3.5

14.9K 1.1K 429
                                    

"Kural bu ;

Özlettiğin kadar özlersin, kırdığın kadar kırılırsın, üzdüğün kadar üzülürsün, ama ne yazık ki..Sevdiğin kadar sevilmezsin.

Sevdiğin kadar ölürsün." (-fillervebulutlar)

-*Bu bölüm Jungkook'un ağzından yazılmıştır.*-

---

O gün hayatımın en kötü günüydü. Ne kadar acınası olduğumu bir kez daha hatırlamıştım. Bütün gün soğukta gezmiştim duygularım donsun diye. Donmadı. Sadece canım acıdı. Sonra eve geldim ve sinirden aynayı yumrukladım. Ama yine canım, elimden çok acıdı.

Canım bile bana acıdı. 

O akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından daha kuvvetli bağlarla bağlanabilirmiş. Ben Taehyung'a öyle bağlanmıştım. Ne acınası ama!

Bu sabahta pek farklı değildi. 3 gecedir onu unutmuş şekilde uyanmak istiyordum ama olmuyordu. Artık uyumak istemiyordum. Rüyalarıma geliyor ve orada da terk ediyordu beni. Hala inanamıyordum.

Seni sevmiyorum artık demişti gözlerime bakarak.  Bir zamanlar gözlerime bakarken utanan adam beni sevmediğini bu şekilde söyledi. İnanabiliyor musunuz?  

Ben inanamıyorum. İnanmak istemiyorum.

Şimdi ise dar bir sokakta yürüyorum. Nereye gittiğimi bilmiyorum ama yürüyorum. Hava soğuk, burnum kıpkırmızı. Ağlayarak yürüyorum. Sarılıyorum, kendime. Sarılacak kimsem yok çünkü. Sıkıca sarılıyorum, kendime.

Bakışlarımı  yere çevirip yürürken birinin koluna çarpmamla dönüp ona kısa bir bakış attım ve yoluma tekrar devam ettim. Arkamdan seslendiğini duyabiliyordum.

"Hey! Serseri! Özür dilemeyecek misin?"

Gözlerimi devirdim. Dilemeyecektim. 

"Hayır, dilemeyeceğim!"

Sonrasında ne olduğunu anlayamadan önümü iki kişi kesti. Arkamı döndüğümde de iki kişi duruyordu ve hemen sol tarafımda çarptığım çocuk vardı.

"Demek dilemeyeceksin. Pekala. Bende bunun için özür dilemeyeceğim!"

Yakalarımdan tutup beni duvara çarptığından elini itip yumruğumu suratına geçirdim. Yana düşen başını kaldırıp güldüğünde bütün dikkatim dağılmıştı. Aklıma Taehyung gelmişti. O gün ona yumruk attığımda o da aynı şeyi yapmıştı.

Beynim bununla meşgulken başıma, karnıma ve vücudumun çeşitli yerlerine aldığım darbelerle yere yığılmıştım. Bu kadardı işte. Yine yenilmiştim. 

Yaklaşık 10 dakika boyunca dayak yedikten sonra çocukların gitmesiyle başımı duvara yasladım. Hissettiğim acı çok yoğundu. Elimi duvara koyup ayağa kalkmaya çalışırken telaşla yanıma yaklaşan silüet dikkatimi çekti. Karanlıkta yüzünü seçemiyordum. İyice yaklaştıktan sonra yüzüne vuran sokak lambasıyla onu gördüm.

Taehyung'u.

Dudaklarım ister istemez kıvrılmıştı. Yüzü o kadar endişeliydi ki az kalsın tekrar ona inanacaktım. 

"Tanrım, Kook! İyi misin!"

Belimden tutup beni ayağa kaldırdığında karnına dirseğimi geçirdim.

"Git buradan. Artık rol yapmana gerek yok."

Yavaşça yürüyüp caddeye çıktığımda o da arkamdan geliyordu. Bir anlığına arkamı dönüp hala endişe ile bana bakan yüzüne baktım. 

"Neden bir ajansa kaydolmuyorsun? Çok iyi rol yapıyorsun. Neredeyse beni umursadığına inanacağım."

Tam ağzını açıp bir şey söyleyecekti ki gelen sesle ikimiz de oraya döndük.

"Lanet olsun Jungkook! Ne oldu sana böyle!"

Yoongi hyung koşarak yanıma geldiğinde gülümsedim. Daha doğrusu gülümsemeye çalıştım çünkü canım yanıyordu.

Taehyung bir kaç adım gerileyince Yoongi hyung yanımıza ulaştı. Beni duvara yasladı ve yüzümü ellerinin arasına aldı. 

"Sana ne oldu böyle. Tanrı aşkına! Berbat görünüyorsun!"

Parmağını yavaşça kaşımdan süzülen kan damlalarına sürtünce yüzümü buruşturdum. Ama onu gördüğüme sevinmiştim. Kollarımı beline dolayıp ona sarıldım.

"İyiki buradasın hyung"

O sırada Taehyung yavaşça arkasını döndü ve karanlık sokakta kayboldu. Her ne kadar gerçek olmadığını bilsem de, benim için endişelenen hali canımı acıtmıştı.




Pervert Stalker // VkookWhere stories live. Discover now