ARAYIŞ

158 24 13
                                    

"Aşkın acıyla harmanlandığı bir hikaye " sloganına yaraşır bir bölüm geldi arkadaşlar...

O gün iş yerinden izin alan Poyraz, iki gündür haber alamadığı sevgilisini aramaya karar vermişti.Çıldırmak üzereydi.
Defalarca cevapsız çağrısı düşmüş , en az 50 kez " nerdesin, iyi misin " gibi mesajlar atmıştı.Hiçbir çağrısına cevap alamayınca da haliyle sağlığından şüphe etmeye başlamış, içini tarif edilemez bir korku kaplamıştı.Gerçekleri öğrenmiş ve çekip gitmiş miydi yoksa? Bu da bir ihtimaldi ama olmasından deli gibi korktuğu bir ihtimal..Ama onun iyi olması herşeye değerdi şu anda. Herşeyini feda etmeye hazırdı.Ne yapacağını nerde arayacağını bilemez bir vaziyette koşturmaya başlamıştı.İlk olarak evine gelmiş ve evde bulamayınca da sağlığından endişe ettiği için kendini en yakın hastanelere atmıştı.Oralarda da bulamayınca, Kayseri'de hiçbir yakını olmadığını bildiği için emniyete gitmiş ve kayıp ilanı vermişti . Sima'yı aramakta aklından geçiyordu elbette.Fakat Defne'nin yokluğunu en iyi şekilde kullanmıştı zaten Sima. Bu durumu da ona malzeme olarak vermemeliydi.Ne geçmişti ki aralarında?? İçi içini yiyordu Poyraz'ın."Ya başına bir şey geldiyse? " Kuşkular içerisinde koridordaki koltukta otururken kapıdan göründü polis memuru.
- Az önce bir ihbar aldık beyefendi. Herşeyden önce sakin olmanızı istiyorum.
Bu sözler Poyraz'ın yüreğinde büyük bir deprem yaratmıştı . Sarsıntının etkisinden zor da olsa sıyrılarak ayağa kalktı :
- Ne oldu ona söylesene?
- Yaklaşık 1 saat önce Fransa'dan kalkışa geçmiş olan yolcu uçağı Saray Bosna civarına düşmüş.Ve kimliği tespit edilen kişiler arasında arkadaşınız Defne Hanım'da var. Üzgünüm..
Neydi şimdi bu? Bir şaka mı?
" Hayır ya olamaz.Benim sevgilim beni bırakıp gitmez böylece " derken yüzünde acı bir ifade vardı Poyraz'ın. Endişe dolu bakışlarının arasında acıyan kalbine elini bastırırken, tükürüğünü yutmakta zorlanıyordu.Aklını yitirmiş gibi görünüyordu demek belki de en doğrusuydu. Ne olacaktı şimdi?  Ne yapacaktı Poyraz? Boktan hayatında bir mutluluk pınarı vardı.O da kurumuştu zamansız..
Daha kana kana içmemişti suyundan.Doymamıştı daha.Dünyası siyaha boyanmıştı adeta.Hiçkimseyi görmüyordu gözleri.Sadece koca bir karanlık ve o karanlıkta bir başına..yapayalnız. Acıyla koridordaki koltuğun dibine bıraktı kendini.İçi öylesine acıyordu ki sırtını sertçe duvara çarpmış olmasını bile aldırmadı.Bu durumu daha fazla kaldıramadı bedeni.Beyninde hissettiği çınlamalar ve kendisine doğru koşan polis memurlarının bulanıklaşan görüntüleri eşliğinde yere serildi iri bedeni.

------

Sakinleştiricinin etkisinin geçmesiyle kendine yavaş yavaş geliyordu.Gözlerini milim milim aralarken yanında ki güzel hemşire tansiyonunu ölçmekteydi.
- Ne oldu bana?
- Sinir ve strese bağlı bir kriz geçirdiniz beyefendi.Kolunuzu bükmeyin lütfen serum gitmiyor!!

