katil olduğum kocam mı,altı aylıkken bıraktığım bebeğim mi?.Herkes yolunu kurmuştur güzelim" dedi acı bir sesle "Bakma sen benim Mustafa'm beni bekliyor dediğime çoktan evlenip çoluk çocuğa karıştı O"

Uzanıp kadının elini tuttu Mina "Abla bilmiyordum" dedi kederle "Neden paylaşmadın bizimle neden taşıdın bunca sene tek başına"

"Boş ver be güzelim" dedi Yadigar elini sallayarak "Burada herkesin acısı kendine.Sen de kendine gel.Ne bulursan yap.Temizlik yap gir bir fabrikaya gerekirse tuvaletleri temizle ama kendine yeni bir hayat kurmaktan korkma.Savcı sana yardım edecektir bak göreceksin sana bir iş ayarlayacaktır."

Mina sessizce gülümsedi "Çok iyimsersin be abla.Savcı buradan çıkan herkesi bir yere yerleştirse ohhhoooo" dedi gülümsemesi derinleşerek.

"Senin gibi kötümser olup karalar bağlamaktan iyidir.Benim umudum var senin o da yok.Bir insan umudu olmadan yaşayamaz Mina.Onca sene burada bunu öğrenemedin mi? " dedi sinirli bir şekilde.

"O kadar okul okumuşsun şimdi hayat sana yeni bir şans vermiş sen istemem diyorsun.Buna hakkın var mı sence.Bunu bir düşün sen" dedi ve kalkarak yatağına yöneldi.

Yeniden yalnız kalan Mina camın önüne giderek dışarıyı izlemeye devam etti.

Ertesi sabah koğuşa hakim olan heyecanlı havadan ister istemez O da etkilendi.Herkes dışarıda kendisi için bir şeyler yapmasını istiyordu Mina dan.Kimi "Benim için Lunapark'a git derken,kimisi denize karşı çay içmesini istedi O'ndan

Mina hepsine tek tek istediklerini yapacağına dair söz verdi.Tahliyeler genelde öğleden sonra olduğu için sabah saatlerinde rahattı ama demir kapı her açıldığında kafasını kaldırıp kapıya bakmaktan alı koyamıyordu kendisini.

Kapıda beliren gardiyan "Mina savcı seni bekliyor" dediğinde Yadigar abla ile göz göze geldi. Yadigar abla "Ben sana demedim mi "der gibi baksa da Mina'nın bir umudu yoktu.

Mina çekingen adımlarla içeriye girdiğinde Savcı elindeki çantasına bir şeyler koymakla meşguldü.O'nu fark ettiğinde insana huzur veren gülümsemelerinden birisini yolladı Mina'ya

"Eeee büyük gün geldi çattı.Büyük buluşmaya hazır mısın?"

Mina omuzlarını silkerek "Ne fark eder ki" dedi "Olsam da olmasam da çıkıyorum buradan"

Savcı Mina'ya sert bir şekilde baktıktan sonra "Eğer dışarıya çıkmaya bu kadar isteksizsen kolayı var" dedi alay edercesine.

Mina şaşkınlıkla bu konuşmanın devamını beklerken Savcı yüksek sesle güldükten sonra "Yeniden öldür bir adam gel yine misafirimiz ol burada" dedi ve ardından ciddileşerek "Kendine gel Mina.Bu senin için bir şans.Bunu gör artık" dedi.

Savcının dedikleri bir anda korkunç geldi Mina'ya.Burada bir zaman sonra saymayı bıraktığı yılları,ayları,haftaları ve hatta günleri yeniden yaşama düşüncesi bile kanını dondurmaya yetti.

"Yaa öyle kalırsın işte" dedi Savcı neşeli bir sesle."Al bunu ve çıkınca doğruca bu adrese git.Yaşlı bir karı kocaya ait bu adres kırık dökük bir lokanta ama kendini sevdirirsen sana iş verirler.Ben haber verdim.Seni bekliyorlar gerisi sana kalmış" dedi havadan sudan bahsedercesine

Mina eli ayağı titreyerek "Ben ne diyeceğimi bilmiyorum" dedi karmakarışık bir halde."Çok teşekkür ederim"

"Önemli değil Mina.Yeter ki bir daha ki karşılaşmamızda ben burada , sende orada oturma bu bana yeter"

Mina kafasını sallayarak "Buna emin olabilirsiniz.Bir daha yolum geçmeyecek buradan" dedi umut dolu bir sesle.

Savcı da kafasını sallarken bütün kalbiyle böyle olmasını umut ediyordu.

Veda vakti geldiğinde herkesin gözü yaşlıydı.Hem sevinç hem de hüznün gözyaşlarıydı bu akanlar.Giden için akan mutluluk yaşları geride kalmanınkilere karışıyordu usulca......

Mina koğuştan çıkmadan kapıda durdu ve her ne kadar dönüp bakmak istese de yapamadı."Bundan sonra geriye dönmek yok" dedi kararlılıkla ve kapıdan çıkıp gitti sessizce.......

Ardındaki demir kapının çıkardığı tok sesle yerinden sıçradı.Şaşkınlıkla etrafına baktı ve her şeyin ne kadar farklı olduğunu düşündü.Derin bir nefes alarak ne yapacağına karar vermeye çalıştı.

Aslında günlerdir bunu düşünüyor ama bir yanıt bulamıyordu. Kafasını kaldırıp uçsuz bucaksız görünen gökyüzüne baktı. Hatırladığından daha sonsuz görünüyordu.

Hayatta sahip olduğu her şeyin içinde olduğu küçücük bavulunu sıkıca tutarak yürümeye başladı. Ayakları nereye gideceğini biliyor gibi kendiliğinden ilerliyordu.Zaman kavramı O'nun için oldukça uzun bir süre önce önemini yitirmişti.Bu yüzden ne kadar yürüdüğünü fark etmedi.

Çok özlediği o kokuyu hissedince aniden durdu ve derin nefes alarak içine çekti.Yıllardır birkaç metre karelik bir alanda volta atmaya alışmış bacakları bu uzun yürüyüşe isyan ediyordu ama genç kız bunu anlayacak halde değildi.Eskisinden hızlı adımlarla ilerledi ve masmavi denizi görene kadar durmadı.

"İşte" dedi denizi görünce "İşte özgürlük bu"

Kalabalık trafiğe dikkat ederek karşıya geçti ve boş bulduğu ilk banka bıraktı vücudunu. Yanaklarından akan yaşların farkında bile değildi. Elinden kayıp giden yılları için ağladı uzun bir süre.

Kendine gelip ağlamasını durdurduğunda ne kadar zor bir durumda olduğunu düşündü.Ne ne yapacağını biliyordu ne de nereye gideceğini.Elinde ki kağıda baktı bütün umutları bu kağıt parçasındaymışçasına.

Sonra İstanbul'a ilk geldiğinde ki umut dolu hali aklına gelince acı ile kıvrıldı dudakları. Öğrencilik yıllarını geçirmek için ne kadar doğru bir tercih yaptığını düşünmüş aşık olmuştu bu şehre.

Oysa bu şehir O'nun için "Sekiz Yıl On ay Altı gün" lük bir hapishane olmaktan öteye gidememişti......

Bir süre daha oturduktan sonra hava kararmadan elinde ki adresi bulmak için yollara düştü.Bir yandan yürüyor diğer yandan kendisini bekleyen geleceği düşünüyordu.....  

Yeni Bir HayatOnde histórias criam vida. Descubra agora