Nefs-i terbiye

10.7K 689 219
                                    


Not:yeni bölümümüz sizlerle bu bölümde Asım hocayla uzun bir sonra Aziz hoca havası yaşadım ve büyük bir haz alarak yazdım. İnşallah bu duyguyu geçirebilirim. Birde eklediğim müzikle dinlemenizi tavsiye ederim. Müziği dinleyemenler icin media olarak ekledim. Yorum ve begenilerinizi bekliyorum. Şimdiden iyi okumalar..

"Sor bana sor bana
Gel derdimi sor bana
Derdimi bir ben bilirim
Gelde bir sor bana

"Ee Ibrahim efendi senin kaçtığın neydi derdin miydi kendin miydi"

Sıcacık sobanın etrafina toplanmıştık uzun zaman sonra hep beraber. Sobanın üzerinde tüten çayın kokusu tüm odayı doldurmuştu. Sedirlerin üzerine bağdaş kurmuş oturmuştuk. Karşımızda Asım hoca vardı. En son Sevilin ölümünden sonra böyle toplanmıştık zaten o günden sonra İbrahim gitmiş hiç beraber toplanma imkanımız olmamıştı. Asım hocanın sorusu üzerine İbrahim başını eğmiş cevap vermeden bir kaç saniye kalmıştı suçlu çocuklar gibi. Bilirdi Asım hocanın sitem yüklü olduğunu sözlerinin çünkü o bize hocadan ziyade babaydı.

Ne zaman dara düşse yüreğimiz koşar yanına gelirdik. Onun bir kelamı bizim için engin denizdi. Yıllardır 1 demli çay ve bir kaç kelamla aslında demlenen bizim gönlümüzdü.

Asım hoca hala cevabını almak istercesine beklerken Ibrahim bir süre daha sessiz kalıp sonra cevap verdi

¨Kendimden nasıl kaçayım varsa bir yolu söyleyin hocam"

Asim hoca aldığı cevap üzerine yüzüne ufak bir tebessüm yerleştirdi ve kafasını aşağıya yukarı sallayıp konuşmaya devam etti

"O zaman kaçtığın acılarındı. Peki acılarından nasıl kaçtın evlat "

"Buradan uzaklaşıp ona ait hiçbir şey görmeyerek duymayarak hissetmeyerek hocam"

Ibrahimin cevabı uzerine bir süre sessiz kaldı Asım hoca düşünürcesine

"Güzel çare. Peki evlat farz etki sen dermanı az bir rahatsızlığa yakalandın ve bu hastalığı bertaraf etmenin tek bir yolu var ya gözlerini çıkarıp koyucan ya kalbini çıkarıp koyucan bu dertten kurtulucan. Sen olsaydın hangisini seçerdin"

Asım hocanın sorusu ile hepimiz kalmış düşünmeye başlamıştık. Bu sorunun asıl muhatabı İbrahim ise bir süre düşünüp cevap verdi

"Yani gözlerim olmadan biraz zorlansamda yaşayabilirim. Ama kalbim olmadan zaten ölürüm o zaman kurtulmuş olmam. O yüzden gözlerim derdim"

"Peki sen acılarını gözlerinde mi sakladın o zaman"

Asım hocanın cevabı ile hepimiz düşünmeye başlamıştık. Ama cevabını birtek Asım hocadan alırdık bunun. Zaten Ibrahimde anlamamıştı ne demek istediğini ve sormuştu

"Anlamadım hocam"

"Şöyle anlatayım o zaman evlat. Sen şimdi dersinki ben görmeden duymadan hissetmeden unutmaya çalıştım. Eğer bunu yapabildiysen unuttuysan bende sana derim ki senin sevdan sadece görünce duyunca hissedinceymiş. Ama sen dersen ki ben unutamadım yapamadım ne kadar uzağa gidersem gideyim beceremedim o zaman derim ki senin sevdan kalbine inmiş. Sen az önce dedin ya gözlerimi çıkarabilirim ama kalbimi çıkarırsam ölürüm. Ama acılarınıda çıkarırsan ölürsün. Çünkü acıların senin kalbine yerleşmiş evlat onları çıkarman için kalbini sökmen gerek ama bu seni öldürür ama onlarla yaşamayı öğrenirsen gözlerinden de kalbinden de olmazsın. Hem mutluluğu istersin ondan kaçmazsında acıdan niye kaçarsın onu taşıyamazsın. Farz etki bir gül bahçesine girdin çıplak ayakla ama yarısına geldiğinde dikenler batmaya başladı ama çok az zaman sonra güllere kavuşacaksın ne yaparsın aynı yolu tekrar dönüp tekrar dikenleri mi batırırsın ayaklarına yoksa tamamlayıp gül bahçesine mi kavuşursun.

YÜREĞİNE SOR (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now