Polisler tarafından hemen hastaneye getirilmişti ve 1 buçuk saate yakındır buradaydı.İçinde bulunduğu dehlizde sürüklenen Poyraz, kendini bambaşka bir alemin en kuytu köşelerinde kaybolmuş hissediyordu.Çıkış kapısı bulmaya çabalıyor fakat üzeri türlü düşüncelerle örtülmüş olan beyni, ona engel oluyordu.O esnada duyduğu bir sesle irkildi birden:
- Acilen ameliyathaneyi hazırlayın.Hastayı kaybetmek üzereyiz, nabız düşüyor!
Bu sözleri duyar duymaz " keşke..Keşke bu can gibi küçükte olsa yaşama umudun olsaydı sevgilim.Yemin ediyorum zerresini israf etmez son damlasına kadar beklerdim " dedi acıyla.Hemen arkasından da kapının oraya sürükledi ayakları onu.Kimdi bu hayat ile ölüm arasında cebelleşen? Yanındaki serum arabasını da peşinden sürükleyerek kapının önüne çıktı.Kendi yaşlarında genç bir adamdı hayata tutunmaya çalışan.Siyah sakalları alnından akan kana boyanmıştı.Kolları ve yüzünün belli kısımları yanık içindeydi.Ne olmuştu buna böyle? İçi acıyarak tam odasına dönüyordu ki, bu gencin hemen arkasından koşturulan sedyeye takıldı gözü. Yer yer kırmızıya boyanmış olan beyaz örtü bu talihsiz kişinin yüzüne kadar örtülmüştü.Kim bilir ne durumdaydı ? Sedye tam önünden geçerken , açık kalan kısımdan ince telli karamel tonları saçları ve düz uzun kirpikleri ömründen ömür götürürcesine içini acıttı.Bu eşsiz parçalar sevdiği kadından başkasına ait olamazdı.Heyecanla kolunda ki serumu söküp attı ve ameliyathaneye girmek üzereyken durdurdu ve örtücü açtı.Aman Allah'ım!! Bu O'ydu ve yaşıyordu.Ellerini,sevdiğinin kana bulanmış olan yüzünde gezdirdi ve;
- Ömrüm! Güzelim! Ne oldu sana böyle ? derken gözlerindeki korkuyla harmanlanmış olan acının tarifi yoktu.Kendinden geçik bir vaziyette Defne'nin o çok sevdiği mavi gözlerinde hemşirelerin ihtarına rağmen , ellerini gezdirmeye devam ediyordu ki içlerinden birisi ;
- Hastanın hayatı söz konusu.Lütfen bırakın ! dedi sert bir şekilde.
Bu duruma sevinmeli miydi yoksa üzülmeli miydi bilemiyordu.Dört bir yanda aradığı sevdiği kadın apansız çıkagelmişti , fakat aklının ucundan dahi geçirmediği bir vaziyette. Cennet ile cehennem arasındaydı adeta.Zorlu bekleyiş an itibariyle başlamıştı.Yaşam savaşı ne kadar sürecekti ? En önemlisi savaşı kazanabilecek miydi ??

------

Yarım saat gibi bir süre sonra kapıdan göründü doktor.Ağzındaki maskeyi çıkardıktan sonra, üzerine hızla koşup ondan iyi bir cevap bekleyen Poyraz'a ;
- Hastanın nesi oluyorsunuz ? dedi üzgün bir yüz ifadesiyle.
- Erkek arkadaşıyım.Nesi var iyi mi ??
- Durumu kritik.Vücudunda 2.ve 3.derece yanıklar var.Çeşitli yerlerinde de ağır kırıklar oluşmuş.Gerekli müdahaleyi şu an da yaptık.İyileşmesi uzun zaman alacak.Dayanıklı olmanız gerek.
Bunlar duymak istediği sözler değildi fakat yaşıyor olması tek tesellisiydi.
- Diğer hastayla bir alakanız var mı ??
- Hayır , neden sordunuz??
- Onun da durumu aynı.Bir yakını da gelmeyince...
İçi acıdı Poyraz'ın." Böyle bir durumla bir başına savaşmak ne kötü " dedi.Bir an da aklına babasının ölümü geldi.Babası da tıpkı bu zavallı gibi bir başına savaşmıştı ölümle.Ve bir dayanak bulamayan ölümün pençelerine bırakmıştı kendini.Şehir dışında bir inşaat işçisiydi babası.Talihsiz bir kaza sonucu iskeleden düşmüş ve beyin kanaması geçirmişti.Ailem üzülmesin diye onlara haber vermemiş ve bir sabah ansızın ölüm haberi gelmişti.Yaşananların gözünün önünden bir film şeridi gibi geçmesinin ardından, ellerini semaya kaldırarak o çocuk için dua etmeye başladı.
"Yüce Rabbim ! Sen o çocuğa da Defnem'ede şifa ver ! "

