~Suspect~

102 11 12
                                    

Sabaha kadar uyumadı Melani. Düşünceler ve sorular,birde Niall'ın söyledikleri zihninde birbirine giriyordu. Ne yani? Gelip biri ona peri olduğunu iddia ediyordu. Sadece tamam diyip geçip oturamazdı ya.

Niall'ın biraz anlayışlı olması gerekiyordu ama o da ona kızıp gitmişti. Yine herkes gibi Melani'ye kızmıştı ve Melani yine herşeyi berbat etmeyi beceriyordu. Acaba dediklerine inanmalı mıydı? O halde ona kanıtlaması gerekiyordu. Görünmemesininde kesinlikle bir açıklaması olmalıydı. Herşeyi bilim açıklıyordu ve bunu da açıklamalıydı.

Peki ya gerçekse? Ya gerçekten o bir periyse ve Melani onu kaçırdıysa... Birdaha onu bulamazdı ki? Kime,nereye soracaktı.

Eğer dediği gibi bir peri ise,neden onu sadece Melani görüyordu?
Sorularına cevap bulmak için tek çaresi Mavi Göz'ün geri gelmesiydi.

"Melani! Tatlım,okula geç kalıyorsun!"

Derince bir nefes alıp dışarı verdi. Sonrada oturduğu yerden kalkıp biraz gerindi. Yeşil gözleri hala acıyordu. On dakika da olsa uyumalıydı ama bir dakikası bile yoktu. Okul saati gelmişti,geçiyordu bile.

"Geliyorum!" diye kapıyı açıp aşağıya doğru bağırdı.
Aceleyle kendini banyoya attı ve biraz soğuk su ve makyajla görüntüsünü düzeltmeyi amaçlıyordu.

***
Oraya gittiğinde yine sessizce sırasına oturdu. Cam kenarındaki sıranın ortasında oturuyordu. Kimseyle alakası yoktu ve tek yaptığı buğulanan cama işaret parmağıyla gülen yada ağlayan surat çizmekti. Austin olayından sonra akıllandı Melani. Crystal ona kimseye güvenmemesi konusunda harika bir ders vermişti ve güvenmiyordu da artık.

Okulda resmen tek başına gibiydi. Hiçkimseyle arkadaşlık kurmuyor,onunla konuşmak isteyenleri de tersleyerek kendinden uzaklaştırıyordu.

Hayatı boyunca kendine aşırı derece güvendiği tek bir an vardı. O da Austin olayıydı. Ama sonu koca bir rezaletle bitmişti. O günden sonra insanlara olan güveniyle birlikte özgüveni de yok olmuştu. Şuan Austin'le de araları iyiydi. Okuldan konuştuğu tek kişi oydu ama sadece whatsapp üzerinden konuşuyorlardı. Ama yinede kendini sosyal hayattan soyutlaşmış,daha önce kimsenin kalbini bu denli kırmamasının getirdiği pişmanlıkla yalnızlığı seçmişti.

Olaydan sonra Melani bir şekilde Austin'in numarasını buldu ve ondan trilyonlarca kez özür diledi. Ara sıra Austin ona mesaj atıyordu ama son zamanlar da bu da kesilmişti.

"Huh?" diye irkildi aniden. Kulağına gelen uyarıcı ses onu hafiften ürkütmüştü.
Etrafına bakındı ama birşey yoktu. Tarih dersindelerdi ve sınıfın çoğu uyuduğu için Melani'nin de içi sıkılmaya başlamıştı.

"ne?" aynı uyarıcı ses cama tıkladığında kafası refleks olarak pencereye döndü. O minik ama keskin 'tık' sesi pencereden geliyordu.

"Aman tanrım..." diye fısıldadı kendi kendine. Cama o minik taşları atan kişi Niall'dan başkası değildi. Ve onu gülümseyerek el sallarken gördüğünde şaşkınlığı iki katına çıktı.

Yani geri gelmişti. Bay mavi göz yine o muhteşem sırıtmasıyla karşısındaydı ve dün olanlardan sonra hala onun peşinde miydi? Yani o denli kızıp gittikten sonra yine gelmiş,birde okulunu ve sınıfını mı bulmuştu?

Melani bile ilk geldiğinde üç kez sınıfın yerini karıştırmıştı. Nasıl oluyordu da Niall her zaman en doğru şekilde onu buluyordu? Bu da bir yetenekti ona göre.

Melani aşağı doğru bakarken kafasıyla ne istediğini soran bir işaret yaptı. Zaten sınıf sessizdi ve konuşması imkansızdan daha fazla oluru olmayan bir olaydı.

Mr.Blue Eyes [Niall Horan]Where stories live. Discover now