[50] Geç Kalmak İstemiyorum

86.9K 4.5K 186
                                    

Yazmaktan çok keyif aldığım bir bölüm oldu kendisi! Umarım sizde beğenirsiniiiz! 

Çok hızlı geldi değil mi bölüm? Ay bu gazla gidersem akşama da gelebilir belki yeni bölüm. Ama belki! Söz vermiyorum. ^^



(Bu uyar mı bilmem ama bunu dinleyerek okuyun yarısını ya. Benim çok hoşuma giden bir enstrümantal müzik bu.)


Yorgun gözlerim zorlukla aralandı. Bedenim buz gibi bir zeminin üzerindeydi. Cenin pozisyonu aldığım için her yanım ağrıdan sızlıyordu. Burnuma dolan toprak kokusu ile bir an nerede olduğumu anlayamayarak panikledik ve hemencecik doğrulu verdim. Keskin bir rüzgar yüzümü yalayıp geçti. Karanlık yüzünden nerede olduğumu seçemiyordum. Gözlerimi kısıp etrafı tanımaya çalıştım. Ama hiçbir şey göremiyordum. Aniden şimşek çatıverdi. Sıçramıştım adeta olduğum yerde. Ama o an nerede olduğumu görmüştüm şimşeğin saniyelik ışığı sayesinde.

Mezarlıktaydım! Ve karşımda tek bir mezar vardı.

Ürperdi tüm bedenim. Burada, bu saatte ne işim vardı benim? Ve o mezar kimindi?

Her ne kadar korkup kaçmak istesem de, bir şey beni çekiyordu o mezara. Anlamadan ona doğru ilerlerken buldum kendimi. Yaklaşık on adım sonra yanındaydım. Elime değen soğuk taştan anlamıştım bunu. Elimi taştan çekmeden önüne doğru dolanıp ismi okumaya çalıştım. Karanlıkta ismi göremiyordum. Elimi ismin yontulduğu taşta gezdirip, harfleri hissetmeye çalıştım. Tam o anda çakan şimşek ve başlayan sağnak yağmurla beraber şok olmuştum. 

Onur! 

Onur Doğan yazıyordu.

Tutuklu kalmış gibi öylece dikili duruyordum. Ağlayamıyordum bile. Bu... bu da nesiydi? 

Yağmurun altında sırılsıklam olurken yavaşça süzüldü bir damla yaş gözümden. Karıştı yağmura. Onur... orada... onun ismi... yazıyordu! Hayır!

Benden çıktığına inanamayacağım bir çığlık fırladı dudaklarımdan. Ardından dizlerimin üzerine çökerek "Onur!" diye bağırdım. Ağlamalarım şiddetlenmiş, kendimi kaybetmiş gibiydim. Hayır! Hayır! O ölmemişti. O ölemezdi!

Kalktım yalpalayarak yerimden. Yukarıya doğru kalkık olan toprağa değdirdim titreyen ellerimi. "Onur..."diye fısıldadım. Ardından delirmiş gibi toprağı tırnaklarımla kazımaya başladı. 

"Burada değilsin! Ölmedin. Hayır! Burada değilsin. Beni bırakmış olamazsın Onur!" diye bağırıyordum. Hızla yağan yağmur bana hiç yardımcı olmuyordu bu çabamda. Yılmadan, üstümün başımın çamur olmasını önemsemeden devam ettim. "Gitmiş olamazsın Onur. Hayır... Seni seviyorum. Seni seviyorum. Seni seviyorum. Gitme Onur. Bana bunu yapma. Daha... daha bir sürü hayalim var seninle Onur." 

Sinirle saçlarıma daldırdım ellerimi. Onları çekiştirirken "Allah kahretmesin!" diye bağırıyordum. Saç diplerim de hissettiğim keskin acı umurumda bile değildi. Kalbimdeki acının yanında bir hiç gibi kalıyordu. 

Parçalanıyormuş gibi olan kalbimin üzerine getirdim elimi. Sertçe bastırıp acıyı azaltmaya çalıştım. Nafileydi. Yumruk yaptığım elimle sertçe yumruklar attım kalbimin üzerine. "Acıyor Onur acıyor!" Dayanılamayacak bir acıydı bu. Beni ölüme sürükleyen ama öldürmeyen bir acı...

Seni Bana Getirdi (Sevdim) [TAMAMLANDI]Where stories live. Discover now