------

Ameliyathaneden yoğun bakıma alındıkları sırada gördüğü şey ürkütmüştü Poyraz'ı.Her ikisinin de üzerlerindeki örtü tepelerine kadar çekilmişti.Hemşirelere ise sessizlik hakimdi.Yavaş yavaş itiyorlardı sedyeyi birşeylerin sonuna gelmişçesine. .
Yoksa..??
Yerden hızla kalkarak :
- Ne oldu ona ? Öldü mü yoksa ?? Nereye götürüyorsunuz benim birtanemi? ? derken haykırarak ağlıyordu.
O esnada bir hemşire Poyraz'ın kolunu hafifçe tuttu ve ;
- Yaşıyorlar fakat..durumları çok kötü.Vücutlarındaki yanıkları soyduk.Tanınmayacak haldeler, dedi.
-Kabul etmiyorum bunu.Ben onu kirpik uçlarından tanırım.Görmek istiyorum! Sadece görmek !!  Dedi bağırarak.
- Peki sakin olun öncelikle.
" Nasıl bir durumda olabilirdi ki ? Gözlerinin mavisinde değişecek hali yoktu ya.Sadece küçük yanıklar..Evet öyle olmalı ." diye geçirdi içinden.
Hemşire örtüyü göğüs hizasına kadar açtığında ise acıyla yumruğunu ısırarak arkasını döndü.Gözyaşlarını sildikten sorma yaklaştı ve titreyen parmaklarının ucunu dudaklarında gezdirdi sevdiğinin.Gözlerinden peş peşe atlayan gözyaşlarına engel olamıyordu artık.Boynunda kocaman bir yanık vardı.Dudağı patlamış ve güzelim saçlarının belli kısımları yanmıştı.Dayanamıyordu Poyraz bu acı karşısında."Güzelim " dediği sevdiği kadına baktı ve ;
- Sen hala benim güzelimsin..çok güzelsin , dedi. Yüzündeki yanık olmayan tek yeri -alnını- öptü.
-Enfeksiyon kapmaması açısından üzerini örtmem lazım artık.Üzgünüm..
Sedyeleri ağır ağır yoğun bakım odasına doğru götürdüler.Hemen arkalarından da Poyraz gitti.Bir saniye dahi yalnız bırakmamalıydı. Tutunacağı tek bir dal vardı o da kendisiydi.

------

Yoğun bakımda ki iki yatağa yan yana yatırılmışlardı.Hemşireler , oksijen tüpü, serum v.s şeyleri hazırladıktan sonra odadan çıktılar.Poyraz'da dışardan içeriye bakan camdan acıyla sevdiği kadını izliyordu.O esnada Defne'nin birşeyler sayıkladığını farketti.Koşar adım girdi içeri.Hışırtılı ses tonu uzaktan anlaşılmıyordu. Dudaklarına kulağını getirdiğinde duyduğu şeyler karşısında donakaldı.
- Ceyhun !! Kurtar beni !!
- Sevgilim ne oluyor ?
Korkulu gözlerle Defne'ye bakıyordu Poyraz.Sevdiği kadının neler yaşadığını , Fransa'ya neden gittiğini ve Ceyhun'un kim olduğunu...hepsini bir bir düşünmeye başlamıştı.Kafasındaki soru işaretlerini yok edecek birşeye ihtiyacı vardı.Kötü olan ne varsa her biri yer ediyordu beynine.Bu masum bildiği kadının, uğruna acılar içerisinde kıvrandığı kadının , koca bir yalancı olduğunu düşünmeye başlamıştı bile.

Vote'ları unutmayalım lütfen !!

Sizleri seviyorum :)

Meltem turhal

Bende Senin Devamın VarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin