~My princess~

90 14 8
                                    

/Ertesi gün/
Gözlerini açtığında hala etrafı gri ile çevriliydi.
Çünkü adeta bir yumak haline gelmiş bedeni hala battaniyenin altındaydı.

Biraz gözlerini kırptıktan sonra derhal battaniyeyi çekip açtı.
Buğulu gözlerini ovuşturduktan sonra da olduğu yerde biraz gerildi. Odasının içi oldukça aydınlıktı. Dışarıdaki karın beyazı içeriye de yansıyordu ve bu Melani'yi acayip keyifli hissettiriyordu.

"Pekala... Günaydın ben."
Esnemeye devam ederken kendini itti ve doğruldu.

"Evet! Günaydın prenses!"

Kulaklarına dolan heyecan yüklü sesten sonra tam yatağının önünde,ona bakan mavi gözler buldu.

Esnemekle meşgul olan suratı gördükleriyle öylece dondu kaldı.

"Hadi dışarıya çıkıp birbirimizi tanıyalım. Uyurken o kadar güzelsin ki! Tıpkı.. tıpkı şey gibi.. Kar taneleri..."

Küçük dilini yutmuş öylece bakıyorken sadece evin heryerinden rahatlıkla duyulabilecek kocaman bir çığlık attı. O.. O,oradaydı...
Bu o sapıktı işte! Gece konuştuğu sonrada balkonuna tırmanan sapık!
Gözlerine inanmakta zorluk çekiyordu. Ne işi vardı odasında?! Buraya nasıl girmişti?

"Hey.. hey,kes şunu... Benden korkmana ger-..."

Yanında duran ne kadar eşya varsa,ayaklarından yardım alarak geri çektiği bedeninden baş tarafa sıkışmış bir şekilde etrafa fırlattı.
Dur durak bilmeden. Ne korkudan onu dinliyor,ne de çığlık atmayı bırakıyordu. Ve eline gelen herşeyi ona fırlatmaya devam ediyordu.

"Tanrım,ben-.. Ah! Bu acıttı.."

Korkudan dolan gözleri işini zorlaştırıyordu. Uyanır uyanmaz karşısında bir erkek bulması alışmadığı birşeydi. Balkonuna çıkan sapık şimdi odasına girmişti ve birde onunla konuşuyordu. Gözlerini daha şimdi açmıştı ama bu kalp ritmini on misli yapan şey gayet uyanmasını sağlıyordu. Odasında.. biri vardı! Ve bu o karın altında özürlü hareketleriyle çırpınan çocuktu. Seri bir sapıktı da!

Nereden inmişti ki yanına? Mis gibi odasında,sıcacık yatağı ve renkli tavanı varken neden gecenin ayazında dışarı çıkıyordu?

"İ-imdat!"
Etrafında hiçbirşey kalmadığında çareyi yardım istemekte buldu. Sesini duyurmalıydı. Yoksa kim bilir bu kendini bilmez ona neler yapardı? Ne istiyordu?! Ne istiyor olabikirdi ki? Belkide... Belkide onu öldürmek için takip etti? Bu olabilir miydi? Yoksa geçen hafta terslediği coğrafya öğretmeni mi onu kiraladı? Ama kendisi haklıydı. Bir cümle eksik diye notunu neredeyse yarıya indirdi. Buna nasıl tahammül edebilirdi ki?

"Melani?!"

Annesi endişeyle odasına daldığında Melani korkudan akmaya başlayan gözyaşlarıyla hala karşıya bakıyordu.

"Melani?..."

Anlam veremeyen annesi derhal yanına ilerledi. Melani'nin karşıdaki işaret ettiği yer,annesi için hiçbir anlam ifade etmiyordu. Hatta masumca olanları izleyen Niall hala Melani'nin gözlerine bakarken annesinin tepki vermemesi onu endişelendirmişti.

"Bebeğim,iyi misin?.."
dedi bayan Ellie. Ve eş zamanlı olarak kızına sarıldı. Akşam olandan sonra üstüne bunun gelmesi aklını kurcalıyordu.

"Orada... Orada,anne...
B-balkonumdaki.."
Başını annesinin omzuna gömerken hıçkırıklarına engel olamadı. Çok korkuyordu. Neden herkes normal karşılıyordu? Evlerinde bir yabancı vardı!

"Sakin ol.. Melani... tatlım orada birşey yok."
Melani olduğu yerden kafasını kaldırmadan tersledi.

"Var. Var işte. Orada..."
Bu bir şaka olmalı diye düşündü. Rüya olmalı...
Nasıl? Nasıl yok? Bu imkansızdı. Hasta değildi ki o? Görüyordu işte. Daha kafayı yememişti ve orada olduğuna emindi.

Mr.Blue Eyes [Niall Horan]Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum