5- bet

65.8K 1.9K 390
                                    

Justin

Belimdeki havluyu sıkıca bağlayıp saç kurutma makinesinin fişini taktığımda sessizlikle dolu evde telefonuma mesaj geldiğini belirten o kısa ses duyuldu. Önemsemeyip kurutma makinesinin çalıştırma düğmesine basarak ıslak saçlarımı kurutmaya başladım.

Tamamen kurumalarına izin vermeden sadece sırtıma süzülen sulardan kurtuldum ve saç kurutma makinesini kapattım. Ellerimi saçlarımda gezdirip onları gelişi güzel bir şekilde geriye attıktan sonra banyodan çıkıp odama geçtim. Yatağın üzerinde duran telefonumu alırken zaten kimin mesaj attığını anlamıştım.

Maxon evime geleceğini belirten mesajlar atmıştı ve ona birkaç küfür yazarak karşılık verdim. Genelde insanlar bir yere çağrıldığında gelirlerdi ama Maxon kendi kendini davet eden bir baş belasıydı.

Üzerimdeki havluyu çekip yatağın üzerine attığımda giyinmek için dolabımı açtım. Bugün hava her zamankinden sıcaktı bu yüzden eşofman altımı ve temiz bir tişörtü giydiğimde dolabı kapatıp telefonumu alarak alt kata indim.

Normal lise öğrencileri böyle büyük bir evde yaşadıklarında o evde ebeveynleri ile belki birkaç kardeşi de olurdu. Ama ben içinde kimse olmadığı için tozlanmış odalarla dolu bu koca evde tek başımaydım. Buna alışmıştım ve artık evde benden başka birilerinin olması rahatsız hissetmeme neden oluyordu.

Oturma odasına inip kendimi koltuğa atarken derin bir nefes aldım. Vücudumdaki her kemiğin ağrıdığını hissetmeme neden olan bir yorgunluğa sahiptim, tek istediğim şu hafta sonunu yatarak geçirmekti ama Maxon beni varlığıyla rahatsız edecek gibi gözüküyordu.

Kapı ardı ardına çaldığında bu gelenin o olduğunu anlamak zor değildi. Her seferinde birileri onu peşinden kovalıyormuş da sığınabileceği tek yere gelmiş gibi zile basıyordu.

Kapıyı hızla açtığımda, "Bir gün şu zilin bozulmasına neden ol, sikeceğim o yüzünü," dedim sinirle. Daha yüzünü görmeden sinirlenmeme neden olabiliyordu, bunu başarabilen tek kişiydi.

"Sana da merhaba," dedi içeri geçerken. O kapıyı arkasından kapatırken geri oturma odasına ilerledim, Maxon'a karşı olan misafirperverliğim buraya kadardı. Kapıyı kalkıp açma zahmetini göstermem bile alışık olunan bir şey değildi, genelde yarım saat zili çalar ben açmaya üşenince bahçe kapısından dolanarak girerdi.

Kendimi geri koltuğa bırakıp elime telefonumu alarak eski halime döndüğümde o da çaprazımdaki tekli koltuğa oturdu. Bir süre ben telefonumdaki araba yarışını oynarken Maxon da sessizce oturdu.

Bu arada Anna da bir ton mesaj atarak oyunumun donmasına neden oluyordu bu yüzden telefonumu uçuş moduna alarak devam ettim, rekorumu geçmek şu an ondan daha önemli bir meseleydi.

"Ee," dedi Maxon sonunda dayanamıyormuş gibi. Ben de çenesini ne zaman açacak diye bekliyordum zaten, bu kadar sessiz kalması onun için bir rekordu zaten. "Sormayacak mısın?"

"Neyi?" dedim sanki hatırlamayacak kadar önemsemiyormuş gibi davranmaya çalışırken. Tabii ki önemsiyordum ama insanların önemsediğimi bilmeleri gerekmezdi. Bu sadece götlerinin kalkmasına neden oluyordu.

Maxon derin bir nefes alırken ben oyunda rekoru geçemeden yenildim ve birkaç küfür dudaklarımdan döküldü. "Alexis ile konuştuğumu mesaj atmıştım sana," dedi ısrarla konuşmaya devam edip. "Ne konuştuğumuzu merak etmiyor musun?"

"Ona gemi maketleri koleksiyonunu görmek isteyip istemeyeceğini mi sordun?" Alayla çıkan sesim hemen sinirlerini bozmuş gibiydi çünkü büyük ihtimalle benim hoşuma gitmeyecek bir şey yaşanmıştı ve o bunun keyfini çıkarmasına izin vermiyor oluşumdan rahatsızdı.

Good Girls Like Bad BoysWhere stories live. Discover now