--BÖLÜM 4( DÜŞÜNCELER)--

78.7K 5.1K 2K
                                    

&

Sonunda uçağa bindirmeyi başarmıştık Tuğberk'i. Bizden ona uyku hapı vermemizi istemişti. Dedem bizimle gelmiyordu. İkimiz için her şeyi ayarlamıştı. Özel bir uçakla gidecektik.Onun uykuya daldığını gördüğümde onu incelemeye başladım. O günden sonra günlüğümü okumaya ara vermişti Tuğberk. Daha bir düşünceliydi şimdi. Ona devam et yada etme diyemedim. Tıkanıp kalmıştım. Tekrar olayı hatırlamak onu sarstığı kadar beni de sarsmıştı. Ellerime doğru baktım. Bir kazaydı sonuçta ama karşımda kellesi kurbanlık koyun gibi kesilen biri gibi hissettirmişti. Mide bulandırıcı his, korkunun verdiği dehşet, buz gibi olmuş tir tir titreyen bir vücud ve rüyalarımdan çıkmayan kabuslar. Hep kendimde hissettiğim suçluluk duygusu. Belki diğerlerinin karşısına bu yüzden çıkamıyordum. Kazara bile olsa birilerinin benim yüzümden zarar görecek olmasından korkuyordum. Alışsam bile bu duyguları unutmayacak bir ders vermişti bana yaşadığım olay.Yanımdaki kamerayı alıp kayda başladım. Bir şeylerle meşgul olmalıydım. Videoyu başlattığımda aklımı dağıtmaya çalışıyordum.

" Kayıt bir. Şimdi Tuğberk için yurtdışına çıkıyoruz. Umarım başarılı bir ameliyatla beynindeki tümörü alabilecekler. O korkuyor. Bunu görebiliyorum. Onunla güzel vakit geçireceğime inanıyorum. Orada uzun süre kalacağız. İyileşene kadar bekleyeceğim..."

Uzun uzun bir çok şeyi anlatmıştım.Kaydımı bitirdiğimde bende uyumak için yatağa geçtim. Her şey iyi olacaktı.

&

" Aklımın ucundan bile geçmezdi böyle bir hayata düşeceğim."

Tuğberk sokak ortasında etrafına hayranlıkla bakarken geldiğimizden beri bir çocuk gibiydi.Uçak yolculuğu rahat geçmişti. Hiçbir şey olmadan geldiği için mutluydu. Onun bu hallerini gizli gizli çekiyordum. Sonra bir anda yakalandım. Elimden kamerayı aldığı gibi beni çekmeye başladı.

" Bu çocuk varya! Dedesinin tabiriyle tam bir eşek sıpası. Aptal ama öyle akıllı aptallardan. Bir de gizli gizli benim videomu çekiyor. Şantaj mı yapacaksın ha!"

Kamerayı yüzüme yüzüme yaklaştırırken gülmemeye çalışıyordum.

" Evet şantaj yapacağım. Bütün kirli çamaşırları ortaya dökeceğim."

Tuğberk hala beni çekerken gülümsüyordu.

" Onu boşverde.Altuğ hayatta en çok istediğin üç şey ne?"

Kameraların karşısında olmaya alışkın değildim. Sokaktaki yabancılar bana bakıyordu. Tuğberk beni güzel rezil ediyordu. Arkamı dönüp onu tanımıyormuş gibi davranmaya çalıştım ve hızlı adımlarla ondan uzaklaşıyordum. Koşarak arkamdan geldi. Bir paparazzi gibi rol yapmaya başladı.

" Altuğ bey ! Altuğ bey! Kameralardan kaçıyor musunuz? Üç isteğinizi söyler misiniz?"

Gülmeyecektim. Onun bu aptal hareketlerine gülmeyecektim. Yüz bulacaktı sonra.

" Hadi ama!"

Tuğberk üstüme geldikçe bir anda durup kameraya baktım.

" İzel... hımm.. İzel... İzel. Kapat şimdi kamerayı."

Onun elinden kamerayı almaya çalışırken hızla birine çarpmıştı Tuğberk. Adam iri yarı bir şeydi. Kaşlarını çatmış Tuğberk'ten özür bekliyordu ama Tuğberk'in yabancı dili yoktu.Onun yerine ben konuşmaya başladığımda adam saydırmaya başlamıştı. Ben de onu sakinleştirmeye çalışıyordum. Adam çekip gittiğinde derin bir nefes aldım. Kavga falan çıkacak sanmıştım.

" Neyce konuştunuz be? Nasıldınız biliyor musun? İki kedi böyle garip sesler çıkarıp tüylerini kabartır ya öyle komik görünüyordunuz."

IŞIK SAÇMAK İÇİN YANMAK GEREK (2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin